Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 2

  • Kişisel           : 386094

  • Toplam         : 3439494

Köşe Yazarı › Yücel CAN › TARİHİN SEYRİ
5879 kez okundu
10/04/2011

Yücel CAN / TARİHİN SEYRİ


Tarih, canlı bir şahittir, bakılmazsa da silinmez gerçeklerdir, kayıtlardır, belgelerdir. Tarih, temel bilimlerin başıdır, hatta en önemlisidir, ilkidir. Çünkü tarih olmasaydı fen, sosyal, iktisadi… bilimler de olmazdı. Her ne kadar tarih geçmişte yaşanılan olayları anlatsa da bugünün ve yarının da aynasıdır. Çünkü tarih ibretlerle, emsalle doludur. Bugünü anlamanın yoludur tarih.

Aslında bugünün haritası, pusulasıdır tarih. Hani “tarih tekerrürden ibarettir.” demişler ya büyüklerimiz! Tarih iyileri de yazar, kötüleri de. Hele hele eskiden almış olduğu inanç ve kültürü nesilden nesile taşıyarak İslam Ülkelerine yıllarca bayraktarlık yapan, üç kıtaya hakim ve hala silinmez izleriyle bugün de canlı olan Selçukluyu, Osmanlı’yı hangi tarih övgüyle anlatmaz ki.

Bugün yaşanılanlar dünden bağımsızmış gibi değerlendirilemez. Selçuklu ve Osmanlı savaşlarla bitirilmek istendi. Güçler birleştirildi, defalarca Haçlı Seferleri düzenlendi, ama Osmanlı’nın savaşta beli kırılamadı, bileği bükülemedi. Kayıplarıyla kuduran, mağlubiyetler serisinden çıkış arayan Batılı Devletler, savaşta yenemediği Osmanlı’yı kaldırmanın hesaplarını yapmaya başladı. Ve birçok batılı devlet ciddi ciddi hasmını mağlup etmenin ötesinde, bu asil millete esareti de reva gören projeler üzerinde çalıştı durdu.

Yıllarca savaş meydanlarında galibiyete susamış Emperyalist Batılı Haçlılar sadece Osmanlıları niçin cephelerde mağlup edemiyoruzun ötesinde yıllarca Osmanlı’yı ilk hedef olarak yıkmak, daha sonra da Osmanlı’nın devamı olan devleti de kontrol altında tutmanın hesabını yaptılar. Öyle ya Türkler, Müslüman Ülkeleri ve diğer Dünya Ülkeleri için de güzel bir örnekti. İstanbul’un Fethinde, Bizanslılar topraklarımda Kardinal takkesi görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi yeğlerim dememişler miydi? Osmanlı İmparatorluğunda değişik kavimler, dinler, kültürler hep beraber huzurlu bir hayat sürmemiş miydi?

Batılı Emperyalistler dersine çok iyi çalıştı. Osmanlı’yı ve sonrasındaki kurulacak devleti de kontrol etmenin sorusunun cevabını Dünya’nın sömürgeci, mandacı kimliği ile insanlığı insan hakları aldatmacasıyla dünyanın bir ucundan diğer ucuna cirit atan sicil bozukluğuyla dikkat çeken İngilizler, nihayet Osmanlı’yı yok etmenin formülünü buldular. Öyle ki İngiliz Parlamentosunda, Osmanlıyı ortadan kaldırmak için diğer Batılı Devletler ile iş birliği içersinde zihinler meşgul edildi.

En ilginç görüş de İngiliz Başvekili Çörçil’e aitti. Bu milletin bedduasını alan Hain Çörçil, konuşmasına başlamadan evvel masasının üzerine koyduğu kitabı alarak, orada bulunanlara şöyle seslendiği rivayet edilir.
“ –Şu elimde gördüğünüz kitap nedir biliyor musunuz?
–Bu kitap, Osmanlının iman ederek bağrına bastığı ve yüzerce yıldır bununla bizi mağlup ettiği kutsal kitap Kuran’dır. Hepimiz de gördük ki, Osmanlı Kuran’a bağlı kaldığı ve onun hükümleri ile amel ettiği müddetçe bizim onlara karşı üstün gelmemiz imkânsızdır."

Haçlıların üzerinde mutabık kaldığı kan dökmeden, kayıp vermeden, dikkat çekmeden planlı ve programlı olduğu kadar, uzun sürecek projenin tohumları atılmalıydı bu Kahraman, Asil Millete karşı! Ölümden korkmayan, Şehit olmak için bile bile ölüme koşan, Gazi olduğu için de kahramanlığı ile övünen Osmanlı savaşta değil, masada mağlup edilmeliydi. İçten yıkmak, çökertmek, uyuşturmak için planlar yapılmalıydı. Nifak, kavga, hırs, rehavet ile yıkılacak ve bir daha dünyaya hükmedilemeyecek uzun yolculuğun formülü bulunmuştu.

Haçlı Seferleri ürkütücü geliyordu, kulağa da hoş gelmiyordu. Ama sessiz ve derinden giden İngilizler bu planlarını uygularken uzun soluklu bir yolculuğa çıktılar. Bugün dünyayı kan gölüne çeviren üçlüler; İngiliz, Amerika ve İsrail başta olmak üzere diğer Batılı Emperyalist işbirlikçilerdir. Tabii ki bilinçli bir şekilde unutturulan Çin’i ve her zaman Türkiye’nin kuzeyi için tehlike olan Rusya’yı unutmamak gerekir.

Ne yapılmalıydı? Tabii ki eğitim faktörü ön planda tutularak Osmanlı’nın içine kültürlerini yayarak zamanla insanları erozyona uğratarak kontrol altına alarak, vücudun içerisine kurt koyarak, zehir atarak... Ve daha sonra milliyetçilik akımları, fikir akımları, vatan sevgisinin önüne kucak dolusu rantlar dökülerek Haçlı Seferleri bu defa Mason Locaları, Siyonist Teşkilatları ve Uluslar Arası Kuruluşlarıyla kol gezecekti bu kutsal topraklarda.

Artık zihinler eskisi kadar saf olmamalı, iç kavgalarla, yıllarca kardeşçe bir arada yaşayanlar ırkçılık akımları ile birbirine düşürülmeli, Osmanlı yıpratılmalıydı. Yani Osmanlı, Emperyalistlere göre hasta adam olmalıydı, kendi derdine düşsün ve bir an önce ölümle pençeleşsin. Ola ki nesil devam ederse esaret, manda süslendirilerek bu Kahraman Milletin hürriyetine prangalar vurulsun.

Oyunlar hep Çörçil’in senaryosunun devamı. Meydanda bileği bükülmeyen Yiğit Osmanlı hedefe götüren her yol mübah misali kalleşçe, oyuna getirilerek yıkıldı. Belki Osmanlı yıkıldı, ama yüz yıllar süren kültür yıkılmadı ve yıkılmayacak, bu miras nesilden nesile devam da edecek. Ama Çörçil’in emelleri bitmedi. Haçlı Seferleri Mason ve Siyonist evlatlar doğurdu.

Ve dün Osmanlı’ya yapılan bugün Türkiye’ye yapılarak devam etti. Avrupalı, Asyalı kimliği olan bir ülke hem müttefik olarak iyi ilişkiler sözcükleri ile kontrol edilemeyen bir güç endişesi ile iki arada bir derede bırakıldı Türkiye. Ebu Cehil zihniyetli Batı emellerini hep Türkiye üzerinde de sürdürdü. Hep iç sıkıntılar ve gerginliklerle cambaza baktırıldı Türkiye. Yıllarca yeraltı kaynaklarının zengin olduğu Doğu-Güneydoğu’da kan ve gözyaşı susmadı. Sonra et ile tırnak misali bu devletin insanlarına kin ve ayrılık tohumları ekildi.

Yani bugünü okuyabilmek için Osmanlı çok iyi bir şekilde okunmalıdır. Önyargılar, sabit fikirler, düşmanca fikirlerin önündeki demirler eritilmelidir. Tarihle, dün ile yüzleşilmeli, oynanan oyunların farkına varılmalıdır.

Dün Osmanlı’nın güçlenmesi istenmiyordu ve yıkılmaya mahkûm edildi. Bu gün de Türkiye’nin büyümesi istenmiyor. Yabancı bir siyasetçinin ifade ettiği gibi Batı, Türkiye’yi bir ağaç, çiçek gibi görüyor. Türkiye’nin büyümesini istemediğinden budama ve bakım yapmıyor, ama kontrolü kaybetmemek için de kurumasını istemiyor.

Hangi oyunlar oynanırsa oynansın, Türkiye’nin önü tıkansa bile bu Aziz ve Asil Milleti kimse yıkamayacaktır. Çünkü bu millet hürriyetine düşkündür, vatanperverdir, hamiyetperverdir. Ama oyunlara gelerek kardeş kardeşe kavgaya girilmemeli, oyuna gelinmemeli, ferasetli olunmalıdır.

Dün Osmanlı onlarca farklı ırklara, dinlere, dillere mensup insanlarla kardeşçe bir arada yaşamıştı. Bugün de Türkiye, aynı şekilde belli bir coğrafyadaki farklılıkların zenginliği ile kardeşçe bir arada yaşamaktadır. Batılı Emperyalist Devletlerin iki bin yirmili yıllarda Türkiye’de, Hıristiyan nüfusun yüzde onlara gelmesi ve Yahudilerin, Müslümanları birbirine kırdırarak bu ülkenin sahibiymiş gibi salyangoz satmalarına alet olmayalım, kardeş kavgasıyla düşman sevindirmeyelim, öz vatanımızda da garip bırakılmayalım. Çünkü biz bu filmi önce de seyretmiştik.
yucelcan23@hotmail.com

Tüm Yazılar için Tıklayınız