Mehmet MEMDOĞLU / Mecnun Misali!...
“Dağları delsek ne fayda,
okyanusları aşsak ne olacaktı ki?
Çünkü ne dağın arkasında,
ne de aşılacak okyanusun sonunda Leyla yok” dedi.
Ve Mecnun misali kalakaldı.
Öylece bakındı etrafına…
Kum fırtınası, yer ve gökyüzünü sarmış gibiydi.
Baktığı halde, sadece kalbini alıp götürenden
başkasını görmüyor, göremiyordu.
Oysaki ne fırtına vardı, ne de kum.
Güneş ise bir o kadar berrak ve parlaktı.
“Hani ruhla beden kardeştiler,
ikisi de bir arada hayat buluyorlardı?” diye düşündü…
Aradı ruhunu, onu esir alanı da
O kadar bitap ve yorgundu ki
Uzanıverdi toprak yığınına…
Uyandığında,
binlerce yaprağın üzerini örttüğünü sanarak irkildi.
Ve uzun uzun bakındı gökyüzüne…
Bir söğüt ağacıydı.
Diğer ağaçların hepsi gökyüzüne el uzatırken,
söğüt ağacı toprağa eğiliyor, eğiliyordu.
Bir süre düşündü ve bedenine baktı
O da topraktan uzaklaşamıyordu, yorgun ve bitkin
Anladı ki söğüt ağacının da bir derdi vardı.
İlkbaharda yükü artıyor, arttıkça daha da eğiliyor,
sonbaharda ise yapraklarını döküp, ayağa kalkıyordu.
O günden sonra hiç ayrılmadı gölgesinden.
Biliyordu ki onun da ruhu gidenin esiri olmuş
ve bir daha dönmemişti.
“Tıpkı benim gibi, ikimizde yaralı, ikimiz de çaresiz” dedi.
Ve hiç ümidini yitirmeden, bekledi, bekledi, bekledi…
Ta ki söğüt ilkbaharda kuruyana,
Kendisi de sonbaharda toprak oluncaya dek…