Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 3

  • Kişisel           : 386098

  • Toplam         : 3439900

Köşe Yazarı › Yücel CAN › Yeraltındaki Karanlık
7195 kez okundu
04/05/2011

Yücel CAN / Yeraltındaki Karanlık



YERALTINDAKİ KARANLIK ZENGİNLİK


Yerüstündeki özellikler, güzellikler, kaynaklar ele alındığında yeraltının da göz ardı edilmemesi gerekir. Binlerce alem olduğuna göre yeraltı alemi ve dünyası da keşfedildiği ve fazlasıyla keşfedilmeyi beklediği sırlarla, kaynaklarla dolu. Dahası hayatın idamesinde en az yerüstü kadar yeraltı da etkilidir. Öyle ki gıdalar, barınaklar kısaca hayatın devamı için yeraltı, toprak belki de hayatın olmazsa olmazıdır. İnsan topraktan yaratılıp toprağa döndürüldüğüne göre kim yeraltını, toprağın altını inkâr edebilir ya da toprağın altı, yeraltı kıymetsizdir diyebilir ki? Yani yeryüzü kadar yeraltı da güzel ve üstelik değişik kaynaklarla mücehhez edilmiş.


Bu anlamda dünya yeraltı kaynakları bakımından özellikle gelişmiş ülkelerin koruması, hatta sömürgesi atındadır. Öyle ki bu Süper Demokrat Ülkeler dünyada huzurun sağlanması, hürriyet için ta dünyanın bir ucundan diğer ucuna giderek sonsuz özgürlük vaatlerinde(!) donsuz özgürlüklerle yeraltı kaynaklarının kralı oluyorlar. Komşumuz Irak’taki insan hakları bahaneli(!) yeraltı kaynaklı, petrol şahaneli utanç verici manzaralar bunun en basit örneğidir. Yani her ülke yeraltı kaynakları bakımından yeterli kaynağa sahip değil, bu anlamda şanslı da değil. Bu şanslarını maalesef meşru olmayan bir şekilde telafi ederek başkasının sırtından geçiniyorlar Mimsiz Medeniyetin Temsilcileri.


Birçok yönü ile olduğu gibi yeraltı kaynakları bakımından da imrenilebilecek bir ülke konumundadır Türkiye. Ülkemizin coğrafi özelliklerinden ve güzelliklerinden bir tanesi de geniş ve rezervi bol olan yeraltı kaynaklarına sahip olmasıdır. Ama gelin görün ki yeraltı kaynakları da Türkiye için özel bir şekilde ele alınması gereken önemli bir konu. Türkiye yeraltı kaynaklarının hangilerini ne kadar arayabiliyor ya da neden arayamıyor, bu alandaki politik, ekonomik ve diğer kaynaklı sorunlar aslında ele alınarak cesaretle üzerine gidilmesi gereken konulardır. Çünkü Türkiye jeopolitik bir öneme sahip, çeşitli ve kaynakları bol olan bir ülkedir. Çünkü yeraltı kaynakları itibarı ile kendi kendine yeterli olabilen ve yeraltı kaynaklarını pazarlayabilen ülke bir anlamda dünyaya da hakim olma yolunda yürüyen bir devlettir.


Türkiye madencilik sektöründe elli üç farklı maden ve mineralin üretimi yapılmakta ve aslında yeraltında keşfi bekleyen başka madenlerin olduğu da bilinmektedir. Kömür, kısmen petrol, süs taşları, demir, yine kısmen bor, altın, krom, bakır, kurşun, gümüş linyit, mermer gibi kaynaklar bilinen ve dünya ülkelerine rakip yeraltı kaynaklarımızdır. Asalında Türkiye kendini çok iyi tanısa ve keşfetse minerallerde dünya rezervlerinin yüzde 2,5’inin, dünya bor mineralleri rezervlerinin yüzde 62’sinin, bentonit rezervlerinin yüzde 20’ sinin ve perlit rezervlerinin de yarısından çoğunun kendisinde olduğunu görerek gücünün ne anlama geldiğini görerek Türkiye’nin ne kadar devasa kaynaklara sahip güçlü bir ülke olduğunu da gösterecektir. Üstelik Türkiye’de petrol ve kömür dışında 4,400 maden yatağı bulunduğu da göz ardı edilmediğinde bakın görün Türkiye’yi.


İşte süper güç dedikleri bu, işte uluslar arası arenada hâkimiyet, söz sahibi olma, emir verme, ya da ambargolardan korkmamak bu. Biline gelen güzel bir ifade vardır “para alan emir alır” diye. Bakın. Afrika Ülkelerine, Afganistan’a kaynaklarına sahip çıkamayanlar kendilerine Efendi olan Ülkelere üstelik kendi topraklarında maalesef kölelikle hizmette kusur etmemeye gayret gösteriyorlar. Dahası Süper Güçler(!) Müslüman mahallesinde salyangoz satarak çalım atıyorlar. Sormak lazım Osmanlı neden güçlüydü, neden yüzyıllarca bir araya gelen güçlere rağmen koskoca İmparatorluk yıkılmadı ve neden hala Osmanlı konuşuluyor diye? Neden Batılı devletler Irak, Suriye, Ürün, Kuveyt üzerinden daha çok oynamayı tercih ediyorlar? Ya da Batılılar, Kurtuluş Savaşında yapılan görüşmelerde Musul ve Kerkük'ü neden dayatıyorlar acaba? Ve neden Irak’ta, Suriye’de, İran’da petrol ve diğer yeraltı kaynakları çıkıyorken hemen bitişiğinde sınır komşusu olan Türkiye’de çıkmıyor veya çıkartılmıyor?


Ya Peki Türkiye’nin karakteristik ve jeopolitik özelliğini sergileyen doğu il batı arasında köprü gibi vazife gören adeta Türkiye gibi benzer durumdaki Elazığ farklı mı? Elazığ’ın yeraltı kaynakları itibarı ile dünü, bugünü hangi durumdadır, yarını nasıl olacak acaba?

Yerüstü özellikleri ve güzellikleri ile beraber kültürler abidesi bir il olan Elazığ’ın da Türkiye gibi yeraltı kaynakları da cazip olduğu kadar bir o kadar geniş potansiyele sahip. Dahası Elazığ’ın yeraltı kaynakları ile geçmişi ta M.Ö altı binli yıllara dayanıyor. Ve ülkemizde üretilen birçok önemli maden yatağı Elazığ’da da mevcut. Bugün Elazığ, yirmi dokuz maden çeşidiyle önemli yeraltı zenginliğine sahip olan Elazığ da Keban ve Maden’in neden yeraltına gömüldüğünün sorusuna uluslar arası boyutta bile cevap aramalıdır.


Türkiye’nin ve Elazığ’ın saf, kadirşinas, kaliteli, zengin kişiliğinde olduğu insanları gibi kendi özelliğini yansıtan özelliklere paralel olarak benzer yeraltı kaynaklarını keşfetmenin, yeraltı aleminde seyahat etmenin, yeraltındakileri yeryüzüne çıkarmanın zamanı geldi geçiyor bile.


Yeraltındaki kaynaklar yeryüzüne çıksın, yeraltındaki karanlıklar da aydınlatılsın artık.

Tüm Yazılar için Tıklayınız