Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386063

  • Toplam         : 3437760

Köşe Yazarı › Yücel CAN › Tarihe Düşülen Önemli
5961 kez okundu
02/04/2009

Yücel CAN / Tarihe Düşülen Önemli


TARİHE DÜŞÜLEN ÖNEMLİ BİR KAYIT

Vatan, millet, bağımsızlık. Devlet olabilmenin temel şartlarından birkaçı ve biri olmadan diğerlerinin anlam ifade etmediği çok özet ifadeler...

Vatan hayatın devam ettiği topraklardır. Yani vatan, devlet olmanın ilk basamağı. Toprak sahibi olmak, sahiplenmek, toprağı kutsal kabul etmek, toprağı korumak, geliştirmek, değiştirmek, toprağa yönelik tehditleri, tehlikeleri bertaraf etmek, hem de toprağı cazip kılmak, dahası toprak için, vatan için canını bile bile feda etmekten kaçınmamak.

Haliyle insan olmadan toprak tek başına bir anlam ifade etmeyecek. Yani toprağı toprak yapan, işleyen ve diğer aşamaların bir noktada faili de insan. Toprak kadar insanın yapısı, kalitesi, sayısı, kişiliği, üretkenliği bir o kadar önemli. Dahası toprak ve bağımsızlık insan faktöründen ayrı düşünülmemeli.

Önemli bir diğer faktör de elbette ki bağımsızlık. Yani sahip olunan toprağın ve insanların hür, özgür, bağımsız, baskı altında olmaması ve bir yerlere bağımlı olmaması da bir o kadar önemli. Hani desinler için değil. Adam gibi adam olabilmek, desinlerin ötesinde vakur, duruşu, çizgisi belli bir devlet olabilmek. Ya bayrak!

Bağımsızlığın sembolü, hayatın anlamıdır bayrak. Öyle ki Türkler gibi bayrağa önem veren belki de bir başka milleti parmakla göstermek, Türkiye’yi göstermek kadar kolay değil.

Öyle ya hem gerçek anlamda devlet olabilmek, hem de devlet-i âliyi baki kılmak, kişisel beklentilerin ötesinde asıl gayedir devleti yaşatabilmek.

Devletler de insan gibidir. Hani kimi insan vardır adından söz ettirir, mirası ölümsüz kalır, kendisi bedenen ölse dahi eserleriyle yaşar. Kimi insan da hayatıyla her şeyi zehir eder kendisine, insanlara ve dünyaya. Kimi insanın da varlığı ile yokluğu fark edilmez bile.

Devletler de insan gibi kendinden söz ettirirler işte Selçuklu, İşte Osmanlı ve işte yükselen değer Türkiye!

Sadece cüsse ile de büyük olunmaz ki. Asıl insanı yücelten değerler ve icraatlardır. Tabii ki Osmanlı gibi hem cüsse ile hem de hizmetlerle büyük olmak da herkese nasip olmaz. İşte vatan, millet ve bayrak adına ölümsüz emsal, kıtaların hakimi, kültürler abidesi ömrü altı yüz yıla bedenen sığmış, ama eserleri ile sonsuz bir Osmanlı. Öyle ki her sahifesi silinmez bir tarih, bir o kadar vakur, asildir Osmanlı.

Türkiye de Osmanlının devamı olan bir ülkedir. Kuruluşu, devlet olması, bağımsızlığı ile Türkiye farkı fark edilmesi gereken bir ülkedir.

Toprağı, insanı, bağımsızlığı, bayrağı, vakur duruşu ve konumu itibarı ile Türkiye dünyanın hayat damarıdır. Güçlü bir Türkiye aynı zamanda onurlu yaşamanın teminatıdır. Bir o kadar duruş da önemli tabii ki.

İşte Davos. Çok iyi okunmalı, çirkin elbiseler giydirilmemeli Türkiye’nin Davos'taki duruşuna. Tarih yaşanılan olayları ele aldığına göre öncelikle yaşanılan şartlar doğrultusunda ele alınmalı Davos.

Şimdi tabloyu bir defa daha yaşayalım. Bir tarafa fazla konuşma hakkı veren, diğer tarafa az konuşma hakkı veren ve koskoca bir ülkenin Başbakanının koluna gayri resmi bir şekilde eliyle dokunan, adaletten uzak bir yönetimi gözler önüne seren bir oturum yöneticisi. Diğer taraftan Arapları teslim eden suskun, sesini duyuramayan bir temsilci. Birçok ülkeyi temsil eden BM Temsilcisi! Ve kendisine kısa konuşma süresi tanınan, konuşmasına sık sık müdahale edilen bir Ülkenin, Türkiye’nin Başbakanı. Farz edelim ki konuşma böyle bitti. Neler düşünülürdü, nasıl okunurdu bu tablo? Mesela Hıristiyan ve Yahudi Dünyası karşısında İslam Alemine nasıl bakılırdı acaba?

Peki, ne yaptı Başbakanımız?

Sesini çıkarmayan BM ve Arap Temsilcisine sessiz çığlığın tezahürünü gösterdi, çifte standarda, ikilime, tahakküme, zulme, baskıya, soykırıma, katliama, savaşa hayır dedi Sayın başbakanımız. Hatırlayın ABD Başkanı karşısında ülke adına sergilenen sorgulanan, masum halimizi!

Sayın Başbakan bir duruş sergiledi, bir misyonu temsil etti ve yaşanılan zulme dur dedi adeta. Hatta sadece Türk halkının duygularını değil, bölgenin ve dünyanın ifade edemediklerine, lisanı halile yaşanılanlara tercüman oldu.

İşte Sayın Başbakanının oturumu terk ettikten sonraki Arap Birliği Başkanının tebriği, açıklamaları. İşte Türkiye’nin tavrı ile cesaretlenen Arap Dünyası ve Türkiye’ye minnet duyan Filistin. İşte Afrika Dünyasının ilk kez yapılanları telin etmesi. Yunan Devlet Televizyonu belki de Dünya Ülkeleri adına bir ifade ile her şeyi özetledi sanki. “Gezegenimizdeki çok kişinin söylemek istediklerini dile getirdi Türkiye.”
Türkiye'de halk adeta bir bayram havası yaşadı ve Başbakanın yaptığı herkesin ifadesini yansıtır gibi bir şekilde “Haklı, meşru ve yerinde”açıklamaları ile özetlendi.
Yalnız Başbakanımız mı bu tepkiyi göstermişti? Hayır, bizim tarihimizde adaletsizliğe karşı çıkan bu tip tepkiler çok. İşte 1910 yılında VII. Edward'ın cenaze töreninde Osmanlı İmparatorluğu'nu temsil eden Veliaht Yusuf İzzettin Efendi. Protokolce hazırlanan programa göre kendisinin Bulgar Kralı'nın arkasından yürüyeceğini gören Veliaht Yusuf İzzettin Efendi, 'Ben burada Osmanlı İmparatorluğu'nu temsil ediyorum. Katiyen Bulgar Kralı'nın arkasından yürümem' diye dayatmıştı. Durum İngilizleri telaşa düşürmüş, fakat ısrar karşısında Veliahdı Bulgar Kralı'nın önüne almaktan başka çare bulamamıştı. İşte Kanuninin, Fransa’ya eğlence başkaldırısı. İşte Kurtuluş Savaşında bir Rus Generaline, bir Türk, Bir Rus'un önünde ayağa kalkmaz diyen bir Dik Duruşun Misali!
Aslında Sayın Başbakanımızın dik duruşu tarihe yeni bir sahife açtı, dünyanın dikkatlerini çekti İsrail’in yaptıklarına, zulmüne. Dahası birilerine haddini bildirdi ve Türkiye’yi hatırlattı.

Yeter ki “Bir olalım, iri olalım diri olalım.” Ve “Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.” Sözüne kulak vererek “bize bizden gayrı dost yok.” hatırlatmasıyla Türkiye’den, dünyaya açılan yeni bir pencere olduğumuzun farkında olalım.

TEBRİK: MÜSİAD Elazığ Şube Başkanlığına seçilen Sayın Metin Bulut'u ve Yönetim Kurulu Üyelerine çalışmalarında başarılar diler, Sayın İbrahim Gök’e ve yönetimine de yaptığı hizmetlerinden dolayı teşekkür ederim.

Tüm Yazılar için Tıklayınız