Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 3

  • Kişisel           : 379170

  • Toplam         : 3405981

Köşe Yazarı › Ahmet ÖZYANIK › DEĞİŞEN DÜNYADA 15 TEMMUZU ANLAMAK
4343 kez okundu
14/07/2019

Ahmet ÖZYANIK / DEĞİŞEN DÜNYADA 15 TEMMUZU ANLAMAK


Emre KONGAR, “ değişmeyen tek şey değişimdir” derdi de, öğrenci aymazlığı ile konuya yaklaşırdık. 1982 den 2019 ye çok şey değişti ve hala değişiyor…Değişimi algılayabilirsek, hazırlıklı oluruz, değişime direnmek veya ayak uydurmanın ötesinde, değişimi yönetme fırsatını yakalayabiliriz. Bu sebeple yazının başlığını “Değişen Dünyada 15 Temmuz” olarak belirledim..


15 Temmuz sadece bir direniş ve zafer günü olarak görülmemeli..
15 Temmuz bir değişimin başlangıcıdır. Bir milattır.
Ama farklı bir milat…
Zira, Anadolu insanı bir kez daha “vatan” asgari müştereğinde birleşti.
İslam “son kalesi”ne sahip çıktı..
Onun için sabaha kadar “sala”lar okundu…
Gençlerimizde “milli ruh” inkişaf etti…
Bu sebeple 15 temmuz Türkiye için “Milli Birlik ve Dayanışma Bayramı” oldu.
Bu bayram sadece Türkiye ile sınırlı kalmadı.
Bu bayram, aynı zamanda “nerede kaldınız evladım” diyen, Bosnalı yaşlı ninenin bayramı oldu.
Bu bayram, aynı zamanda “bir yudum suya hasret” Afrikalıların bayramı oldu..
15 temmuz gecesi Ankara’da “darbe oluyor” denince kalpleri “pır pır atan” Bangladeşli öğrencilerin de bayramı oldu.
Bu bayram, aynı zamanda “Çin Seddinden Adriyatiğe Kadar Uzanan Gönül Coğrafyasının” bayramı oldu.
Bu bayram, dünya mazlumlarına “evet biz de yapabiliriz” dedirten bir bayram oldu.
Bu gün daha iyi anlıyoruz ki, 15 temmuz bir değişim günüdür. Bu gün, eski dünya düzeninin değişmeye başladığı için tüm insanlığın bayramıdır.
Aynı zamanda bu bayram, rahmetli Erbakan’ın ortaya koyduğu “Siyasi Vizyonu ve Milli Duruşu”nun tahakkuk ettiren bir dönüm noktasıdır.
15 temmuz, Menderes’ten, Özal’a kadar, kendini bu vatan için ortaya kayan kahramanların mezarlarından coşkuyla seyrettikleri bir şehrayindir.

Şunu da öğrendik:
Hayat, bayram günlerinden ibaret değil…
Vatan için canımızı hiçe saydığımız gibi, hayatımızı da vakfedebilmemiz, millet olarak zorluklara katlanabilmemiz gerektiğini Türkiye’nin İMF ye borçlu ülkeler sınıfından çıktığı günden itibaren öğretmeye başladılar…
Yani 2013 gezi olayları ile birlikte dersler başladı.
O günden sonra neler yaşamadık ki;
Onlarca badire atlattık.
Dış politikada ve iç güvenlik alanında deprem üstüne deprem yaşadık….
Ekonomimize darbe üstüne darbe vurdular.
Seçimlere ve Siyasete müdahale edildi.
Gece yarıları, olmayan paraları ile ekonomimizi çökertmek istediler.
Başaramadılar.
“Soğan”dan başlayıp “sandık”lara uzanan ve “sokak”ları hedefleyen ataklar yapıldı.
Başaramadılar..
Hala, akla hayale gelmeyecek operasyonlara maruz kalıyoruz..
Kısaca, İMF peşimizi bırakmıyor.
Düyuni Umumiye gibi “ülkemize Çökmek” istiyor.
Her şeye rağmen,
Sayın Cumhurbaşkanımız yüksek sesle ”İMF YE HAYIR” diyor.
Buna ses vermeliyiz… 15 Temmuzda olduğu gibi…
Neden mi?
Nedenleri yok farz edelim..
Ama;
Son 15 yılda, ortalama 10 kat zenginleştik…
Yani tüylendik…
Bireysel ekonomik bağımsızlığımızı elde ettik…
İstisnalar hariç, yükümüzü de aldık hani…
Bu gün Türkiye’nin ilk 10 şirketinin cirosu 15 yıl önceki Türkiye’nin tüm üretimine neredeyse eşit hale geldi neredeyse …
Dahası da var…
Türkiye ilk kez, “mavi vatan” kavramını kullandı.
Hem de aynı anda ortak deniz tatbikatıyla….
Farkında mısınız bilmem ama… bir bahriyeli komutan “Akdeniz’de tüm hedefler bizim için 2 saatlik mesafededir” diye demeç verecek noktaya geldi..
“Muavenet’ten 2 saatlik mesafeye…” çok şeyler değişti.
Akdeniz yeniden “Türk gölü” olmaya namzet…
Ve yapılamaz deneni yaptı. “Bağımsızlık” nişanesi olarak hava savunma sistemi olan S400 leri kurmaya başladı.
Kısaca,
Türkiye değişiyor.
Dünya da değişiyor…
Dünyanın dengeleri de değişecek…
Bunu da bizler başaracağız.
Ancak, değişen dünyada bizi de değiştirmek istiyorlar..
Bizi kendi halimize bırakmak istemezler..
Ya içeriden ! ya da yandan yandan bizi harcamak, yıkmak isteyecekler..
Yani, oyun büyük…
Hem de hayallerimizin ötesinde….
Bize düşen;
15 Temmuz ikliminin oluşturduğu “vatan” asgari müştereğinde “birlik ve beraberlik” içinde hareket etmektir.
Ülke olarak,
Topyekûn bir seferberliğe ihtiyacımız var.
Bu sorumluluk, başta iktidar bürokrasisi, siyasi aktörler, entelektüeller ve kendini kenarda hisseden Akparti burjuvazisine aittir. Bu sorumluluktan kaçmak için hiçbirimizin sığınacağı bir gerekçesi, ileri süreceği bir mazereti yoktur.
Sade vatandaş,
Gerektiğinde, tarlasını yakar, tankın altına yatar, kahpe kurşunlara göğsünü siper eder.. eşini ve iki kardeşini şehit verir, arkada 3 yiğit evladım var. Onlar da feda olsun der.. Endişe etmeyelim…
Yeter ki, bizler şahsi ya da mensup olduğumuz klik adına iktidar mücadelesinden, makam mevki ele geçirme ayak oyunlarından, birbirimize düşman olmak için bahane aramaktan vazgeçelim… bir birimizi ötekileştirmeyelim
İktidar bürokrasisi kendine çeki düzen versin, ne yapması gerektiğini elbette bizden daha iyi takdir eder. Ancak bizler de varsa uygulanabilir fikirlerimizi, “biz gelince yaparız” kıskançlığından sıyrılıp sormasalar da, ilgililere iletelim….
Varsın, onlar uygulasın, onların “namı yürüsün”, fark etmez… Ne de olsa aynı gemideyiz.
Hata mı ?
Hatasız kul olmaz,
Biz büyük fotoğrafa bakalım….

Bizi bekleyen tehlike :
“Saldırıya Uğrayan Geminin Peynir Kavgası Yapan Fareleri” durumuna düşmektir.

Tüm Yazılar için Tıklayınız