Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 2

  • Kişisel           : 386083

  • Toplam         : 3438764

Köşe Yazarı › Yücel CAN › Asıl Marka...
6255 kez okundu
09/05/2009

Yücel CAN / Asıl Marka...


Marka…

Daha çok mal ve hizmetler için kullanılan marka güçtür, kalitedir, güvendir, ayrıcalıktır, tercih sebebidir. Mal ve hizmetlerdeki EN’lerin bir başka şekilde ifadesidir.

Marka, her ne kadar mal ve hizmetler için kullanılsa da, insanlar için daha çok mecazi anlamda kullanılır. Asıl marka kavramı insan içindir, insan için olmalıdır. Çünkü insan yaratılmışlar içerisinde kalitesi, özelliği, mükemmelliği ile tescilli bir markadır.

Çünkü marka insan; özelliği, kişiliği, tercih edilişi ile mal ve hizmetleri tescil ettirerek markalı hale getiren gizli bir eldir.

Marka olmayan bir insan, gerçek anlamda nasıl marka mal ve hizmet üretebilsin ki?

O halde mal ve hizmetlerde aranan marka kavramı neden insanda aranmasın ki?

Mal ve hizmetlerin oluşumundaki sebep insan olduğuna göre!

Nedir marka insan acaba?

Marka insan, yaratılış anlamından uzak uğultuların meşguliyetinde, günlük hayatı sorumsuz bir şekilde gününü gün edercesine, bencilliğin bataklığında, garip çığlıklarla adeta burnundan kıl aldırmazcasına insanlara kuşbakışı bir gözlükle nazar edildiği, kibir elbisesinin heybetli yürüyüşüyle sesini yükselterek, ihtiraslar zincirinde haksız çığlıklar arasında kendini dev aynasında görmek midir?

Marka insan, insanlığı sadece şekille sınırlandırarak, kalbini çirkinliklerle doldurularak kötü kokuların burnu kırarcasına rahatsız ettiği, duyguların uyutularak sersemleştirildiği, karın tokluğunda bile gözün doymadığı, başıboş yaratılmışlığın aldanışında sofralardan nemalanarak rant silsilelerinde küçücük mideyi sanki sonsuz bir hayat yolculuğunda yürürmüşçesine, daldan dala konarak kural tanımaz bir sorumsuzluk perdesinde ben tok olayım başkası bana ne tavrında inat etmek midir?

Marka insan, kendi hayatını devam ettirme adına şahsiyetsiz görüntülerle poz vererek, çıkarlar adına sürekli şerit değiştirerek caf caflı methiyelerle içi boş bir şekilde şişirilmiş hayatın gözlerin bile zevkini bozan çirkinliklerle ölçüsü kendisi ile sınırlı, hünerleri samimiyetten uzak, allak bullak bir hayatın göstergesi bozuk, kendini tatmin etme anlayışının yalnızlığında başkalarına şirin görünme adına şaklabanlık kisvesinde şahsiyeti hiçe sayarak, başkalarının kara ve mat elbisesini giyerek silik bir kişilik sergilemek midir?

Marka insan Hakkın ve haklının değil, halkın ve güçlünün ölçüsüz alkışı ile galeyana gelen güzel duyguların ötelere itilerek terazinin keyfi tartışında sevgi ve muhabbeti diri diri gömerek ölümün gerçekliğine sırtını dönüp gerekiyorsa başkalarının hayatına son verme pervasızlığı mıdır?

Marka insan nefsinin benliğinde rüzgârın önünde nereye kadar gideceği belli olmadan savrulan, bendeki benin güzelliğini keşfetmeyerek yaralı bir kalp ile de olsa isteklerde canavarlaşmak, sınır tanımamak mıdır?

Marka insan…

İşte tarihe kötülüğü ile not düşenler, zulüm ve kötülüğü ile tarihi çirkinleştirenler; Şeytanlar, Firavunlar, Nemrutlar, Ebu Cehiller, Yezidler, Zalim Haccaclar, Vilademirler, İvanlar, Mazdekler, Kavatlar, Miloseviçler, Saddamlar, Ortadoğu’yu kana bulayarak özgürlük adına kan ve gözyaşını temsil edenler, cennet vatan ülkemizde insanlık vahşetinde adları ne olursa olsun PKK ve diğer terörlerin temsilcileri, zulüm ile abad olacaklarına inanan gafiller, yanlışın ve kötünün temsilci yüzsüzleri, kirli eller, görünüşte gücün sihrinde kazandıklarını düşünen kayıpların, mağlupların mağrur mimarları, temsilcileri…

Tarihin karanlıklarında bile zulümleri, kötülükleri, alçaklıkları günışığı aydınlığındaymış gibi görünenler, rezaletlikleri ile bir marka mı?

Ne demek lazım ki bu insanlara. Bunlar için söylenebilecek en adil söz belki de yaşasın zalimler için cehennem sözcükleridir.

Bu örnekleri bireyden ta toplumlara, devletlere kadar ele almak mümkün. Ağlarım ağlarım o koskoca insanlık sarayını beyhude harcayarak, rezil ve zelil bir şekilde iflas eden hayata ağlarım!

Yoksa marka insan…

Yaratılış amacı doğrultusunda insan olmanın bütün vasıfları ile zengin bir kişilik sarayında hasletlerin el ele verdiği, kötülüklerin belinin kırılarak nefsin eblehliğinin farkındalığıyla sevgi ve şefkat tohumlarının tevazu ağacı ile hayat bularak güzel ahlak meyvelerinin renga renk desenlerinde duyguların raks ettiği, husumete pirim vermeden muhabbet fedailiğinin kol gezdiği, her türlü gönül iklimine kucak açmış, sahranın engin sonsuzluğunda, türünün son örneği de olsa adam gibi adam olma parolasıyla, dünyada kaybettikleri ile ne yıkılarak mahzun olmayan; ne de kazandıkları ile de fazla şımarık olmayan, her şeye rağmen şekilden öte insan olmayı ömrün faniliğinin farkı ile güzel hayatı sonsuzlaştırarak, aynı zamanda insanlık adına ölümsüz miraslar da bırakmak tam anlamıyla marka insan olmanın özellikleridir.

Marka insan, her şeyden önce insan olmanın şuurunda, hayatı kanaatkârlıklarla dolu, kardeşane bir hayat içerisinde fedakarane tavırların kendini gösterdiği, insanlara faydalı olmayı en büyük hayır ve ibadet sayan, zenginliği sadece maddede aramayan, kendisi için istediğini başkaları için de isteyen, merhametli, adaletli, güvenilir, samimi, ilkeli, güzel ahlak sahibi, namuslu, kusur aramayan, tevazukar ve aynı zamanda sadakatin hakim olduğu bir insan marka insandır.

Yaradan dışında kula kul olmadan, çıkar şekillerinde ezilerek şekilden şekle girmeden şahsiyetli, defosuz bir hayatı yaşamak tam anlamıyla A Kalite bir marka insan modelidir.

Mal ve hizmetlerde marka olmak elbette önemlidir. Ama insanlığın güzel karakterle süslendiği bir hayatın marka olması daha da önemlidir. Çünkü tercih edilmeyen, güven duyulmayan, kısaca marka olmayan bir insanlığın mal ve hizmeti gerçek anlamda nasıl markalaşsın ki?

Tarihe kötülükleri iz bırakanlar karşısında tarihi güzelleştirenler nasıl unutulsun, alkışlanmasın ki?

Kimler yok ki tarihin silinmez sayfalarında?

Başta kâinatı mükemmel bir şekilde insanlara sunulduğu hikmet zincirlerinin sıralandığı, insanın çok güzel bir şekilde tanımlandığı, kısaca insanın sonsuz isteklerine ve sorunlarına cevap verildiği, fikir, hikmet, emir, davet ve adeta mukaddes bir kütüphane suretinde olan büyük ve eşsiz kitap, Kuran ve içinde yer alan Resuller, Nebiler, Evliyalar, Şehitler, hele hele Sevgililer Sevgilinin örnek hayatı, İnsanlık Aleminin Huzur Bahçesi, Kâinatın Yaratılış Sebebi yok mu?

Daha nice alimler, arifler, devlet adamları, düşünürler, saymakla bitmeyecek özde, sözde ve hayatta, örnek mükemmel insanlar… Öyle ki ismen sayılsa hatırı kalacak öyle munis şahsiyetler tarihe altın harflerle öyle güzel not düşmüşler ki. İşte tarihi insanlık adına marklaştıranlar.

Marka insan demek huzurlu ve mutlu toplum kadar, aynı zamanda geleceğe yatırım yapmak demektir. Markalaşmış insan modelinin hakim olduğu bir Türkiye imdat çığlıklarında boğuşan dünyaya da örnek olacaktır.

Keşke mal ve hizmetlerin markalaşmasına verdiğimiz değer kadar, insanlığın markalaşmasına da değer verebilsek. İnanın marka insanlığa toplumun öyle ihtiyacı var ki…

TEBRİK: Fırat Üniversitesi Rektörlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Danışmanlığı görevine atanan Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Sayın Yrd. Doç. Dr. Ahmet Tevfik Ozan’ı tebrik eder, başarılarının devamını dilerim.

Tüm Yazılar için Tıklayınız