Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386133

  • Toplam         : 3441012

Köşe Yazarı › Yücel CAN › Ben FİLİSTİNLİ’yim.
6100 kez okundu
01/02/2010

Yücel CAN / Ben FİLİSTİNLİ’yim.


Filistin içerisinde farklı inançların, kültürlerin hayat sürdüğü kutsal mekânlardır. Filistin adeta her dini temsil eden dinlerin hüküm sürdüğü mekânlardır. Ve Filistin İngilizler ve Fransızlar başta olmak üzere Batının oyununa gelerek etin tırnaktan ayrılmasıdır. Şimdi ise Filistin kan ve gözyaşının dinmediği masum ve muzdarip insanların çığlıklarının duymazdan gelindiği çaresizlikler kucağıdır.

Her şeyin bir tarihi olduğu gibi Filistin’in de dünü, yaşadıkları, hayatı, kısaca bir tarihi vardır. Dünün Filistin’ini geçen yazıda kısaca ele almıştık. Kendilerine yapılan zulmü, Nazileri hep anlatırlar ya masum Yahudiler!

Tarihin önemli bir diğer kaydı da II. Dünya Savaşında Siyonistlerin, Filistin’e Yahudi göçünü hızlandırmayı uygulamaya koyma düşüncesi ile Arapları, Almanlarla işbirliğine girmesini istemeyen İngilizlerle anlaşmazlığa düşmeleridir. Filistin’de İngiliz manda rejiminin sona ermesinin ardından 14 Mayıs 1948’de, Tel-Aviv’de toplanan Yahudi Milli Konseyi, yayınladığı bir bildiri ile İsrail Devleti’nin kurulduğunu ilan etmiş. Dünyanın Süper Müstemlekeci Güçleri; ABD ve Sovyetler Birliği de İsrail’i tanıdığını açıklamıştır.

Tarih Araplarla İsraillilerin savaşlarına sahne olurken 1964’te Filistin Kuruluş Örgütünün (FKÖ) kurulmuş, Suriye’de de Baas Partisi’nin iktidara gelmesi hiç de İsraillilerin hoşuna gitmemiştir. Tarihten gelen çekişmeler, I. ve II. Arap- İsrail Savaşları, Beyrut Çatışmaları, Kara Eylül Harekâtı, Altı Gün Savaşları Filistin’in kaderi olmuş. Ve İsrail, Vahşi Mimsiz Medeniyetin de desteklerini alarak topraklarını yaklaşık üç kat genişleterek Golan Tepeleri, Kudüs'ün tümü, Batı Şeria, Sina Yarımadası ve Gazze İsrail'in eline geçmiş.

Filistin’de İsrail işgaline karşı topluca başkaldırma niteliği taşıyan intifada hareketinin başlangıç tarihi 7-8 Aralık 1987 tarihidir.1987 intifadasında Filistin İslâmi Direniş Hareketi (HAMAS) Filistin halkını ve direnişini temsil eden bir örgüt olma özelliği hala günümüzde de geçerli bir kavramdır.

Kasaplık Batılıların sicilinde var. Farkındalar mı acaba insan olduklarının? Ha Sırp Kasabı, ha Beyrut Kasabı. Ne fark eder ki Onlar için insanın ve insanlığın ne anlama geldiği? Nerede özür dileyenler, tarihi sorgulayanlar, kendini başka kişi ile özdeşleştirenler, nerede?

Kasaplık ne ki! Bir o kadar, yüzsüz, aşağılıktır yapılanlar. Demokrasi, hürriyet, insan hakları, müdahalelerinin sırıtan ikiyüzlü süslü aldatmacaları, müdahalelerinin ilk basamağı. İşte insanlıktan nasibini almayan Siyonistlerin "Beyrut kasabı" unvanlı lideri Ariel Şaron'un Mescidi Aksa'yı kirletme teşebbüsüne karşı Filistin halkının 29 Eylül 2000 tarihindeki Aksa İntifadası. Her ne kadar anlaşmaların göstermelik yüzleri ortaya çıkarılsa da Filistin’deki tek taraflı İsrail soykırımı, ABD ve diğer Batılı Devletlerin desteği ile giderek katliam boyutuna dönüşmektedir. Bir anlamda İsrail kadar başta ABD ve diğer Batılı Güçler savaşın aynı zamanda sorumluğunu üstelenen taraf oldukları da unutulmamalıdır.

Yahudiler gerek sinsi oyunları, içten pazarlıkçı tavırları, hileli ilişkileri, Haçlılar ve İngilizlilerle yapılan işbirlikleri, toprak satın alma ve kiralamalar, göçler gibi tavırları ile zorunlu da olsa yurt edinmeye çalışan bir millet olma özelliğinin yanında huzuru bozan, fitne ve fesadın temsilciliğini yapan millet olma özelliği ile de en fazla peygamber gönderilen kavim oldukları da göz ardı edilmemelidir. Hz. Musa’nın bu kavime karşı yaşadıklarının zorluğunu şimdi daha rahat anlaya biliyoruz, Sultan Abdülhamit’i de şimdi daha iyi anlıyoruz değil mi?

Zulme rızada zulümdür. Protestolar, eylemler, telinler, dualar elbette ki önemli. Peki, yapılanlar yeterli mi? Elbette hayır. Önemli olan bir diğer nokta da İsrail’e maddi katkıda bulunarak Filistinlilerin bitişine, çocukların öldürülmesine katkıda bulunmamak, silahlarına, bombalarına maddi katkıda bulunmamak, para ödememektir. Bir noktada uzayan savaşı boykot etmenin, belki de savaşı bitirmenin en güzel metotlarından bir tanesi de yerli mallara daha fazla ağırlık verilerek insanları ve insanlığı yok edenlere karşı sıcak savaş içerisinde ta uzaklarda da olsa dur diyebilmektir.

Tarih bunun gibi güzel örneklerle doludur. İşte ekonomik güçlenme ile Müslümanları adeta kuşatma altına alan Sevgililer Sevgilisinin gerekiyorsa soğan ekmek yiyerek Yahudileri çaresiz hale getirmesi güzel bir örnek değil midir?

Her ne kadar Asya ve Ortadoğu kan ağlıyor ve param parça olmuş görüntüsü verse de tarihin hakikatinin tezahürü ile her kışın bir baharı, her gecenin de bir sabahı olduğu unutulmamalıdır. Yaşasın zalimler için Cehennem!

Tüm Yazılar için Tıklayınız