Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386121

  • Toplam         : 3440661

Köşe Yazarı › Yücel CAN › Yıldabir Ama Her An
5723 kez okundu
07/01/2010

Yücel CAN / Yıldabir Ama Her An



Tarih ve Harput önemlidir, özelliklidir, öğrenmeli, okunmalı, anlaşılmalı, anlatılmalı, yaşanmalı, yaşatılmalı. Çünkü tarih ve Harput ölü ve anlamsız değil, devasa kitabın her sahifesi gerçeklerle, değerlerle yüklüdür...

Harput sayfaları çevirmekle bitmeyen adeta devasa bir kitap. Tarih, sanat, kültür, turizm, ilim, siyaset, ekonomi, edebiyat, daha nelerle doludur tarihin bu zengin kitabı. Dahası zengin bir insanlık şehridir tarihin ölmez mekânı Harput. Tarihin kahramanları, insanlık örnekleri ile Harput’a canlılık katanlar ömür uzatıyor sanki. Harput’ta yetişenler de sanki bir sarraf, bir arif, ihtiyaçlara cevap veren bir kitap gibi. Bir de insana yeni ufuk, kapı açan sahifeler!

Kimileri ölse de yaptıkları ve yaşadıkları ile örnek, bıraktıkları eserlerle ölümsüz olurlar, insanlık coğrafyasına sınır çizilmez ufuklar açarlar, vatana, millete faydalı nesiller yetiştirirler; kötülüklerle mücadeleyi kendine görev addederler, vatana hizmeti bir sevda sayarlar, insanlık ve medeniyetin sihirli anahtarı olurlar, benlik elbisesini üzerinden atarak; samimiyetin, fedakârlığın, kahramanlığın değişmez adresi olurlar, makam endişesi taşımadan hep kendini bir asker telakki ederek bıkmadan hizmetlerine devam ederler.

Dahası bedenen ölseler de eserleri, BİRİNCİliklerle dolu bir hayatın meyveleri ile dimdik ayakta yaşarlar. Öyle ki bir yandan insanlığın hastalıklarının reçetelerini yazarak tedavi etmeye çalışırlar, diğer yandan vatanlarını korumak için düşmanlıklarını her zaman gizlemekten geri kalmayan Ermeniler ve Bolşeviklerle örnek mücadele şeklini ortaya koyarlar.
Hayatları okumakla bitmeyen bu Ölmezler karın doyurmanın ötesinde gönül doyurmayı amaç edindiklerinden toplumun yapısındaki asıl düşmanlıklara; cehalete, kanaatsizliğe, ahlaksızlığa, husumete, adaletsizliğe, keyfiliğe, kibre, ümitsizliğe kötülüğe… savaş açarlar.
Toplumun yapısını bozan acilen tedavi edilmesi gereken hastalıkların teşhislerinin toplumun yapısındaki asıl düşmanlar olduklarına dikkat çekerler. Elbette ki belirtilen bu hastalıkların tedavisinde de samimiyet, sadakat, şefkat, muhabbet, edep, terbiye, doğruluk, iyilik, müspet hareket… reçetelerini uygulamaya geçerler.
Üstelik “ Kimseden sevmek, hürmet ve medih etmek beklemiyor, daima hüsn-ü zanna layık olmayıp hayır duaya muhtaç olduğunu beyan eder”ler. Hem fedakârlıklarını, kahramanlıklarını “Biz harbe giderken pilâv yemeye gider gibi hevesle gitmiştik.”ifadesi ile anlaşılmaya çalışırlar.
Tek özellikleri askerlik değil; mütefekkir, edebi yön, özellikle de alçak gönüllü, haysiyetli bir hayat için en güzel örnek olurlar.
Evet Bir Yakup(A.S)biliriz Yusuf’un kokusunu alan. Ya Üstadı’nın Kahraman diye tabir etiği Elazizli Albay’ı. Evet Üstadı da Yapupvari; “ Hulu¬si'nin kokusunu alıyorum. Bu yerlerde arayın, bulun"dermiş. Hem de “dünya ve ahiret kazancına ortak ederek.”
Evet böyle bir tarih, böyle bir Harput hiç ölü sayılabilir mi, görmezden gelinir mi, her yıl binlerce insan yazın sıcağında, temmuz ayının son pazarında Elazığ’a akın ener mi?
Sözler, eserler yaşatır insanı. Evet tekrarlamak gerekirse; kişinin doğduğu yer, kişinin hayatı, kısaca kişinin tarihi bir giriştir, önsözdür. Ancak hayatın içerisindeki insani vasıflar da devasa kitabın anlam yüklü merdivenleridir. Girişsiz, önsöz kitap olmaz; giriş ve önsöz okumakla da kitabın tümü anlaşılamaz. Bu nedenle Merhum Emekli Albay İbrahim Hulusi Yahyagil- Hulusi Bey- Hulusi Abinin hayatında bugününün insanlığının atlamadan okuması gereken, çevirmekle bitmeyen kıymetli sözler, emanetler var.
Bir kişinin doğumundan ölümüne kadar yaşadıklarını anlamlı kılan amaçları doğrultusunda yaşamaya çalışmasıdır. Bu anlamda fazla söze hacet kalmadan 26 Temmuz 1986 öncesi söylenen, ama bugün tazeliğini ve önemini hala koruyan, sosyal hayat adına da bir rehber olan Hulusi Bey’i alıntılarla dinlemek, kendisini anlamak için iyi bir adım olacaktır. Öyle ki bu güzel sözlerin her biri üzerinde saatlerce, günlerce konuşmak gerekir belki de. Sözlerin, kim tarafından söylendiği çok önemlidir, hele söyleyen bir de insanların dertleri ile zevk alıyor, kendini bu konuda feda edebiliyorsa!

İşte Hacı Bey’in herkese hitap eden ölmez ve eskimez sözler, eserler:
* Bu asırda İslam âlemi çok perişan, iş ciddiyeti, yaşam ciddiyeti yok. Yirmi kişiden ancak bir iki kişiye itimat edilebiliyor. Yüzde doksanı itimatsız, güven yok. Ben böyle söylerken biraz mübalağa olsa bile, camide evliya, ticarette eşkıya gibi olanlar, nasıl çarpayım, çırpayım diye uğraşır. Parası yok, sıkıntılı adam, geliyor ödünç istiyor. Karz-ı hasen. Aynı kedi gibi. “Söz veriyorum, şu kadar istiyorum, şu zamanda vereceğim.” Zaman doluyor gelmiyor, gidiyorsun, kedi olan o kişi aslan kesiliyor. “Ne oldu, kıyamet mi koptu, veririz, Allah’ın günü bitti mi?” diyor. Doğruluk şart, hayatın bütün ünitelerinde sıdkın, doğruluğun esas alınması lazım.
* Dikkat edin, eğer bir kardeşinin yüksek sıfatları var, güzel hizmetleri var, güzel hususiyetleri var da, o kardeşinin o meziyet ve kabiliyetlerinden rahatsız oluyorsan, sen çok çiğsin. Git kendini tekmil et, anlıyor musun? Kardeşinin meziyetinden, kabiliyetinden dolayı içinde bazı mikroplar nüksediyorsa senin mesleğinde, senin dünyanda nakıslık var.
* Bazen adam için diyorsun: “Bundan ne köy olur, ne kasaba. Anlatırım, anlatırım anlamaz. Bırak yahu nefesimizi tükettik.” Böyle deme. Bu, tecrübe vaziyeti almak olur ki, sû-i edeptir. Sen yalnız anlat.
* Hele siyasette lafızlar ters dönüyor. Vaad ediyor, vaad ettiği iş olmuyor. Cemiyetin kayyumu olan değerlerde dehşetli erozyonlar var.
* Ben parasını veremeyeceğim malı satın almam. Ben so¬kakta gezer kalbimi bozmam.
*Küfrün esası yalandır. Küfür yalancılık üzerine kurulmuş,
* Ferman tozlu havada okunmaz.
* Muhabbet habbeyi de deler, kubbeyi de deler.
*Gönüllere girmek lazım, resme değil.
Tarih 26 Temmuz 1986 bedenen vefat, Merhum Hacı Hulusi Bey’in ebediyete fani alemden göçü. 25 Temmuz 1987 Temmuz ayının son Pazar günü vefatın birinci yılı Anma ve Mevlit Programı. Ve tarih 27 Temmuz 2008 Temmuz ayının son pazar günü vefatın 22. yılı. Her yıl binlerce insan bu güzide insanı, kahraman askeri, muhlis şahsiyeti, birinciyi unutmamak için yine Elazığ’da. Orada olabilmek, dahası, bir günün ötesine Harput’u, tarihi, Hulusi Bey’i, taşıyabilmek. dahası eksik kalan insanlığımızın desenlerini yeniden dokumaya fırsat tanıyabilmek.
Rahmetler sağnak sağnak üzerinize olsun Hacı Bey, Elazizli Albay, Kahramanlar Kahramanı, İnsanlığın Ölmez Mimarı. Unutulmaya yüz tutan, madde bulutları arasında kaybolan insanlığın meziyetlerini yılda bir kere de olsa hatırlatma fırsatını verenler teşekkürler...
Elazığ’ımıza teşrif edecek kıymetli misafirlerimiz! Hulusi Bey’i, Harput’u birkaç saate sıkıştırmanın ötesinde Hulusi Bey’i ve Harput’u iyi okumak ve anlamak fırsatını değerlendirmeniz temennisiyle.
BAŞSAĞLIĞI
Sayın Av. Şuay Alpay’ın annesi Habibe Alpay’ın vefat haberini büyük bir üzüntü ile öğrenmiş bulunuyorum. Merhumeye Cenab-ı Allah’tan rahmet dileklerimizi dilerken, başta sayın Av. Şuay Alpay’a, yakınlarına sabır ve başsağlığı dilerim.

Tüm Yazılar için Tıklayınız