Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 410282

  • Toplam         : 3549270

Köşe Yazarı › Ahmet SANDAL › İdareciliğe giren, yalnızca ülkeye ve millete hizmet için girmelidir
20335 kez okundu
10/04/2016

Ahmet SANDAL / İdareciliğe giren, yalnızca ülkeye ve millete hizmet için girmelidir


Memuriyet nedir? Ne değildir? Herkes kendi anlayışına ve durduğu konuma göre buna cevap verir. Kimileri der ki, memuriyet bir geçim kapısıdır. İnsan oradan ailesin iaşesi için lazım olan kazancı elde eder. Kimileri der ki, memuriyet zahmetsiz, çok kolay bir görevdir: “Salla başını al maaşını.” Kimileri der ki, “memuriyet bir hizmet makamıdır.” O işmaaşla yapılacak bir iş değildir. O görev büyük bir mesuliyeti olan görevdir.

Memuriyetle ilgili daha yüzlerce görüşü burada sıralamak mümkün olsa da, esasta görüşler yukarıdaki gibi üç ana eksende mütalaa edilebilir.

Yukarıdaki görüşlerden ikincisini, (yani gayri ciddi olanı) bir tarafa bırakacak olursak, iki görüş (birinci ve üçüncü görüşler) üzerinde ciddi olarak değerlendirmeye ihtiyaç vardır. Birisi, memuriyetin bir geçim ve kazanç kapısı olduğuna, diğeri, memuriyetin bir hizmet yeri olduğuna dair görüş.

Siz hangi görüştesiniz? Ya da bu satırların yazarı hangi görüştedir? Sizin hangi görüşte olduğunuzu bilemem. Herkes meşrebine uygun bir görüştedir. Benim görüşüm aşağıdaki satırlarda saklıdır.

Benim memuriyet üzerine olan görüşlerimin esas kaynağı Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin şu sözlerine dayanır: “Geçim için tabiî, olması gereken ve hayattar yol zanaattir (ve sanayi), ticarettir, ziraattır. Tabiî olmayan yol ise memuriyettir ve kamuda idareciliktir.”

Demek ki, normalde, memuriyete bir kazanç ve gelir kapısı olarak bakılamaz. Eğer bakılırsa ne olur? Bu soruyu da Bediüzzaman’ın sözleriyle açıklayalım: “Bence, memurluk ve idareciliği geçim kaynağı edinenler, bir nev'i cerrar (üzerine düşen vazifeyi menfaat kaynağıedinen), âciz ve dilencilerdir.”

Evet, Bediüzzaman Said Nursi, memuriyeti bir kazanç ve gelir kapısı olarak görenler için çok ağır ve sert sözler söylemiştir. Memurluğu bir geçim kapısı görenleri, “aciz ve dilenci” konumunda görmüştür.

Bediüzzaman, “memuriyet ve idareciliğe giren, yalnızca ülkeye ve millete hizmet için girmelidir” görüşündedir.

Bediüzzaman bu sözleri Cumhuriyet Döneminde değil, Osmanlı zamanında söylemiştir. Bu sözleri söyledikten yarım asır kadar sonra, şu sözleri de özellikle beyan ederek; “Ey memurlar! Eski Said'in kırk beş sene evvel söylediği bu sözünden gücenmeyiniz!” der.

Üstadımız bir taraftan hakikatleri haykırırken bir taraftan da memuriyet görevinde olanların kâlbini kırmamak istiyor. Ancak, memurların zoruna gitse de, bu husustaki hakikat tektir ve o da bellidir. Memuriyet üretici ve verim getirici bir iktisadi faaliyet değildir. Gerçi bu tezimize karşı şu husus ileri sürülebilir: “Bediüzzaman memuriyeti bir üretici bir meslek olarak görmediği yıllar Osmanlı dönemine rastlar. Halbuki, Cumhuriyet devrinde bir çok kamu iktisadi teşebbüsleri bizzat Devlet eliyle kuruldu. Bu kurumlarda iktisadi faaliyetler, üretim faaliyetleri icra edildi ve bu kurumları da memurlar yönetti.” Biz bu iddiaya karşılık şöyle cevap veririz:“Kamu iktisadi teşebbüslerinde memurlar kendi sermayelerini koyup da kendi irdeleriyle teşebbüslerde bulunmadılar. Memurlar milletin parasını iktisadi faaliyetlerde kullandılar. Ancak bir basiretli tacir gibi davranmaktan çok, emredileni yapan memur gibi davrandılar. Zaten bu davranışlarından dolayı da kamu iktisadi teşebbüsleri çoğunlukla zarar ettiler. Üstüne üstlük kamu iktisadi teşebbüslerinin kurulması zaruretten kaynaklanan bir durumdur. Tabi bir durum değildir. İktisadi teşebbüsü yapacak gerekli sermaye birikimi yalnızca Devlette olduğu için bu yol seçilmiştir. Şimdi sermaye birikimi mevcut olduğu için Devletin iktisadi faaliyetlerde bulunmasına gerek yoktur.”

Varılan bu nokta itibariyle, “insanlar için tabi ve en uygun geçim kapısı yolu üçtür. Birincisi, ziraat, ikincisi sanayi ve üçüncüsü ticarettir. (Bu geçim kapılarının yanına belki dördüncü olarak hizmet sektörü eklenebilir ki, o da esasta bir ticaret gibidir.) Görüldüğü üzere, sayılan geçim kapıları arasında memuriyet yoktur. Buna göre, bir insanın memuriyeti bir geçim kapısı olarak görmesi tabi karşılanamaz ve saygıdeğer bir davranış olarak da görülemez. Ne zaman ki bir insan memuriyeti bir hizmet yeri olarak görürse saygıya layık olur.

Öyleyse, yazımızın başlığında yer alan “memuriyet nedir? Ne değildir?” sorularının cevabı açığa çıkmıştır. “Memuriyet bir hizmet yeridir ve geçim kapısı değildir, vesselam...”

Ahmet SANDAL

Tüm Yazılar için Tıklayınız