Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386051

  • Toplam         : 3437123

Köşe Yazarı › Yücel CAN › KEBEN YA DA KEBAN
7373 kez okundu
02/07/2010

Yücel CAN / KEBEN YA DA KEBAN



Kuban, Keben ya da Keban.

Üstten aşma, aşırtma olarak anlamlandırılsa da bu kadar dar anlamda anlaşılmamalıdır Keban. Keban’a hayat veren ve birçok fikirlerin ana kaynağı olan Fırat’tan kim soyutlayabilir ki Keban’ı? Belki de Keban’ı tek kelime ile ifade edebilecek ve hem fikir olunan ifade Keban’ın, Dağ Yolu anlamında kullanılmasıdır.

M.Ö tarihin her çağında yaşayan canlı bir tarihtir Keban. İşte Fırat ve içerisinde keşfedilemeyen sırlar, işte yeraltı ve yerüstü madenleri, kaynakları ile geçmişi ta tarihin ilk günlerine kadar giden canlı belgeler...

Tarih vücudun inkâr edilemez canlı bir uzvudur. Keban da tarihin işlemeye başladığı andan itibaren yaşayan ölümsüz güzel bir beldedir. Tarih sayfaları bir bir incelendiğinde neler söylemez ki Keban ile ilgili kayıtlar?

Cenevizliler, Hititler, İşuvalılar, Asurlar, Sümerler, Bizanslılar, Çubukoğulları, Artuklular, Anadolu Selçukluları, Dulkadiroğulları, Akkoyunlular, Safeviler, Selçuklular, Osmanlılar ve diğerleri. Birçok medeniyetin ayak izlerinin silinmediği, kültürlerin buluştuğu bir noktadır Keban. Hititler, Urartular, Romalılar, Bizanslılar, Selçukluların hakim olduğu kardeş İlçe Ağın tarihinden, Keban’ı kim göz ardı edebilir ki? Ya tarihin koca çınarı Harput’taki, Sümerler, Hurriler, Etiler, Asurlar, Seleküsler, Romalılar, Araplar, Bizanslılar, Artukoğulları, Dulkadiroğulları, Akkoyunlular ve Osmanlıların ayak izlerini Keban’dan kim farklı düşünebilir ki?

Keban'da bulunan eyalet merkezine atanan valilerin Harput'tan, Gümüşhane'ye kadar uzanan bölgenin mülki ve askeri idaresi ile ilgili işleri yürütmekle sorumlu ve yetkili olarak aynı zamanda Maden Emini sayıldıkları tarihin silinmez kayıtlarında yer aldığı unutulmamalıdır. Yine IV. Murat'ın Bağdat seferi dönemlerinde şimdiki Çırçır Deresi üzerinde ve Seftili Dağına geçiş için de bir ufak asma köprü yaptırdığı, Kömürhan Köprüsünün de benzer amaçla yapıldığı silinmez kayıtlar arasındadır.


Keban, Harput ile iç içe yaşayan bir tarihtir. Hangi dönemde olursa olsun eğitim, kültür, su ve yeraltı kaynaklarından, yani ekonomiden hep kendinden söz ettirmiştir Keban. Tarihin belki de ilk gününden itibaren yaşayan, M.Ö değişik çağlarda yeraltı zenginlikleriyle kendini unutturmayan, birçok medeniyetin hakim olduğu, değişik milletlerin huzur içerisinde bir arada yaşadığı bir adrestir Keban. Fakat özellikleri ve güzellikleri fark edilmeyen, sanki unutulan bir tarih olmuş Keban.


Aslında Keban’ın geçmişi adına çok şeyler konuşulmalı. Kayıtlar üzerinde araştırmalar yapılarak tarihin tozlu sayfalarında unutan gerçeklere hayatiyet kazandırılmalı, tarih turizminin merkezlerinden biri yapılarak hak ettiği yere getirilmelidir Keban. İşte Nallı Ziyaret, Gelin Yolu, Taş Olan Kadın Efsaneleri; Norşuntepe, Değirmentepe ve Haraba’da yaşayan kültürler bizlere ta Hz. Ali’den başlayarak kulaklara, beyinlere, gönüllere neler anlatmaz ki? Tabi ki yaşayan tarih Yusuf Ziya Paşa Külliyesi ve Denizli Kervansarayı de yıllara ve sahipsizliğe inat ayakta kalmaya direnen diğer tarihi şahitlerdir.


Evet, birçok yönü ile ele alınması gereken Keban’ı sadece tarih ve birkaç efsanesi bile şimdilik anlatmaya yeter. Ama tarihin kalın sayfalarında yer alan Keban, yaşanılan yıllara rağmen, adı gibi Dağ Yoluna feda edilememeli. Dün Dağ Yolu denilebilirdi Keban’a. Ama bugün Keban o kadar tarihi, efsaneyi, Fırat’ı, madenleri ile ulaşım adına daracık bir yola sığdıramaz artık. Türkiye için yüz elli civarında köy ve mezrasını toprağa feda ederek Fırat, Keban Barajı için memleketlerinden ayrılan fedakâr, kadirşinas halk yanlış hesaplamalarla Amerika’yı bile sollayan milli gelirle zenginlik fakiri olarak hayata mahkûm edilmenin haksızlığını yaşamamalıdır.
Keban’ın, Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat bölümünde yer alan küçük bir ilçe olduğu doğrudur. Ama bugün dağların üzerinde ve suyun kenarında Karadeniz misali bir yerleşim tarzı ile Bezirgân Deresi, Nallı Ziyaret Tepesi, Bendin Taşı ve Seftil Tepesi arasında sıkışmış bir vadide nefes alamıyor artık Keban. Çünkü Keban bu kadar dar alanda yaşamanın zorluğunu çekmektedir. Çünkü Keban, Keban’la sınırlı değildir. Çünkü Kebanlı sadece Keban’da yaşamıyor. Bugün Keban’da yaşayan nüfustan daha çok sayının Elazığ’da, Malatya’da, İstanbul’da… yaşadığı unutulmamalıdır. Yani Keban varlıklar içerisinde yokluklar çeken, dar bir alanda nefes alan zenginlik fakiri bir ilçe görüntüsünün rahatsızlığını yaşamalıdır. Ama nasıl?


Öncelikle Kebanlı kendi tarihini ve Keban’ı çok iyi tanıyarak sevgisini perçinleyecek yatırımları da taşımalıdır Keban’a. Yani önce ben yaşadığım yerde memnun muyum, Keban için daha ne yapabilirim sorusunu kendine sorarak küçük olsun, benim olsun zihniyetinden öte büyük düşünmelidir ki Keban, Elazığ, Türkiye ve insanlık kazansın. Keban’ın dağlarındaki heybet ve rüzgâr bir şeyler fısıldamalı Kebanlıya. Çünkü bir markalar, simgeler zinciridir Keban.


Gelelim Keban’ın, Elazığ’ın, Türkiye’nin kaderini değiştiren planlı dönem sonrası yıllara. Yer altı zenginliklerinin bir ifadesi olan çocukluk yıllarımın güzel hatırası olan Keban Simli Kurşun İşletmesi yazılı otobüsü yıllara rağmen unutamıyorum. Belki Keban’da yaşayan biri olarak Etibank tesislerini göremiyorduk, ama bir otobüsün bile Keban'a kattığı hareketliliği, canlılığı daha dünkü gibi yaşıyorum. Ama dağlar yerindeyken, ta tarihin ilk günlerinde madenlerin arandığı topraklar gerçeği kendini işaret ediyorken kilit vurulmuştu Keban’daki Etibank’a. Artık Keban’ın içerisinde işçileri bile götürmüyordu o otobüs. Kadınlar kocalarını, çocuklar babalarını “işçi arabası geldi” diye uyarmıyordu artık. Etibank’ta çalışanlar işsiz yan da başka bir yere gönderilmiş, Kebanlı daha az kazanmaya başlamış, ekonominin can damarı kesilmişti sanki. Etibank simli kurşun işletmeleri sadece Keban için bir kayıp değildir. Aynı zamanda Elazığ ve Türkiye için bir kayıptır Keban’daki yer altı kaynakları. Ama Kebanlının ümidi ise gerçekten tükenmemiş. Ama bugün, ama yarın bir gün işleyecek diyor bu yer altı kaynakları.


Keban'ın can damarı olan bir diğer önemli yatırım da elbette ki Fırat Nehri ve üzerinde kurulan barajdır. Çocukluğumun o günleri de bir başka güzeldi. Çok kalabalıktı Keban. Arabalar adeta Elazığ'a insanları taşıyamıyor, arabalar geldiği gibi dönüyordu. Babam şoför olduğundan bilirim babam ile konuşacak vakit bile bulamıyordum o zamanları. Çok canlıydı çok Keban. Keban’ın canlılığı ve renkliliği Türkiye ile sınırlı değildi tabi. Hanslar'ı, yabancıları kim unutabilir. DSİ VE TEK, Keban’dan farklı bir yerleşim yeriydi sanki. Belki de o zamanın bir yanlışı da Kebanlının karşı dedikleri yerden mahrum bırakılarak yabancılaştırılmasıydı.


Ve nihayet baraj bitti, sadece Türkiye’nin değil, yabancıların da dikkatleri Keban’a çevrildi. Çünkü Kebanlı yine fedekardı, cefakârdı. Ama yanı başındaki suyun ve elektriğin uzun yıllar hem nimetinden, hem de fırsatlarından yararlanamadı Keban. Hatta Keban’da üretilen kaynakların gelirleri nedeniyle farkında olmadan dünyanın en zengin yerleşimlerinden biri oldu Keban. Keban kazanması gerekirken maalesef bu anlamda belki de daha çok kaybetti. Maalesef bugün Türkiye'nin adeta beyni olan hizmetler Keban dışından yürütülmektedir. Ödül alması gereken Keban bir bedel ödeyerek cezalandırılıyordu sanki. Yanlışlara rağmen doğrular da vardır tabi ki. Bugün Fırat adına, baraj adına söylenebilecek en önemli şey de balıkçılıktır. İşte Fırat Nehri ve Keban Barajı ile Türkiye’nin gözbebeğinin ve eskiden karşı denilen yerleşim bölgesinin can çekişmesi. Bir yere verilecek hizmette o yere yakın bir şekilde hizmet sunulması kolay olduğu kadar, aynı zamanda daha ekonomik bir metottur. Keban'a verilecek hizmetlerin de Keban’da verilmesi hem Keban’ı kalkındıracağı, hem de Kebanlıya bir inanç getireceği bir gerçektir.


İşte tarihin derin sayfaları, tozlu yaprakları arasına mahkûm edilen özel ve güzelliği fark edilmeyen tarih kültürünün bir turizm merkezi. İşte dünyanın biten enerjileri karşısında yer altı zenginlikleri ile yeniden işlenmesi gerekli topraklar. İşte balıkçılık üretimi ve tesisleri.
Keban gerçekten dar yollara, dağlar arasına ve ufuklar sıkıştırılmayacak kadar büyüktür.

TEBRİK; Keban Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanlığına seçilen Nazif Fırat ve Yönetim Kururlunda yer alan Mehmet Aydemir, Nazım Atay, Alhas Şahin ve Zafer Taş’ı tebrik eder, başarılar dilerim.

Yine Tes-İş Elazığ Şubesi Başkanlığına seçilen Celal Şener ve Yönetim Kurulu Üyelerine yeni görevlerinde hayırlı çalışmalara hizmet etmeleri temennisiyle başlarılar dilerim.

Tüm Yazılar için Tıklayınız