Ülke, hatta dünya 18 Mart Afrin Zaferini konuşuyorken;  - İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği 2009"/> Ülke, hatta dünya 18 Mart Afrin Zaferini konuşuyorken;  - İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği 2009"/>
Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386135

  • Toplam         : 3441047

Köşe Yazarı › Yücel CAN › BENZER MUHAREBELERİN SIRRI
3648 kez okundu
25/03/2018

Yücel CAN / BENZER MUHAREBELERİN SIRRI


Ülke, hatta dünya 18 Mart Afrin Zaferini konuşuyorken; 18 Mart günü Çanakkale Zaferinin olduğu gün olan 18 Mart bir tesadüf değil; bir tevafuktur, tezahürdür.  Bu arada 13 Mart Bedir Gazasını da unutmamak lazım. Dolayısıyla mart ayında iki hadise Afrin ile birçok yönden benzerdir. “6 Ağustos Malazgirt de zincir halkasının önemli bir diğer zaferidir.

Tarihe yön veren ve asla unutulmayan ve unutulmayacak şanlı zaferlere bakıldığında; iman ile küfrün, haç ile hilalin, kan bağı ile yakınlık olsa da inanç bağı ile farklılıkların, hakkın güce galebe çalmasının,  bu muharebelerde keyfiyetin, kemiyetten önemli olduğunun, şehitlik ve gazilik mertebelerinin ölümlü korkuyu yenmesinin, kimi Hindu kimi Yamyamların İslam karşısında bir arada olduğunun, Müslümanların safında renk-ırk –dil gibi kavramların farklı olmayıp kardeşlik ve mukaddesatın önemli olduğunun benzerlikleri, belki de aynılıkları müşahede edilecektir.Bitmedi…

Bu savaşlar itibardır, yeniden diriliştir, kendine gelme, fetihlerin, yeni kapıların açılmasıdır. Bitmedi…

Bu savaşlarda sadece o meydanlarda erler savaşmamıştır. Bu savaşlar zaman, mekân ve insanüstü savaşlardır.
Rivayet edilir ki bir Zat aleminde her Cuma Resullululah’ı sav ziyarete gidermiş,  bir ziyaretinde Resulullah’ınsav türbedarın Peygamberimizin Çanakkale Muharebesi’nde olduğunu belirtmişlerdir.Bedir Muharebesi sayıların azlara ama haklılara mağlup olması ve İslamiyet’in yayılması anlamındaydı. Bedir muharebesinde Resulullah sav en kalbi ve hasbi bir halde sanki kâinatı ağlatırcasına şu duada bulunmuştu. “Allah`ım!
 Bana yaptığın vadini yerine getir! “Allah`ım! Bu bir avuç Müslüman mücahit helâk olursa, artık sana yeryüzünde ibadet edecek kimse kalmaz."

… Ve Bedir Savaşı, Müslümanlara adeta bir rehber olarak 13 Mart 624 tarihi ile sınırlı kalmamıştı.
… Ve Malazgirt Muharebesi…

Sultan Alparslan sanki bir Muhammed’i bir duruş içerisindeydi. Bizans ordusu, düzenli Rum ve Ermeni birlikleri dışında ücretli Slav, Alman, Frank, Gürcü, Uz, Peçenek, Kıpçak askerlerinden oluşuyordu.Daha sonra Türk soyundan gelen Uzlar, Peçenekler ve Kıpçaklar; Afşin Bey, Artuk Bey, Kutalmışoğlu Süleyman Şah gibi Selçuklu Komutanları tarafından verilen Türkçe emirlerden etkilenen bu süvari birlikleri Bizans ordusundan ayrılarak saflarını Sultan Alparslan’dan yana belirlemişlerdi.

Bedir’de de, Malazgirt’te de küfür tek milletti.  Hani Merhum Akif’in Çanakkale Zaferini anlatırken “…Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi ne bela.” dediği gibiydi.

Sultan Alparslan; “Askerlerim! Yiğitlerim! Bugün burada ne emreden bir sultan, ne de emir alan bir asker vardır. Bugün ben sizlerden biriyim ve sizlerle birlikte savaşacağım. Bugün burada Allah’tan başka bir sultan yoktur. Biz ne kadar az olursak olalım, düşman ne kadar çok olursa olsun, bütün Müslümanların, zaferimiz için dua ettikleri şu anda, kendimi düşman üzerine atacağım. Ya zafer kazanırız, ya şehit olarak cennete gideriz. İsteyen benimle gelsin, isteyen geri dönsün. Ben memleket için, İslam için ölüme koşuyorum. Beni takip edenler ve kendilerini Yüce Allah’a adayanlardan şehit olanlar Cennet’e, sağ kalanlar ise ganimete kavuşacaklardır. Ayrılanları ahirette ateş, dünyada da alçaklık beklemektedir. Daha sonra atından inerek secdeye kapandı ve şöyle dua etti:
“Ya Rabb! Seni kendime vekil yapıyorum. Azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ey Allah’ım! Niyetim halistir, bana yardım et. Sözlerimde hilaf varsa beni kahret.”
…Bu duruş sanki Anadolu kapılarını müjdeliyordu.

Ya Provası tekrarlansa bile zorlanılacak tarihi, destan, zaferi; Çanakkale’yi nasıl atlatmak gerekirdi. Çanakkale’de kınalı yavruların, anaların, mimsiz medeniyetin deni insanlarının karşısında şehadete, ölüme koşanlar vardı. Daha sonra Azakların bile burada ne arıyorduk dedikleri Çanakkale…

Provası tekrarlansa bile aynı sonucu veremeyen bir zafer olan, geçmiş tarihin aynı inançla zaman ve mekân kavramını yıkarak omuz omuza verdiği, haklının güçlüye, silahın cesaret ve kahramanlığa mağlup olduğu, fedakârlığın iman sevgisinin vatan aşkıyla kan ile yazıldığı " Ya İstiklal, ya ölüm" parolasının yüreklere yazılarak tarihte ancak "Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi" ifadesi ile tarif edilen ve yıllar geçse de bugünün destanlaştığı ve unutulamayacağı, kalemlerin kılıç yapıldığı günlerin nesilden nesle bir örnek olması gereken zaferin şehadet şerbeti ile anlam kazandığı Çanakkale Zaferi…
Ne diyor küfür milleti Çanakkale’de Türkleri belki yenemedik ama yüz bin genci öldürerek güçlü geleceklerini yok ettik…
Çanakkale de 15 Mart 1915 ile sınırlı değil ve olamaz.

Tarihte bir asır, yüz yıl bir dönüm noktasıdır, kırılma noktasıdır.

Haçlı ruhu kendini bir araya getirmek için adına AB dedi, bir diğer müttefik aldatmacasıyla dünyayı kana bulayan vi insanlık yoksulu ABD insan hakları ve demokrasi adına kendini ne kadar gizlese, takiyye yapsa, AB ve ABD adeta İsrail’in arka bahçesi olarak İngiliz’in sessiz haliyle her yeri karıştırsa, Almanya tarihi inkâr edercesine adeta bir taşeron devleti olsa da söylemleri ortadan kaldıran emperyalist ve sömürgeci yaklaşımlar ve İslam Düşmanlığı artık gizlenemez.

Zira ABD’nin müttefik şeytani yüzü düşmüştür. ABD A Alıntı B Buluntu D Devleti olmakla kalmamış, AB ile birbirini tamamlayarak AB-D, hatta itibar başta olmak üzere giderek güçlenerek, bir umut ve ümit olan Türkiye karşısında Abd olarak küçülmüştür.

Evet bir asır, yüz yıl geçmiştir. Türkiye başta olmak üzere İslam Ülkeleri Ab-d’nin gerçek yüzünü görmeye başlamıştır. İçeride büyüyen Türkiye dışarıda da terör başta olmak üzere yerli mallara örnek olarak savunma sanayi ile süper ülkeler arasında yer almaya başlamıştır.

İşte küçük bir numune olan Fırat Kalkanı, işte Afrin Zaferi.

Düşmanlara, teröre, hainlere, işbirlikçilere, fesatlığa, ayrılığa hiç ama hiç müsaade etmeden; kardeşlik, birlik, beraberlik, fedakârlık, kutsal değerler- mukaddesat, vatan sevgisinin iman ile perçinleştiği duruş, gazilik ve şehadet… İmanlı, haysiyetli ve şahsiyetli bir duruş sergileyebilmek…

Ne diyor İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği Şekelden Öte İnsan Olabilmek, Geride Ölümsüz Eserle Bedenen Ölsek De Gönüllerde Yaşayabilmek, Kardeşlik Sınır Tanımaz, Biz Birlikte Güçlüyüz. 

Tüm Yazılar için Tıklayınız