Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386082

  • Toplam         : 3438584

Köşe Yazarı › Yücel CAN › İkinci Dünya Savaşına
5733 kez okundu
01/07/2009

Yücel CAN / İkinci Dünya Savaşına


İKİNCİ DÜNYA SAVAŞINA KADAR FİLİSTİN

Filistin koca bir tarih, medeniyetler silsilesi, kültürler yumağı, kavimler topluluğu, semavi dinlerin merkezi, peygamberler diyarı…

Filistin, teknoloji ve bilimin akıl erdiremediği Miraç Mucizesinin yaşandığı öz be öz Kudüs’ün ta kendisi. Sevgililer sevgilisinin emaneti, hediyesi. Dahası Osmanlının Şanlı Sultanlarından Yavuz Sultan Selim’in Mercidabık Savaşı ile Osmanlı’ya geçen, Asil Hükümdar Kanuni Sultan Süleyman Döneminde de tamamı Osmanlıya emanet edilen güzel mekânlar. Siyonistlerin korkulu rüyası Sultan Abdülhamit’in silinmeyen kahramanlıklarının eşsiz hatırlarının tozlanmayan ve silinmeyen tarih yapraklarıdır Filistin.

Kutsal mekânların, Filistin’in suçu ne ola ki?

Aman Allah’ım 1897 sonrası hortlayan İsrail barbarlığı, el altından da olsa Filistin’e göçe izin veren Haçlıların kirli kanlı kahpe elleri. Ve on dokuzuncu yılda hortlatılan İsraillilerin, Filistin’e göçleri ve Siyonizmin kaypak manevraları. Oyunlardan bir oyun; Siyonizm diasporadaki Yahudilerin durumunun iyileştirilmesi ve geri dönüş fikri, vehametin en büyüğü de “Halkı olmayan bir ülkeyi, ülkesi olmayan bir halka devredin.” fikriyle İsrailli Zangwill’in Filistin’de Arap varlığını inkâr etmesi.

Hani bize deklere edilerek tarihi saptıranların dedikleri Kızıl Sultan, yani Sultan Abdülhamit’in yürekli, şecaatli ve kahraman duruşu var ya! Filistin’de Yahudi yerleşimini arttırmayı planlayan, bunun için de 1492 yılında İspanya ve diğer Avrupa ülkelerinden gelen Yahudi göçmenlerin Osmanlı Devleti tarafından kabul edildiğini hatırlatarak İsraillilerin, Filistin’e yerleşmeleri için izin isteyen sinsi Siyonist hareketin lideri Theodar Herzl’în 1901 yılındaki talebini her türlü dayatmalara karşı reddederek Siyonizmi siyasal bir sorun gören ve bir avuç toprağa verilen yüksek değerlere aldanmayan, satılmayan O Sultan var ya, bizim kendisini tanıyamadığımız, Yahudilerin de kötü olarak tanıttıkları O Sultan var ya, yaşasın hakların hakkını savunan Adil ve Kahraman Yöneticiler, yaşasın milleti için kendini feda etmekten kaçınmayan Abdülhamitler…

Ve adeta yeni bir dönüm, kaderin farklı bir tecellisi I. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı dönemlerindeki Filistin. Bir başka önemli bir diğer nokta da on dokuzuncu yüzyılda Ortadoğu’ya güçlü bir şekilde yerleşmek için bekleyen İngiltere ve Fransa’nın I. Dünya Savaşında, Osmanlı’nın Ortadoğu’daki topraklarında yaşayan Arap halkının kardeş, hami imparatorlukların eşsiz ismi Osmanlı’ya karşı kullanılmaları neticesindeki tarihin unutamayacağı gaflet, hata, yanlış, belki de Filistin’in kendine kurduğu tuzak, içinde bulunduğu vehamet.

Önceleri bu topraklara gelmiş olan ve büyük ölçüde bölge halkı ile kaynaşmış bulunan Sefarad Yahudileri, daha sonra parça parça getirilerek Kudüs, Safed, Taberiye ve El-Halil gibi bölgelere yerleştirilen ve yerleşik Yahudilerden de uzak durmaya çalışan Eşkenazi Yahudileri, son olarak da Filistin’de bir Yahudi topluluğunun oluşturulması projesi ile de Siyonizm hareketinin güçlenmesiyle göçleri hız kazanan ve giderek toprak sahibi olan Yahudilerin sinsiliği, yayılmacı bir İsrail Politikasını yerleşik hayata döndürmeye çalışma gayretlerindeki Siyonistler. Bir yandan dünyanın dört bir yanında değişik devletlerde yaşayan Yahudilerin yönetimde söz sahibi olmaları, diğer yandan da Filistin’de yeni bir İsrail Devleti oluşturma gayreti ile Siyonist düşüncelerle dünyanın dört bir yanında adeta cirit atmaları…

Maalesef Osmanlı’dan çok İngilizlere tanınan yakınlığın gazabına uğrayan Araplar aynı zamanda İsrail ve İngilizlerin yakınlaşmasına da ister istemez fırsat vererek Balfour Deklarasyonu ile 2 Kasım 1917’de İngiltere’nin Filistin’de bir Yahudi Devletinin kurulması için tüm imkânlarını kullanacağının bildirilmesi ile İsrail devletinin kurulması giderek hız kazanmıştır.

Bir zamanlar Osmanlı’nın huzur merkezi olan Arapların akıl almaz fikirlerinin, 25 Nisan 1920’de yapılan San Remo Konferansı’nda Filistinlilerin, İngiliz Mandası’nın kabul edilmesi sonrasında iki yıl içerisinde maalesef Filistin tarihi bir hatayla tamamen İngiliz yönetimine bırakılmıştır. Bir Yahudi oyunu olarak da Siyonist Sir Herbert Samuel de Filistin’e ilk İngiliz Yüksek Komiseri olarak gönderilmiştir. Kim bilir Filistin’in çekmiş olduğu acıların belki de en büyük nedeni bu tarihi hatanın vuku bulmasıdır.

Tarihin unutamayacağı 1936-1939 tarihler arasındaki da Arap Liderlerin, Yahudilere karşı bir araya gelerek Arap Yüksek Komitesi'ni kurmaları sonrası Filistin'e gelen bir komisyonun, Yahudilerle Arapların aynı devlet içinde yer almasının mümkün olamayacağı fikrinden hareketle Filistin'in bölüştürülmesini ortaya koyan Peel Raporu bir noktada Filistinlilerin bağımsızlıklarını da tartışılır hale getirmiştir.

Yahudiler gerek sinsi oyunları, içten pazarlıkçı tavırları, hileli ilişkileri, Haçlılar ve İngilizlilerle yapılan işbirlikleri, toprak satın alma ve kiralamalar, göçler gibi tavırları ile zorunlu da olsa yurt edinmeye çalışan bir millet olma özelliğinin yanında huzuru bozan, fitne ve fesadın temsilciliğini yapan millet olma özelliği ile de en fazla peygamber gönderilen kavim olma birinciliği şerefine sahip bozguncu temsilcilerdir(!)

Ve sonuçta dünyanın gözü önünde yaşanan vahşet, insanlığın insanlığını yitirmesi.

Filistin’den gelen çığlıklar, vaveylalar, dün masum Muhammed’e çevrilen kahpe kurşunun dehşet manzaralarını ve babasına ağıt yakarak Filistin’e ağlayan yürekli kızın feryatlarını bastırır hale gelen dehşet veren manzaraları.

Öldürülen sadece insanlar değil, aynı zamanda insanlık. Yaşasın zalimler için cehennem, kahrolsun insanlığı yok eden kirli eller ve işbirlikçileri…

Tüm Yazılar için Tıklayınız