Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386125

  • Toplam         : 3440760

Köşe Yazarı › Yücel CAN › ZEYTİN DALI
4053 kez okundu
16/02/2018

Yücel CAN / ZEYTİN DALI


Gecelerin karanlığındaki vahşet artık gizlenemiyordu, herkesin evine ve kendine çekildiği karanlıktaki sesi duyan ve gören vardı. Az gittik, uz gittik, dere, tepe düz gittik, ama sağlam adımlarla gittik.

Neredeyse dört iklimi beraber yaşadık. Şekilden öte insan olmanın, neyime lazımcılığın sessiz çığlığına, bir de dünyada beşten büyük olanların hadsizlikleri vardı…

Geçen gecelerin aydınlığa gebe olduğunun farkında olarak hasbiyane bir şekilde Günışığı’na çıktık…

Büyük Ortadoğu Projesi ve Arap Baharı…

Büyük Ortadoğu Projesi zehirli bir tatlı baldı. Yazın habercisi olan baharın getireceği Arap Baharı yazdan önce kışın, avam tabiriyle kızıl kıyametin habercisiydi. Bahar artık yeni bir hayatı değil, insanı yok eden bir kavram gibiydi.

İsrail’in komşularının zayıflatılması gerekiyordu. İsrail, gecelerini ve gündüzlerini kazasız, belasız ve emniyet içerisinde geçirilmesi gerekiyordu. İşe önce komşu devletlerden Irakla, Suriye ile Mısırla ve Ürdünler başlamak gerekiyordu.

Irak ve Suriye’nin hali ortada. Mısır, İslam Aleminin Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan sonraki adeta ikinci lideri hükmünde olan Mursi haksız bir şekilde hapiste. Mısır halkı Arap Bahar’ınınRabia’sı ve Tahrir Meydanı ile hala zihinlerde. Ama Mısır’ı kapsayan bir boğucu sis Sisi ile insan haklarına vurduğu pranga ile İsrail ile omuz omuza Müslümanları adeta hançerler bir tavırla İsrail ve ABD’nin elçisi ve sözcüsü gibi hareket ediyor.

Lübnan adeta içler acısı, kendi derdiyle mustarip.İkinci sırada ise İsrail’in başını uğratanların ya başına çorap örülmeliydi Libya, yemen gibi, ya Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi içten fethedilmeliydi, ya İran üslubu ile sözlü sataşmalarla restleşilmeliydi.

Ortadoğu, Asya ve İslam Ülkeleri adeta can çekişir halde iken bir ses inatla dünya beşten büyüktür, ey İsrail, ey AB-D kendine gel diyordu, Suriye’de-Irak’ta ne arıyorsunuz, Myanmar yalnız değil, Kudüs bizim her şeyimiz diyordu. Bu ses Türkiye’den; Recep Tayyip Erdoğan’dan, Hükümetten, tek bayrak, tek vatan-tek millet- tek devlet diyen, mesele vatan ve ümmetse gerisi teferruattır diyenlerden geliyordu.

Türkiye hesabı İsrail’in başında bir bela ve çıbandı. Ve Türkiye, Davos’taki başkaldırıyı başka alanlara taşıyor İsrail’in hamlelerinin önünü keserek engel olmaya çalışıyordu.

Zorbalıkların, sömürgeciliğin, insafsızlığın her türü ve Arapların da hatasıyla İsrail, Akdeniz’in batısı, Kızıldeniz’in güneyinde yirmi bin kilometre karelik bir alan ve beş altı milyonluk bir nüfusla başta Müslümanlar olarak dünyanın kimyasını bozuyordu.

AB-D’nin çirkin ve tarafgirine tavrı İslam Ülkeleri arasındaki uçurumu giderek derinleştiriyor ve ağlayan coğrafyanın ismi değişmiyor, zulüm adeta kol geziyordu.Türkiye’nin gür ve güçlü sesinde bir yandan mesele vatansa gerisi teferruattır söylenilen siyasiler, STK’lar, duyarlı kesimler ortak hareket edip ortak tavır sergiliyorken, bunun farkında olmayanlar Cumhurbaşkanımıza kızgınlık ve bir adım ötesi kini için maalesef terörle, düşman ile yan yana duruyordu.

FETO, PKK, KCK, YPG, PYD, DAEŞ gibi terör örgütleri aynı karede, AB-D ve İsrail’in desteği, eğitimi, beslemesi ile artık omuz omuzaydı. Bu kadar mı? BM ve NATO yaptıkları ve tutarsızlıkları ile tarafsızlığını yitirmişti.Türkiye içte FETO, PKK gibi terör örgütlerinin inlerine girmekle kalmamış, otuz kırk yıldır bir bela olan terörün sonu görünüyordu. Yıllarca teröre yataklık yapan dağlar, devletler derslerini almıştı. AB-D ve İsrail artık terörle omuz omuza Türkiye’nin etrafını terörle sararak bitireceğini zannediyordu.

Türkiye yurt içindeki yatırımları, kendi silahını, teçhizatını kendisi üretmeye başlayıp bu konuda da bağımsızlığını sağlarken Fırat Kalkanı ile yetmiş iki şehit ile savaşta ve gönüllerde savaş kazanmıştı. Yani Türkiye terör örgütleri ile birlikte aslında sınırdaki savaşta AB-D ve İsrail’i vuruyordu.

Suriye, Irak bize yakındı. Musul, Kerkük, Hiçbir şey dünkü gibi değildi, olamaz da. AB-D, Türkiye’nin üzerinde etkili olamıyordu. Yeni bir Türkiye doğuyordu.

Savaşın en kötü izlerini yaşayan on sekiz milyonluk nüfusun nerdeyse on iki milyonu bir şekilde göç ve buna bağlı yokluklarız, yoksunlukları, zorlukları yaşıyordu. Bunun altı milyonuna Türkmen, Kürt, Arap… demeden Türkiye kucağını açmıştı. AB-D, bu konuda da kapılarını Suriye’den göçenlere kapatmış, denizler bot içerisinde ölülerle dolu ve Aylan Bebekler ne hafızalarda, ne de vicdanlarda silinecek gibi. AB-D, İsrail ve diğer devletler sicillerine yine kara lekelere ev sahipliği yaptı.

Türkiye’de terör ve terörü destekleyen siyasi partiler eskisi gibi prim yapmayıp Bağdat yansa da yanlış hesap Bağdat’tan dönmüştür. Terör alıcı ve destek bulmuyordu, Hükümet ve Hükümeti destekleyen çevreler vatan konusunda söz birliği etmişlerdi.Bu konuda alanlar, sonlar, darbelere ve salonlara teslim edilmemiş, sosyal medya en ser ve dikkat çeken bir şekilde konuşmuştu.

İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği gibi hasbi, cesaretli STK’lar bir araya gelmiş, Ankara, anayasa, Milli İrade gibi platformlarla darbe, terör, istikrarsızlığa hayır demişlerdi.

Bu kadar fitne ve bölücülüğün karşısında zulüm nasıl sınır tanımıyorsa kardeşlik de sınır tanımamalıydı.Suriye’den gelenler mülteci olarak Türkiye’de kucaklanıyorlardı. İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği mülteci ifadesinden öte daha sıcak bir ifade ile kardeşlik sınır tanımaz anlayışıyla Muhacir Kardeşlerimiz diye onlarla yakından ilgilenmeye başladı.

Derken AB-D, İsrail ve bazı ülkelerin de çok yönlü destekleri ile adeta Türkiye’yi pkk, ypg, daeş, pyd ve diğer örgütler Türkiye için ciddi tehdit olmaya başlamışlardı…

Ve Türkiye Fırat Kalkanı Harekâtında olduğu gibi Zeytin Dalı Harekâtı ile Türkiye yeni bir harekât başlatıyordu. Zeytin Dalı ismiyle de dikkat çekmişti.

Zeytin ismiyle, tadıyla, rengiyle, çekirdeğiyle, yaprağı ile çok yönlü faydaları olan, kurt düşmeyen, hayata meydan okuyan, Kuran’da ismen zikredilerek kıymet verilen; “…zeytine ant olsun ki…
Kurandan, sağlıktan, Hz. Nuh’tan gelen zeytin dalı bu defa Afrin’e uzanıyordu.
Çok yönlü, çok anlamlı bir isimle işte Zeytin Dalı Harekâtı…

Tüm Yazılar için Tıklayınız