Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 2

  • Kişisel           : 386083

  • Toplam         : 3438737

Köşe Yazarı › Yücel CAN › Hasan’a, Ha Sana(Kalem’e)
7694 kez okundu
09/09/2009

Yücel CAN / Hasan’a, Ha Sana(Kalem’e)


Bazen Kalemin eli, dili tutulur, yutkundukça yutkunur sanki. İçi ağlayan Kalemin hıçkırıklarından birer birer damlayan gözyaşları ta yürekleri sızlatır.

Sanki ağzını bıçak açmazcasına konuşamaz Kalem. Susmayan, hep bir şeyler anlatmak isteyen Kalem suskundur; neden ki?

Erdemli, nezaketli, vakur, ölçülü, olmazsa olmazları olan, bir o kadar elindeki ve gönlündekilerini paylaşmakta cimri davranmayan Kalem neden yazmaya zorlanıyor, neden mahzun ki?

Gülse de “dışı sizi, içi beni yakıyor” der gibiydi Kalem. Ümitsizlik yoktu Kalemin lügatinde.

Çünkü ümitsizlik Yaratanın rahmetinden uzaklaşmaktı, sınır koymaktı, uzaklaşmaktı Mabudundan. Hem buna hakkı var mıydı ki Kalemin?

Hayatın amacı vardı, dünya da bitmeyen imtihanlarla doluydu. Bir bir geçilen mayın tarlalarının sonunda bıkkınlık göstermek teslimiyetin bir diğer adı değil miydi?

Sanki konuşmak isteyip de konuşamıyordu, dertliydi derdinden de muzdaripti Kalem. Şöyle bir durdu, düşündü, seyahat etti alemlerden alemlere, tarih sayfalarında uğradığı meskenlerde kimleri görmedi, kimlerde kendini görmedi ki Kalem…

Gördükçe okudu bir şeyleri Kalem…

Leyla ile Mecnunu görünce imkânsızlık diye bir şey yok herhalde dedi.

Mevlana’ya baktı bu ne hoşgörü dedi.

Yunusa baktı bu ne aşk dedi.

… Baktı bu ne azim, inanç dedi. Baktı… baktı…

Biraz daha öteye gitti. Ne görsün derdine ilaç gibi kırk yıl ümit kesmeyip dua eden Zekeriya A.S’ı, kardeşleri tarafından bile istenmeyen Hz. Yusuf’u- kitabın baş taraflarında yer alan Habil ile Kabil’i, ateşe atılan H.z İbrahim’in teslimiyetini… gördü. Hz. Süleyman’ın ihtişamının ebedi olmadığını da gördü. Hele hele kâinatın Efendisini görünce…

Kimleri görmedi, kimlerle karşılaşmadı, hangi olayı temaşa etmedi ki Kalem…

Hani arada bir kendine çıkış yolu bulabilmek için zaman ve şartlardaki farklılığı bahane olarak gördü ise de hayat yine aynı hayattı. Ve baktı gördü ki öyle dertler ve dertliler var ki şükür ve kanaatkârlığı aklına getirerek nice dertliler arasından kendi derdinin lezzetinin farkına vararak hayatı ölümsüzleştirmek çaresinin farkına bile vardı. Hem her zerre hesaba katıldığına göre…

Ama hayatın içerisinde kula kula olmamak için birden yalnızlı güzel ifadeler umut oldu Kaleme. Evet yalnız;

“ Biri iste; başkaları istemeye değmiyor. Biri çağır; başkaları imdada gelmiyor. Biri talep et; başkaları lâyık değiller. Biri gör; başkaları her vakit görünmüyorlar. Biri bil; marifetine yardım etmeyen başka bilmekler faydasızdır. Biri söyle; Ona ait olmayan sözler lüzumsuz sayılabilir.” sözü ile tebessüm etmeye başladı Kalem.

Bugünün hayatına dönen Kalem; Yazar ve Şairin, Hasan’a Mektubundaki;

“Çok oku, çok düşün, çok şeyler anla, aha bu mektubu alınca Hasan.
Manalar iplikten incedir amma, kelimeler biraz kalınca Hasan.”

Mektup yazdım Hasan'a,
Ha Hasan'a ha sana...”

Satırları hayatın bir başka şekilde okunmasının penceresini açtı Ha …, ha da Sana(Kalem’e)...

Gerekçesi ne olursa olsun ak da olsa, kara da olsa susmamalı, ümitsiz olmamalı Kalemler. Bazen de susmanın bir başka şekildeki konuşmak olduğunun da farkına vararak…

Tüm Yazılar için Tıklayınız