Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 3

  • Kişisel           : 375579

  • Toplam         : 3396040

Köşe Yazarı › Mehmet MEMDOĞLU › Kanlı İttifak
3837 kez okundu
14/05/2016

Mehmet MEMDOĞLU / Kanlı İttifak


Kanlı İttifak
Haklarında açılmış dava dosya bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasını içeren Anayasa değişikliği teklifinin, TBMM Anayasa Komisyonunda kabul edilmesi, mahkemelere taşınan MHP’deki olağanüstü kongre süreci ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 22 Mayıs’ta AK Parti’nin olağanüstü kongresini gerçekleştireceğini ve bu kongrede aday olmayacağını açıklamasının ardından, Türkiye gündemi bir kez daha iç politikaya odaklandı. 22 Mayıs sonrasının Türkiye için yeni bir dönemin başlangıcı olacağını unutmayalım.
Siyasetin ısınmasının birlikte, yeni Anayasa ve Başkanlık tartışmaları gündemin diğer konularını oluştururken, Türkiye’nin terörle mücadeledeki kararlılığı devam ediyor. Nusaybin ve Yüksekova şehir merkezlerinde devam eden operasyonların yüzde yetmiş sona yaklaşıldığı dile getirilse de çatışmaların yaz boyunca devam edebileceğini düşünenlerdenim.  
PKK-KCK, havaların ısınmasıyla birlikte farklı eylem stratejileri uygulayacaktır: Sabotaj türü eylemlerden tutun da şehir merkezlerine yönelik bombalı araç saldırıları, kırsal kesimlerde vur-kaç taktiği içeren eylemler, güvenlik güçlerinin intikallerine yönelik mayınlama eylemleri…
20 Nisan 2016 tarihli, “PKK-KCK’nın Yeni Stratejisi” başlıklı yazımızda “PKK-KCK-Kandil’in yurt içindeki ve yurt dışındaki tüm bileşenlerinin, her şeye rağmen;  Leninizmin çizgisini yansıtan Lenin’in; ‘eylemde birlik, eleştiri ve tartışmada özgürlük’ söylemine sadık kalmaya devam etmektedirler.” (Geniş bilgi için http://mehmetmemdoglu.blogspot.com.tr/2016/04/pkk-kcknn-yeni-stratejisi.html) diyerek, terör örgütünün kuruluş felsefesindeki “Marksist-Leninist” çizgiyi esas alacağına dikkat çekmiştik.
Gerek kırsal alanda, gerekse şehir merkezlerindeki hendek ve barikat çatışmalarında, güvenlik güçlerinden büyük bir darbe yiyen PKK, örgüte katılımların düşük olduğu yeni dönem için, “Marksist” gelenekten gelen, irili ufaklı diğer sol terör örgütleriyle ortak eylem birliğine giderek, bu alandaki zafiyetini kapatmayı planlamaktadır. PKK bu planlaması ile diğer sol terör örgütlerinin örgütlü olduğu -Karadeniz kırsalı- ve eylem yapabileceği bölgeler üzerinden gerçekleştirilecek saldırılar vasıtasıyla güçlü olduğu  -özellikle de tabanına-  izlenimi vermeye çalışmaktadır. PKK, bu birlikteliği Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) adıyla gerçekleştirdikten sonra, (1997 yılında da PKK ile silahlı sol terör örgütleri arasında benzer bir birliktelik yaşanmıştı) 06 Mayıs 2016 günü saat 16.30 sularında Giresun’a bağlı Çaldağ Beldesi Jandarma Karakolu’na yönelik düzenlenen saldırıda,  karakol komutanı Zafer Çalışkan şehit edilmişti. Hain saldırı, HBDH tarafından üstlenildi.
10 Mayıs’ta Diyarbakır merkez Bağlar ilçesinde bir polis servis aracına yönelik gerçekleştirilin saldırıyı da KCK’nın silahlı kanadı HPG üstlendi. Gerçekleştirilen saldırıda, sağlık raporu için hastaneye götürülen üç PKK’lı ölmüş, 12’si polis 45 kişi de yaralanmıştı. Türkiye’nin PKK’ya yönelik bölge kırsalı ve sınır ötesi hava operasyonlarının devam edeceği düşünüldüğünde PKK’nın şehir merkezlerine yönelik bombalı eylemleri önümüzdeki dönemde artabilir.
PKK’nın bir başka ittifak girişimi de büyük bir kısmını Suriye’deki yapılanması PYD’nın silahlı kanadı YPG’nin oluşturduğu “Demokratik Suriye Güçleri” ittifakıdır.  Demokratik Suriye Güçleri, ABD ve koalisyon ülkelerinden silah desteği, Rusya’dan ise zaman zaman hava harekâtı desteği almaktadır. Kendi çıkarları uğruna YPG’ye destek veren ABD ve Rusya, çıkarları nihayete erdiğinde, YPG’yi yüz üstü bırakacaklardır
PKK’nın yurt içi ve yurt dışında, kendi düşüncesine yakın diğer silahlı terör örgütleriyle ittifak etmesi, silahlı gücünden büyük oranda kayıp verdiğini göstermektedir.
Geçtiğimiz kış aylarında, Şırnak’ın Cizre ilçesinde PKK’nın kazdığı hendekleri kapatmak, kurduğu barikatları kaldırmak için güvenlik güçlerince düzenlenen operasyonlarda insan hakları ihlalleri olduğu iddiasıyla, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin Cizre’de yürütülen operasyonlara ilişkin bağımsız bir soruşturma yapılması çağrısında bulunarak, Türkiye’den soruşturmayı yürütecek ekibe bölgede engellenme olmadan inceleme yapma izni verilmesini talebinin (ki böyle bir talep, Türkiye’nin bölgedeki egemenliğinin uluslararası camiada tartışmaya açılması manasına gelir) önümüzdeki süreçte Türkiye’nin başını ağrıtacağa benziyor.

Tüm Yazılar için Tıklayınız