Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386082

  • Toplam         : 3438593

Köşe Yazarı › Yücel CAN › Okuyabilmek
6176 kez okundu
10/10/2009

Yücel CAN / Okuyabilmek


Okuyabilmek!

Bilgisizlikten kurtulabilmek, öğrenmek, öğretebilmek bilinçlenmek, hayatı tanıyabilmek ve hayatı anlamlandırabilmek, ilmin değişik kademelerinde ve çeşitlerinde şuurlu olabilmek; önce kendini, sonra diğer insanları, daha sonra da bütün alemleri tanıyabilmek, dünyada olup bitenleri anlamlandırabilmek, şekilden öte insanı tanıyabilmek adına okuyabilmek…

İlmi öğrenebilmek, ilim ile arif olabilmek, eskilerin deyimi ile ilmi ile amil olabilmek, daha da önemlisi benlikten öte samimiyet ipi ile insan olabilmenin şuuruyla ufuk turlarında seyahat edebilmek.

Bu anlamda öncelikle insan kendini tanıyabilmenin, keşfetmenin, insan olmanın ne anlama geldiğinin farkında olması; şekilden öte insan olabilmesi, insan olmanın farkındalığı, daha doğrusu insanın yaratılış amacını bilmesi okuyabilmenin olmazsa olmazı. Yani asıl mesele ne olursa olsun insan olabilmenin hazzının ve ulviliğinin farkında olarak öncelikle kişinin kendi alemini tanıması, duygularını köreltmeyerek yaratıldığı şekliyle kâinatın en yüce varlığı olmasını daha da ilerlere taşıması hayatın olmazsa olmaz ilk harfleridir. Zira insana insan olduğu için değer veren, insan olmanın şuuruyla hareket eden neden kendine, diğer insanlara ve dünyaya zarar versin ki? Demek ki öncelik şekilden öte duyguların, hasletlerin, kalbin, akıl ile birlikte uyumlu birliktelik hayatın mutluluk basamaklarının ilk şartıdır. Daha sonra da diğer insanları, çevreyi, dünyada olan gelişmeleri tarafsız bir şekilde okuyabilme sanatını sergileyebilmek de önemli bir diğer aşamadır.

Bu anlamda Dünyanın ve ülkemizin fotoğrafını net bir şekilde çekerek şekilleri ve renkleri anlamlandırabilmek de başlı başına bir haslet olsa gerek.

Dünyanın coğrafyasının, ikliminin, haritasını okuyabilmek yok mu? Tabi ki insanı okurken tecrübeleri, yaşananları, yani tarihi göz ardı etmeden satırları imla kurallarına göre okuyabilmek de ayrı bir meziyettir. Yani hayatın başlangıcından bugüne kadar olan aşamaları okurken de önemli notları kayıtlar altına alarak, not alarak okuyabilmek!

Dünü unutmadan gelelim bugünün dünyasına. Bakın dünyanın imrendiği Amerika’nın, Avrupa’nın haline. Güya teknolojinin sonsuz nimetlerini kendilerine takdim eden Dünya Devleri gerçekten güçlü ve mutlu mu?

Süper güçlerin içerisine düştükleri süper çaresizliği çok ama çok iyi okuyabilecek gözlüğü takarak ancak birçok şey doğru bir şekilde okunabilir. Düşünün varlığı ancak başka milletleri yok ederek hayatta kalabilen, kendi ülkesinden ta iklimler, kıtalar ötesine uzanan müstemlekeci demokrasi ve insan hakları(!) sakızları ile patlatılan balonları ibretle seyreden gözler insanlık adına işlenen vahşet, dehşet manzaraları karşısında hicrana bürünen kalpler neden seyirci kalıyor ki yaşananlara!

İnsanmış kimin umurunda. Kendi varlıklarının zenginliğinde başka insanları yok edebilme, her yeri kana, vahşete boyayabilme canavarlığı içerisinde ısırdığı yerin dişinin kirasını bile isteyebilme cüretini gösterebilecek yüzsüzlüğün verdiği bir şımarıklık da çok iyi bir şekilde okunması gerekmez mi?

Başkalarının sırtına basarak, insanları katlederek, insanlığı da yok ederek sonsuz zenginliğin dişlilerinin çarklarının döndürülmesindeki ayarsızlığı bir düşünebilselerdi, hele hele insanlığı ve tarihi tarafsız bir gözlükle okuyabilselerdi kollarının ve dillerinin uzunluğunun sakıncalarının bir bakabilselerdi, farkında olabilselerdi Süper Güçlü Acizler! Bir bireyin acziyeti, fakirliği, ihtiyacı sonsuzluğunun farkında olunmasının getirdiği gerçek varlığın, zenginliğin farkında olsalardı, kulakları olduğu halde bazı şeyleri duysalar, gözleri olduğu halde görülmesi gerekenleri görüp duyarsız kalmasalardı ızdırap çeker miydi insanlık?
Mimsiz medeniyeti temsil edenler güçlerine güç katarken zerre kadar iyilik ve kötülüğün karşılığını görecekleri gerçeğine kulaklarını tıkamışlar. Bu satırı okurken de görmemezlikten gelerek, ta bilinçaltına atarak devekuşu misali başını kuma sokarak açık gövdelerinin farkında olamama gafletiyle ne den kendilerini kandırmışlardı ki acaba? Yapılan çirkinlikler, zulümler, çığlıklar, gökyüzünün rengini değiştiren figanların bedeli ödenmeyecek, hesabı sorulmayacak, yapılan hesapların ötesindeki hesap görmezlikten gelinerek gerçekler nasıl inkâr edilecekti ki?

Ya Güçlenmenin verdiği sarhoşlukla ülkelerindeki ahlaksızlık, gasp, hırsızlık, değişik nedenlerden ortaya çıkan suçlar, ölümler neden göz ardı edildi ki?

Hele hele İsrail’in dağılmacı politika zihniyeti ile bir ur halinde dünya vücuduna yayılması neden görmezlikten gelindi ki?

İşte Afrika, Asya, Ortadoğu, Balkanlar; yanı başımızdaki, Kuzeydeki Türk Cumhuriyetleri… Kim unutur Afganistan’ı, Pakistan’ı, Filistin’i, Irak’ı,Yugolavya’yı, Bosna’yı, Arnavutluk’u, Rusya’yı; Azerbaycan’ı, Doğu Türkistan’ı ve diğerlerini…

Zihinlerde hangi çığlıklar, insan manzaraları, tahrip edilen dünya akıllarda canlanmaz ki?
Sözüm ona hep insanlık adına, demokrasi, hürriyet adına dünyanın bir ucunda kalkıp gelirler bu insanlık hamileri(!). Hele bir petrol, yeraltı kaynakları varsa insan hakları ve hürriyetler adına daha müdahaleci, müstemlekeci olurlar şekil itibarı ile insan olurlar, menfaatleri birden canavarlaşır O Güçler.

Eee demokrasi, insan haklarını öğretebilmek öyle kolay mı? Bakın Irak’a nasıl bölünerek, insanlar birbirine kırdırılarak demokrasi ve insanlık ayakta yaşatılmaya çalışılıyor değil mi(!)Dil, din, kültür, tarih, millet birliği olmayan bu süper güçlerin ta dünyanın bir ucundan diğer ucuna insanlık adına yaptıkları gözleri yaşartıyor, ne kadar samimiler dersiniz bu güçler?

Dünyanın Süper Güçleri bütün bunları farkında olmadan, bilinçsiz bir şekilde mi yapıyorlar acaba? Yoksa haçlı savaşları sıcak ve soğuk bir şekilde devam mı ediyor?

Dünyanın Patronları güçlerini soğuk savaşlarla yaparken, sömürgecilikle dünyaya yayılırken savaşlarla yüzyıllardır yıkmadıkları zihniyetleri, devletleri de sivil işgal güçleri denilen teknolojinin, ekonominin, insan hakları sözlüğünün silahları ile yıkmaya çalışmak için elinden gelen gayreti sarf etmekten de geri kalmıyorlar. İşte dünün, Selçuklunun, Osmanlının devamı olan Türkiye.

İşte Cumhuriyet tarihi süresince ülkemiz üzerinde oynan çirkin oyunlar, tezgâhlar. Ermeni, Kuzey Kıbrıs, soykırım, demokrasi, ekonomik yaptırımlar, doğu ve güneydoğu anadoluda yıllardır oynanan oyunlar. Jeopolitik önemi ile beraber hem Asyalı, Ortadoğulu, Akdenizli, Karadenizli, Balkanlı ve Avrupalı bir Türkiye hem korkulu rüyaları, hem de vazgeçemeyecekleri sağlam bir müttefikleri. Oyun içinde oyun oynayanlar biten devletlerinin içerisinde bulundukları sosyal, ahlaki çöküntünün yanında bir de ekonomik kriz enkazından zor kurtulacaklar gibi.

Dünya ciddi bir gelişim ve değişim sürecinde. Bakın yıllardır Doğu ve Güneydoğu’yu kan gölüne çeviren, kardeşi kardeşe kırdıran şer güçlerinin maddi ve manevi zulümlerine rağmen dimdik ayakta kalan bir Türkiye’ye. Güçlü bir Amerika ve Avrupa Ülkeleri bile ekonomik kriz altında can çekişiyor. Ya Türkiye! Çok yakın geçmişte ülkemiz çok ciddi iki ekonomik kriz yaşadı. Ama bu sıkıntıyı önce büyük şehirler, metropoller hissetti. Hatta aynı şehirdeki insanlar bile bu krizin sonuçlarından aynı oranda etkilenmediler. Neden mi? Güçlü aile, kan bağları ilişkilerinden, dayanışmadan, yardımlaşmadan, sevap kavramından, sorumluluk duygusundan, zekât ve sadaka müessesinden, ramazanın bereketinden, yetimlere ve fakirlere kucak açılmasından, kader inancından… dolayı. Amerika ve Avrupa bu kriz altında kolay çıkabilecekleri çok zor görünüyor.

Gelelim terör belasına. Bu milletin Çanakkale’si, Sarıkamış’ı, Kurtuluş Savaşı… çok iyi bir şekilde okunmamış, gazi ve şehit mertebeleri göz ardı edilmiş olacak ki bu divanelerin, bakar körlerin vicdanları haksızlıklara karşı bağışıklık kazanmış. Bu milleti tefrikaya koyanların birlik ve beraberliklerini dinamitleyenlerin içerisinde bulundukları acziyet ve çaresizlik bu teröristlerin yalnız olmadıklarını, işbirlikçilerinin oldukları bir gerçektir. Terör örgütünde kandırılmış beyinler ile beraber aynı dinden olmayan, hatta sünnetsiz olanlara ne denmeli acaba?

Hak ve adaleti savunan, insanların en basit yol olan tahriple yollarına devam etmeleri davalarının samimiyetlerinin göstergesi değil midir?

Ermenistan’ın sessiz kalışının anlamı çok iyi bir şekilde okunmalıdır elbette. Süper Güçlerin teröre verdikleri tolerans da çok iyi bir şekilde okunmalıdır. Diğer bir okunması gereken nokta da oldukça sessiz olan Yahudi Lobisinin bu işin neresinde olduğudur.

Hal böyle iken dünya devletleri için gelinen nokta bir ayrım, kırılma noktasıdır ki bunun da çok iyi bir şekilde okunması gerekir. Bir diğer okunması gereken önemli nokta da tefrikaya meydan vermeden gönül ve güç birliği ile bu milleti millet yapan değerlerin varlığında ekonomisi giderek güçlü olan bir Türkiye’nin asla yıkılmayacağıdır. Bu milleti diğer milletlerden farklı kılan değerlerden Gazi, Şehit inancındaki sır da asla göz ardı edilmemesi gereken bir diğer gerçektir.

Bu anlamda kutsal vatanın bir avuç toprağı karşısında bile canlarını feda eden Ölmezlerimizi, Şehitlerimizi, ecdadımızı, rahmet ve minnetle anıyorum, ruhları şad olsun. Bıraktıkları emanetler de sadece törenlerde hatırlanmamasını gönülden temenni ediyorum.

Tüm Yazılar için Tıklayınız