Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386089

  • Toplam         : 3439092

Köşe Yazarı › Yücel CAN › Aklın Meşguliyeti
5839 kez okundu
07/02/2009

Yücel CAN / Aklın Meşguliyeti


En büyük ihsandır, farkındalıktır akıl, şuur, zihin…

Akıl, şuur, zihin kelimeleri her ne kadar aynı anlamda kullanılsa da aslında birbirine benzer ve birbirini tamamlayan ifadelerdir...

Akıl-akil veya akıllı olmak… Akıl büyük bir nimettir, lütuftur, güzelliktir. Aklın muhatabı insandır. Vücudu değil, aklıdır insanı diğer canlılardan farklı kılan. Peki akıl değil midir ki insanı, hayvanlardan da, diğer canlılardan da ayıran? Bakın akıl nimetine ki doğru ve yerinde kullanıldığı zaman insan bütün alemlerin adeta efendisi, reisi oluyor. Tefekkür edildiğinde aklın ne bitmez tükenmez büyük bir hazine olduğu anlaşılmaz mı?

Ya aklını, şuurunu yerinde, zamanında, doğru bir şekilde kullanmayanların hali?
Peki aklının yüceliği ile burnunun ucunu göremeyerek ben sevdasından öte gidemeyenler?
Bir de akıl melekesini kullanamamanın rahatsızlığı, arızası ve hastalığı ile muzdarip olanlar…

Elbette ki akıllı, şuurlu olmak çok önemli ve anlamlıdır. Akıl bedenin fihristesidir, lügatidir, sözcüsüdür. Akıl ilmin, talebin şifresidir, hocasıdır

Akıldan arızalı olmak mı, yoksa çok akıllı olmak mı?

Akla fazla itimat edenleri Mutezile’den, aklın nimetinin ne anlama geldiğinin farkında olamayanlardan- akıllı olmayanlardan, sadece akıl yolu ile gidip de yanılanlardan, enaniyetin perdesini yırtamayanlardan, aklını doğru kullanamayanlardan bazen de aklın yenilgisine düşenlerden sormak lazım değil mi?

Akıl, şuur, zihin pusulasını doğru okuyabilmek, pusulayı şaşırmamak ve her zaman pusula adına da bağnaz ve inatçı olmamak…

Akıllı, şuurlu olabilmek; aklı, şuuru doğru, yerinde ve zamanında kullanabilmek ve de belki de anahtar sözcük olan tefekkürü elden bırakmamak. İnsan olmanın farkına varabilmektir aklı, şuur, zihin…

Akıl, şuur, zihin… ifadeleri için önemle üzerinde durulması gereken bir başka nokta da aklı, şuuru, zihni boş bırakmamak, doğru-ve faydalı şeylerle aklı, şuuru, zihni meşgul edebilmektir. Hani günümüzde insan ilişkilerinde mecaz anlamda sık kullanılan bir ifade var ya boş kafa diye!

Askerliğini yapanlar iyi bilir. Askerde boş bir vakit bulduk diye sevinirken asker boş kalmasın mantığı bir yere dayandırılmış olacak ki birden herkes mıntıka temizliğine diye bir çağrı duyarsınız. Nereden çıktı mıntıka temizliği diye zorunlu olarak söylene söylene yola koyuluverirsiniz. Belki birçoğumuzun hoşuna gitmeyen bu durumu da anlaşılmaz bir hal anı olarak anlatır dururuz. Kim bilir belki de bunun bir hikmeti boş kalıp oluşan düşüncelere, evhama dalmayı engellemek olabilir.

Evet insan amaçsız yaratılmadığına göre neden akıllar boş bırakılarak dünyanın ve ebedi hayatın eşsiz güzelliklerinden mahrum bırakılsın ki? Ve bir de…

Bugün insanlığın huzursuzluğunun, çeşitli sıkıntılar içerisindeki çıkmazların birçoğunun teşhisi, tanısı akıl, şuur, zihinle… alakalıdır. İnsan aşk, muhabbet, şefkat, hürmet, adalet, hürriyet, samimiyet, sadakat, kardeşlik, vefa, cesaret… gibi güzel hasletleri bedeninden, hayat defterinden çıkararak yerine hırs, inat, çekişme, bencillik, kavga, şiddet, gasp, zulüm, feryat… elbisesini giymiş. O güzelim insan adeta şekilden şekle girerek değişik kisveler giymiş sanki.

İnsan olmanın taltifinin farkına varamayan kâinatın en mükemmeli bununla da kalmamış zihinleri hep kötü şeylerle, kendi alemi ile sınırlı bırakmış. Zihinler hep çizilen dar dünya ile sınırlı kalmış. Üstelik şımarıklık, başkasının sırtından geçinmek ve zulmetmek de cabası olmuş. Aile bağları, güzel ahlak ve erdemlikle alakalı filmler dahi can sıkar olmuş. Ayak oyunlarının işlendiği, gasp, kavga, kan ve ölüm kokan filmler bile daha çok izlenir olmuş.

İnsana iyi, doğru, güzel, estetik, değerler anlatılmamış, anlatılan konular nedense insanın işine gelmemiş, türünün son örneği de olsa şekilden öte adam gibi adamlarsa menfaatler, çıkarlar gölgelenir korkusuyla hep ötelenmiş, görmezlikten gelinmiş.

Rahatsızlık, hastalık doğru teşhis edilmelidir ki tedavi de sonuç versin. Tedavide yanlış ilaçların kullanılması ve yan etkileri ilaçların tercih edilmesi de bir başka handikap.

Akıl, şuur, zihin… Elbette ki çok önemli. Akıllı olmak, şuurlu olmak, zihin melekesine sahip olabilmek de önemlidir. Ama akıl, şuur, zihin ne ister? Boş bırakmamak kadar önemli olan doldurulacak ürünler de önemlidir bu harika cihazı. Akıl, şuur, zihin nasıl fayda verir ve ölümsüzleştirilir sorusuna cevap aramak da gerekmez mi?

Akıl, şuur, zihin… boş olmamalı ve zararlı, boş şeylerle de meşgul edilerek çıkmazlara girilmemelidir. Bakın aklın hitabına mazhar olan insana, İlahi nida ne diyor: “ Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)”

Akıl, şuur, zihin için başka ne yapmak lazım, peki bu anlatılanlar yeterli mi? Elbette hayır.

Akıl hep kendi doğrusu ile yola çıkarak kalp ve ruhu, yani gönül iklimini de unutmamalı bu yolculukta. Yani akıl, kalp ve ruh birbirini tamamlayan bir üçlüdür.

Dünyada olup bitenlere farklı bir pencereden inanç ve ibret penceresinden, hakikat, tefekkür, marifet, muhabbet gönül penceresinden bakan insan olmanın vermiş olduğu şuurla nasıl yeni alemlere kapı açılmasın ve insan zararlı olsun ki…

Bedeni anlamlandıran, hayattan lezzet almasına vesile olan ve insanı ölümsüzleştiren akıl, şuur, zihin üçlüsünü kalp ve ruhu unutmadan birlikte bir hayatı yaşayabilme arzusunu paylaşabilmektir. Yoksa menfaatlerin ve çıkarların rüzgârlarında aklı yanlış kullanılarak geçici zevklerle kendini kandırarak hayatı bitirmek veya zarar içinde zarar etmek yanlış bir hesaplama şeklidir.

Tüm Yazılar için Tıklayınız