Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386090

  • Toplam         : 3439281

Köşe Yazarı › Yücel CAN › SEYRİ ALEMİN HAKİKATI
7006 kez okundu
11/06/2016

Yücel CAN / SEYRİ ALEMİN HAKİKATI


Tarihlerde seyri alemde insana rastlamanın kısa yolculuğunda iki binli yıllara ekonomik krizin, düşünce ve inanç hürriyetine vurulan prangalar ile birlikte içte terörü yoğun bir şekilde yaşayan, uluslararası düzeyde de itibar sıkıntısı yaşayan, IMF’ye borçlu olan bir ülke; Türkiye…


Yıl 2002 ve koalisyonlardan kurtulmuş bir hükümet… Derken 2007, 2011 yıllarında tek başına koalisyondan uzak bir hükümet. Ekonomik kalkınma süreci ile IMF’ye ödenen borç, temel eğitim ve insan hakları, inanç özgürlükleri alanında elde edilen demokrasi ve hürriyet ile birlikte geçmişi ile bağrışan değil barışan bir anlayışla Sultan Abdülhamit ile başlayıp yarıda bırakılan birçok proje yeniden hayat bularak imar, ulaşım, teknoloji gibi birçok alanda değişik eleştirilere rağmen önemli adımlar atarak ekonomisi büyüyen dünyada, özellikle de İslam Ülkeleri arasında güçlü ve itibarlı olan bir ülke; Türkiye… 


1923 kuruluş, 2023’ler, 2071 hedeflerine yürüyen bir hükümet sürecinde 07 Haziran 2015 genel seçimlerinde tek başına iktidar olamayan bir süreçte TBMM’nin bile çalışamaması ile onlarca sıkıntıyı, belirsizliği yaşayan bir Türkiye…


Birçok devlet Türkiye’nin bu ilerlemesinden oldukça tedirgin. Bunun için de iç kargaşalık çıkarmak, kargaşa oluşturmak gibi yollara tereddüt etmeden gidilerek Türkiye’nin önü tıkanmaya çalışılıyor. Gezi eylemeleri, iç terör, kargaşa.  Dış ülkelerle içerideki hainlerin işbirliği ile zayıf, parçalara ayrılarak bölünmüş bir Türkiye hayali ile yaklaşan 01 Kasım seçimleri…


Ve 01 Kasım Genel Seçimleri…


Türkiye Cumhuriyeti TBMM Genel Kurulundaki gibi on altı Türk devletinden sonra gelen Selçuklu’nun ve Osmanlı’nın devamıdır. Türkiye kurulduğu günden bu güne kadar birçok aşamadan geçerek bugünlere gelmiştir. Savaştan çıkılması, imkânsızlıklar, zor şartlar,  dış güçler ve kendi insanını karşısına alması Türkiye’nin istenilen bir düzeye gelememesinde, gelişmemesinde ve süper güç olmamasında sayılabilecek genel sorunların bazılarıdır.


Soğuk savaş döneminde Osmanlı’yı sahada yenemeyen ama masada hasta adam imajı ile yıkan çifte standartçı demokrat ve insan haklarına saygı gösteren başta Batılı Devletler ve içindeki Siyonist uzantılar olmak üzere diğer güçlerin benzer oyunları Türkiye için uygulamaya koyarak Ayasofya ibadete kapatıp, ülkeyi içte yıkmanın hesapları ile haçlı savaşlarının hiçbir zaman unutulmadığını da silinmez kalemle akıllara, kalbe ve tarihe not düşmek lazım!


Ne hikmetse Mimsiz Medeniyetin Temsilcileri, Sözde İnsan Hakları ve Demokrasi Savunucuları Batılı Devletler ki ABD de bir Batılı Devlettir, bazı komşu devletler, Çin gibi pastada pay almak isteyen ülkeler, söyledikleri bu sihirli zehirli bal hükmündeki sözleri ile daha fazla insan hakları adına Filistin, Irak, Suriye gibi ülkelere müstemlekeci ve kalıcı zihniyetle müdahalede bulunarak yaptıkları ile sorgulanır hale gelmişlerdir. Öyle ki bu sınır tanımaz çifte standartları ile Azerbaycan, Srebrenitsa, Doğu Türkistan, Cezayir gibi yerlerde adeta soykırım yapmışlardır.


Nedense mağdur, mahzun ve ağlayan coğrafya hep Ortadoğu, Asya, İslam Ülkeleri olmuş. En son da bahar sihirli sözcüğü ile İslam Ülkelerini hem, içten, hem dıştan yıkım ile karşı karşıya getirmişlerdir, bu enkaz hiçbir şekilde kaldırılamaz, izleri silinemez. Bu anlamda ne kuruması, ne de gür hale gelmesi istenmeyen Türkiye üzerinde de büyük oyunlar oynanmaktadır.


İki binli yılların başında Batının hesabında kontrol edilmesi ve kullanılması kolay olan bir Türkiye hesabı vardı ama hesap giderek tutmuyordu ve Türkiye sanki kontrolden çıkmış, üstelik giderek tehlikeli bile oluyordu. Ne yapmak lazımdı peki?


İslam Ülkelerini iç savaş eşiğine koymak, kardeşi kardeşe kırdırmak, fitne-fesat ve terör ile adeta İslam Ülkeleri can çekişmesinde ölümü görüp sıtmaya razı olmalıydı. Sırada da Türkiye vardı. Türkiye’nin beli bükülmeli, beli kırılmalıydı. Terör, iç kargaşa ile giderek müreffeh ve güçlü bir devlet olma yolunda olan Türkiye’nin önü dış destek ve içerideki hainlerle işbirliğinde hasta adam rolü ile diktatör devlet, komşuları ile anlaşamayan devlet gibi söylemlerle sokak eylemleri ve terör hız kesmemeliydi. Bazı yanlış uygulamaların da olması ve bunların kullanılması da işlerini rahatlatıyordu doğrusu…


Filistin, Suriye, Yemen, Irak, Myanmar, Türk Cumhuriyetleri, Bosna Hersek… gibi ülkelerin dayanak kabul ettiği, farklı bir gözle baktığı, abi, dayanak, kardeş örnek model ülkedir Türkiye. Kim ne derse desin, Araplar ile Türkleri birbirinden ayırmak için ne yaparsa yapsın bugün hala Sultan Abdülhamit üzerine hutbe indiren, dua okuyan devletler var.


Ama hesap edilmeyen bir şey vardı. Bu ülkede yüz yıllardır yaşayan insanları birbirine bağlayan ortak birler, inançlar, değerler, kültürler, akrabalık, kan ve kardeşlik bağları vardı. Bu milletin manevi iklimi, kalırsam gazi-ölürsem şehit inancı, bu ülke insanının vatanına, bayrağına, mukaddesatına ne kadar değer verildiği hesaba katılmamıştı. Haliyle bu iyilik durumunun getirdiği kaos durumu söz konusu olmaya ve acabalar ile endişelerin gölgesinde ciddi ciddi ülkede terör kendini göstermeye başladı.


Ya Türkiye’de içeride neler oluyordu? Tek başına iktidar olmanın istikrarı, yatırımların artması, ta Osmanlı, Sultan Abdülhamit Döneminde yarım kalan yatırımların yeniden nevi nema bulması, yarım kalan yatırımlara el atılması, ulaşım ve iletişimdeki baş döndüren gelişmeler, eğitim ve inanç özgürlüğü ve eşitliğinin sağlanması, ordu-güvenlik ve hükümet ilişkilerinin normalleşmesi, istikrar dönemi, referandum, anayasa değişikliği gibi alkışlanacak, takdir edilecek güzel şeyler oluyordu


Ya başka neler oluyordu, neler olmalıydı, ne tür sıkıtılar söz konusu olabilirdi ve geleceğe yansıması nasıl olacaktı?

Tüm Yazılar için Tıklayınız