Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386082

  • Toplam         : 3438692

Köşe Yazarı › Yücel CAN › Yunus'ça
6406 kez okundu
05/07/2008

Yücel CAN / Yunus'ça



Yaratılanı hoş gör, Yaradan'dan ötürü,
İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır.
İşin kolayın tutalım sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalmaz.
Sordum sarıçiçeğe…

Bazı sözler vardır ki sahibinin kim olduğu bellidir. Bu farklı dizeleri okuyanların tereddüt etmeden bu sözlerin Yunus Emre’ye ait olduğunu bilir. Yunus Emre’ye göre söz öyle olmalı ki “ Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı”…Yunus’un bu güzel sözünde bizlere de hisse vardır herhalde.

Hüzünlü kalplerin ilacı, mahzun gönüllerin coşkulu pınarı, asık suratların gülen yüzü, kin tohumlarının sevgi seli, hırsın itidal yüzü, ağlayan gözlerin sevgi damlası, bedenin sevgi ile yoğrulmuş hayatın anlamıdır Yunus.

Yunus, özü ve sözü ile renga renk kokulu, desen desen süslü insanlığın sevgi bahçesidir. Yunus bedenin kalıbı, elbisesidir. Yunus ete anlam veren hayat damarıdır, bedenin akıl ve kalp gözüdür.

Güzel sözlerde, ilahilerde, şiirlerde, manilerde, türkülerde dilden dile, gönülden gönüle yılların ve mekânların seyyahıdır Yunus.

Yunus halktan biridir, halkın kendisidir. İnsanlara değer veren, insanların duygu ve düşüncelerini dile getirişi itibariyle tarihimizin halkla barışık aydınlarından biri olma özelliğine sahiptir. Hoşgörülü, gönül adamı olan Yunus şu dizelerle bakın duygulara neler fısıldıyor:

Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil.
Bir Yunus, balık karnında bile hayata karşı bir o kadar dirençli. Diğer Yunus hayatın bütün aşmazlarında sevgi ve aşk sözcüklerinin sihrinde “Yaratılanı, Yaradan'dan ötürü hoş gören” anlayışın mimarlarından biri. Yusuf’un güzelliğinin sanki yazıya yansımasıdır Yunus. Sevgi, hoşgörü, insana değer verme gibi özellikleri ile Mevlana’nın bir benzeridir Yunus. Tasavvufun Türk Şairleri arasında Türkistan'daki adresi Ahmet Yesevi, Anadolu'daki adresi de Yunus Emre’dir.

Her ne kadar Yunus’un doğduğu tarih, yer ve vefat ettiği tarih, yer hakkında farklı görüşler varsa da ne önemi var nerede, ne zaman doğması ve ölmesinin? 1238 veya başka bir tarihte doğmasından ziyade seksen iki yıla sığan olduğu hayatının yüzyıllarca yaşaması ve daha da yaşayacak olması daha çok önemli değil midir? Seksen iki yıllık hayatta herkese hitap eden sadelik, güzellik, felsefe haline gelen sevgi, aşk, barış, kardeşlik, hoşgörü, ahlak, hikmet gibi kavramlar daha önemli değil midir? Asıl önemli olan yüzyıllar geçmesine rağmen duyguları yaşatmak, insanlığa can çektirmemektir. Yani sadece bedenen ölmek, ama ölümsüz eserler bırakmaktır asıl marifet.

Türkiye'nin pek çok yerinde Yunus Emre'nin olduğu iddia edilen mezar ve türbe söz konusu. Eskişehir'in Mihalıççık İlçesine bağlı Sarıköy’de, Karaman'da Yunus Emre Camii Avlusunda, Bursa’da, Kula ile Salihli arasında Emre Sultan Köyünde, Erzurum Düzcü Köyünde, Isparta'nın Keçiborlu İlçesinde, Aksaray’da, Afyon'un Sandıklı İlçesinde, Ordu'nun Ünye İlçesinde, Sivas yakınlarında bir yol üstünde kabrinin olması da günlerce üzerinde tartışılması gereken bir konu olmasa gerek. Kabirler, türbeler elbette çok önemli. Ama sahipsiz, ziyaretten uzak toprak altında yalnız kalmak mı, yoksa bilinmemek veya çok sevildiği için herkesin sahiplenmesi ile paylaşılamamak mı? Yoksa her nerede olursa olsun gönüllerde, kalplerde yaşanmak, hafızalarda unutulmamak, dillerden düşmemek mi? Kim ölümsüzleşmek istemez ki?
“Bir garip öldü diyeler, üç gün sonra duyalar, soğuk su ile yuyalar, şöyle garip bencileyin.” sözü ile de Yunus mekâna ve zamana pek aldırmamış.

Yunus’un tasavvuf anlayışında, hayat anlayışında olgunluk hakimdir. O dağlarda, çiçeklerde, sularda hep bir şeyler aramış, hikmetler peşinde koşmuş, asıl hayatı verenden aşkı aramış ve Allah’a gönülden aşık olmuş, hep insanı yüce bir varlık kabul eden felsefe üzerinde odaklaşmıştır. Yunus insana yaptığı hizmet ile Allah katında kabul görmeyi amaçlamıştır.

Yunus’ta enaniyet, kibir, kavga, ayrılık, gösteriş, hamlık, kin, düşmanlık, şekilcilik yoktur. Bugününün can çekişen insanlığının Yunus’tan alacağı çok dersler vardır. Her zamankinden daha fazla sevgiye ihtiyacımız olduğu şu günlerde Yunus’u okuyarak körelen hissiyatımızı, paslanan kalbimizi, kirlenen bedenimizi temizlemektir, panzehiridir, ilaçtır Yunus. Hep ertelenen insanlığımızı hatırlamak için hiç değilse Uluslararası Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftasında, eylül ayının onun kadar süren ayın ilk çeyreğinde Yunus’u okuyarak kendimizi tanımamıza fırsat verelim, kendimize iyi davranalım. Çünkü Yunus herkese hitap ediyor. Eğer hepimiz bir Yunus olursak sevgiyi, aşkı yakalarız dalgalı şu dünyada, eğer hepimiz Ömer olursak önce ben tarafgirliğinden adaletle huzuru yakalarız.

Yunus Emre birilerinin değil, herkesin. Bütün insanlığa hitap ediyor. Yunus bizim, Mevlana bizim, herkesin ki uluslar arası etkinliklerle kutlanıyor. Daha nice bizim içimizden yetişenler var ki uluslar arası düzeyde bilim adamları, düşünürler panellerle, konferanslarla haykırıyor bizlere. Ama biz bunların ne kadar farkındayız acaba? Millet olarak muhabbet fedailerinin, gönül adamlarının, sabır kahramanlarının, hoşgörü erlerinin, cömertlik zenginlerinin, fazilet deryalarının hakim olduğu şu kutsal coğrafyada kan, gözyaşı, çığlık, terör, kandırılmak, dünyayı zindan etmek neden? Bakın Yunus şu iki günlük dünyadaki mutluluğun sırrını nasıl özetlemiş:
Ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim, aşkın ile avunurum bana seni gerek seni.
Evet, asıl mesele dünyada kazanılanlarla böbürlenerek şımarık olmamak, kaybedebilenlerle de derinden derine kendini üzmemek, yıkılmamak. Şöyle bir geçmişe uzanarak kimler geldi, kimler geçtiyi izleyerek, Yunus gibi yüz yıllardır yaşayan ve yaşayacak takdire şayan bir ömrü eser olarak bırakabilmek. Zaten Yunus da bunun için geride örnek hayatı ile beraber Divan ve Risaletü’n-Nushiye diye iki eser bırakmış.

Yunus hayat tarzı olarak kabullendiği ilahi aşk, din, ahlak, gurbet, tabiat sevgisi, ölüm ve fanilik ile mutluluğu insanlıkta, insanlarla paylaşmada bulmuş. Ve dünyanın kişiye dar gelmemesi için yıllar öncesinden söyledikleri şu güzel sözcükleri kulaktan kulağa söylenir olmuş:

Gelin tanış olalım, işin kolayın tutalım, sevelim sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz.
Dünya ile oyun oynamayan sevgi ve hoşgörü kahramanı, bedenden öte“ bir ben vardır benden içerü” diyen bir Yunus neden ölümden korksun ki.

Sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir, varıp anın üstüne, evler yapasım gelir.
Altında gayya vardır, içi nar ile pürdür, varuben ol gölgede, biraz yatasım gelir.
Yunus Emre, Yunus veya Emre isimlerini çocuklarımızla yaşar, yaşatırız Yunus Emre’yi. Teknolojinin harikalarını elinde bulunduran ülkelerde daha çok intihar vakalarının yaşanması da gösteriyor ki asıl mesele, insani değerleri unutmamak, sadece beden olarak insan olmamak, Yunus’u iyi bir şekilde okuyabilmek. Tabii ki bizim de Yunus Emre’yi okumaya ihtiyacımız var.

Yunusvari, Yunusça, Yunus gibi bir eda, bakış ve yaşayış.

Tüm Yazılar için Tıklayınız