Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386113

  • Toplam         : 3440400

Köşe Yazarı › Yücel CAN › ORADA OLABİLMEK
2555 kez okundu
20/11/2019

Yücel CAN / ORADA OLABİLMEK


Fiilen orada olmak, orada mış gibi olmak, resimlerde orada olabilmek, orada olmadan orayı hissederek orada olmak, fiilen, hasbi, gönül iklimi ile duygu ve kalbi bir şekilde orada olabilmek çok farklı hususlardır. Bunların her biri de farklı önem ve anlam taşımaktadır.

Ora, orası; Diyarbakır…

Diyarbakır(lı) anneler, Diyarbakır’da nöbet tutan anneler, evlatları terör mağduru olan anneler derken; Diyarbakır’da evlatları PKK Örgütü tarafından nöbet tutan aileler kavramına doğru giderek ifadelerden onurlu bir duruşa doğru giden ateşin düştüğü yeri anlıyoruz artık.

Barış sürecinden başlayan ve sonra dağılan, 24 Ağustos 2019’da Hacire Akar’ın evladını terörden istediği tarihe göre ailelerin nöbet tuttuğu 38.gün. 3 Eylül 2019 günü nöbetin ilk günü sayıldığında da bugün nöbetin 28. Günü. Nöbete katılan aile sayısı da 48. Hacire Akar dışında da canlı olarak evladına kavuşan hiçbir aile de yok.

Terörden mağduriyetin; acının, ağıtın, hüznün dili aynı.

En son da Anne Cennet Kabaklı, "Oğlum 2015 yılında acemi birliğini Ankara'da yaptı. 10 günlük dağıtım iznine geldi. Usta birliği Ağrı çıktı. Ağrı'ya giderken Tunceli'ni' Pülümür ilçesi kırsalında terör örgütü PKK mensuplarınca kaçırıldı. Kaçırıldığı sırada Müslüm ile Adil aynı otobüsteydi ve kaçırıldılar. O günden bu yana haber alamadık. Benim tek değil burada oturan bütün ailelerin evlatlarının bırakılmasını istiyorum. Gelsin artık. Bıraksınlar yavrularımızı" diyerek nöbete başladı.

Buradan yükselen acıların her birisinin farklı bir hikayesi var. İşte bazı annelerin figan ve seslenişleri…

Anne Aysel Bozkurt; "Başlarım sizin Kürdistan davanıza" hitabıyla sözlerine devam ederek, "Senin oğlun dağa gitsin, bakalım sen oturuyor musun oturuyor musun? Bizim canımız gitmiş, senin umurunda mı? Gönderdiniz, yalan mı? Kaç tane genç toprağın altında. Diyarbakır'da genç bırakmadınız ya cezaevinde ya toprağın altındalar. Başlarım sizin Kürdistan davanıza. 'Fakir fukaranın çocuğu dağa, ben koltuklarda.' Alıştınız insanları dağa göndermeye. Size verecek çocuğumuz yok, getirin. Bunların çocukları lüks okullarda okuyor. Yeter artık toprağın altı genç doldu, nereye kadar?" dedi.

Çocuğunun kandırıldığını savunan Anne Ayşegül Biçer: "Kesin çocuğum onlarla, gelsinler ispat edeyim. Çocuğumu onlar kandırdı. Barışın neresindesiniz? Elin çocuğunu Amerikan uşaklığına gönderen sizlersiniz. Yanan yüreğimin ateşiyle oturuyorum. Diyarbakır sizin rezilliğinizden bıkmış artık. Yüreklerimizi yakmak için parti kurmuşlar. Bunlar neyin barışından bahsediyorlar. Kayyum haklarıdır, kayyum getirilmiş. Yoksa daha çok anaların yüreği yanacak. Biz mücadeleyi bırakmıyoruz. Tehdit edildim, 'oğlunun peşini bırak' diye. Oğlumun peşini bırakmıyorum, mücadeleye devam ediyorum. Hiçbir şeyden korkmuyorum. Yeter artık, her gün ölüyorum. Hiçbir şey yıldırmaz beni bu saatten sonra."

Baba Yusuf Begdaş, "Oğlum Yusuf 5 Mayıs'ta HDP il binasının ikinci katına girdi ve bir daha çıkmadı. 4 aydır ulaşamıyoruz. Ölüm orucuna giriyorum, kimse de beni durduramaz. Ya oğlum ya ölüm." ifadelerini kullandı.

Anne Emine Kaya, Kürtçe açıklamasında; "Yüreğimizi yaktılar. Bunlar Kürt değil, Kürtler için çalışmıyorlar. Oğlumu HDP'den istiyorum. HDP oğlumu götürmüş, onların eline vermiş. Onların çocukları ABD'de okuyor, niye çocuklarını göndermiyorlar? Çocuklarımızı alıp Kandil'e götürecekler. Burası, HDP Kandil'dir. HDP oğlumu nereden getiriyorsa getirsin, ben oğlumu istiyorum." diye konuştu.

Bir başka Anne Sabiha Balta, 5 yıldır haber alamadığı oğluna kavuşmak istediğini belirterek, şu ifadeleri söyledi: "Oğlumu bu işten rant sağlayanlar götürdüler. Parayla, onu bu yola soktular, oğlumu öldürtecekler. Oğlum askere gidecekken aldılar. Oğlumu HDP'liler götürdü. Çocuğumu istiyorum. Oğlumu görmeye gittim, PKK'lılar başıma silah dayadı, bırakmadılar oğlumu göreyim. Sonuna kadar bunlara davacıyım. Kendi oğullarını okutup, avukat, mühendis yapıyorlar, bizim çocukları öldürtüyorlar."

Anne Mutlu; “Biz evde Ceylan’a Şeyma diyoruz, ben oraya gittim Kızım Şeyma’yı bırakın, beni götürün, kızımın geleceğiyle oynamayın dedim. Binada bir Karslı adı Kübra, emniyette biliyor, ben orada Şeyma’ya kızdım neden beni bıraktın gittin, diye oda bana Şeyma’ya kızma saatlerce ağladığını ve orada annemi nasıl bırakırım diye ağlamış. Biri bana Şeyma’nın, adını üç ay önce Kandil’e verdiğini söyleyerek artık Şeyma’yı aramayın dedi. Kızımı istiyorum, evladımı bana versinler. Sen, benim baba tarafım yok okuyacağım kimsesiz çocuklara sahip çıkacağım diyordun. Seni Şeyma’lıktan çıkarmışlar, sen o Şeyma değildin, yalvarıyorum eve gel ablana ve abine sahip çık” diye konuştu.

Teyze Rahime Uymaz; "Onlarda biraz vicdan, biraz insanlık varsa, yeter artık. Annelerin suçu ne? Anneler uykusuz, dert sahibi oldu." diye konuştu.

Her bir ailenin ifadeleri farklı olsa da dertleri, hüzünlere ve talepleri bir; terör örgütlerinin çocuklarını sağ salim teslim etmesi. Arada o kadar zaman geçmesine rağmen aileler umutlu ve ümitli. Bir duruştur Diyarbakır’da teröre karşı tutulan nöbet.

Acılar, hüzünler paylaşıldıkça azalır. Hz. İbrahim yolunda karınca bile olmak bu safta bir taraftır. Zulme rıza göstermemek, neyime lazım, banan ne dememek için haydi desteğe ve duaya…

Tüm Yazılar için Tıklayınız