Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386089

  • Toplam         : 3439014

Köşe Yazarı › Yücel CAN › ADI GİBİ
7993 kez okundu
06/07/2015

Yücel CAN / ADI GİBİ


Doğmak, yaşamak ve ölmek. Kudreti sonsuz Yüce Yaratıcımız Allah-u Teâla’nın hayat penceresinden canlılara tanıdığı bir lütuf. Canlılar aleminde, diğer canlıların da emrine sunulduğu, kâinatın halifesi, Allah-u Teâla’nın muhatabına mazhar olan; adem-oğlu, insan-oğlu.
Kimi insanın doğumu, yaşaması ve ölümü sıradandır, normaldir, alışagelmiş mukadderatın vuku bulmasıdır. Öyle ya da böyle hayat cümleler dağarcığıyla ölümle sona eren bir yolculuktur. Bu cümlelerle basit bir şekilde ifade edilmek vardır. Kişiyi anlatmakta zorlanıldığı, kulağa hoş geldiği kadar hakikat olup adeta slogan haline gelen cümleleri de unutmamak gerekir. Kimi insanın ölümü bile kendisi ve diğer insanlar için kurtuluş vesilesi olarak kabul edilir.
Belki de burada konuşulması gereken husus kişinin doğumu, hayatı ve ölümü ile olay olması, zihinlerde yer bulmasıdır. Bu özellikteki insanlar bedenen ölse bile yıllara inat yaşarlar. Çünkü bu kişiler emanet olan bedenlerini, duygularını doğru bir şekilde kullanarak bedenen ölse bile geride bıraktıkları eserlerle, hayatları, icraatları ve sözleri ile örnek bir şekilde hayra vesile olurlar. Bu vasıfları tanıyan insanların yaptıkları sadece o dönemin insanları ile sınırlı kalmayıp hatta daha sonraki dönemler için de ümit olurlar.
Öyle ki gerek yaşanılan dönemde, gerek sonraki dönemlerde yaşayan insanlara tefekkür, tezekkür imkânı sunarak geride bıraktıkları ölümsüz hayatları ile yaşayan ölü misalindeki kişilere adeta durunuz, beni dinleyiniz, beni anlayınız! der gibi sesleniyor.
Bu kişiler zaman, şartlar, bakış açıları değişmiş diyenlere haysiyeti, şahsiyetli ve vakur bir duruş ile dayanak olurlar. Hangi asırda ve zamanda olursa olsun, ne vaat edilirse edilsin doğruluğun, hükmün, hakikatin değişmeyeceğine dikkat çekerler. Ne olursa olsun güçlünün değil doğrunun yanında yer alan bu kişiler türünün son örnekleri olarak en latif, en naif, en leziz bir şekilde ilmik ilmik dokunan insan insanlık deryasına abı hayat olan su misali hayatın olmazsa olmaz mümtaz şahsiyeti olarak bedenen ölseler bile her dönem yaşarlar.
Bu anlamda çağlara mühür vuran kim Fatih Sultan Mehmed’i; su, ekmek, güneş gibi ihtiyaç duyulan Mevlana’yı; Yunus’u sadece belli bir zamanla sınırlı tutarak ölü kabul edebiler ki?
Bunun en güzel cevabını “… ölen hayvan imiş aşıklar ölmez.” diyen Yunus, sadece bedenen yok olunduğunu ama eserlerle ölümsüz kalınabileceğini söyler gibi oluyor.
İşte bin dokuz yüz seksen altı yılında bedenen dünyadan ayrılsa bile bugün ve her zaman hayatının çok iyi bir şekilde okunması gerek kendisini takdim etmekle zorlanılan mümtaz, münevver, müeddip, mütefekkir, hayatı birinciliklerle ve askerlikle dolu bir Abi, Bey; Merhum İbrahim Hulusi Yahyagil.
Her iki ismi kendisine yakışan, hayatı ile uyumlu, bugün çok ama çok ihtiyaç duyduğumuz ve maalesef yılda sadece belli zamanda kendisini hatırlayabildiğimiz sınırları ile sadece belli bir dönemle sınırlı olmayan bir hayatın Hay ile hayata anlam katan samimiyet timsali bir Abi, Albay Hacı İbrahim Hulusi Yahyagil.
Hangi isim ve sıfatla ifade edilirse kendisinde kendi eksikliklerin buluyor insan.
Bugünün insanının dar anlamda kendisinden tutun ta ahlaki, insani, inanç, sosyal, kültürel değerlerden tutun bugün uluslararası ilişkilere kadar bu güzel hayat çok ama çok güzel okunmalıdır.
Birçok hastalığın doğru teşhisi, tedavisi, hastalığa daha yakalanmadan korunması samimiyet timsali bu mümtaz şahsiyetin, Hulusi Bey’in hayatında gizli.
Tanışması kendi hayatında yeni kapılar açan Üstadının “… Hiç sarsılmayan muhlis bir kahramanı elbette dünyanın geçici, kıymetsiz, fani vaziyetleri karşısında telaş etmez, mağlup olmaz inşaallah.” İfadesi sanki her şeyi anlatıyor gibi.
Kim aldatıcı dünyanın cazip hilelerine kanmaz, kendine maksat yapıp peşinden koşmaz ki?
Hayatta cam şişesi kadar kıymeti bile olmayan şeyler hangimizi telaşlandırıp, kaybettiklerimiz karşısında bizi mahzun etmez ki?
İşte ölümsüz bir hayattan bugüne açılan pencereden samimi ifadeler ve güzel örnekler.
Samimiyet, sadakat, muhabbet ve kendisini ifade eden en dikkat çeken güzide meziyetler arasında en dikkat çekenleri idi. Kendileri ihlas kahramanı olarak bilinirdi.
Merhum Hulusi Bey neyime lazım, bana ne demezdi. Kendileri çok duyarlı olup herkese hitap eden bir tutumu vardı.
İnanç esasları dışındaki şeylere dikkat çekmez onlarla, elbiseyle, giyimle uğraşmaz, herkesle ilgilenir, kişilerin makamlarına göre davranmaz, çocuklarla yakın bir ilişki içerisine girerlerdi.
Sohbetlere katılmaya özen göstererek ders yapmak için mazeret kabul etmez, bahaneler arkasına sığınmaz ve derslere çok önem verirdi.
Davranışları, tavırları ile insanları mutlu ederek insanlarla yakın bir şekilde ilgilenirdi.
Hulusi Abinin sadakatinin, samimiyetinin en güzel örneği 26 Temmuz 1915"te "Melhame-i Kübra" denilen Çanakkale Savaşı"nda Kadir Gecesi"nde üç yerinden yaralanıp "Şehitlik nimetiyle müşerref olamadık!" diye şehitliği özlemle istemesidir.
Tarih 26 Temmuz 1986 gecesi. Tevafuk Çanakkale Savaşında yaralanıp şehadet şerbetini içemediği o gece, yani yaklaşık yetmiş bir yıl sonra aynı gece ebediyete irtihal etmesi şehadet şerbetinin belki de bir müjdesiydi.
Yıl 2014. Sadakat, samimiyet timsali Merhum İbrahim Hulusi Yahyagil’in bedenen vefatından aradan geçen yaklaşık yirmi sekiz yıl. Bedenen ölümün bir gerçek olduğu bir hayatta geride bırakılan ölümsüz bir miras.
Ve o günden beri bu güzel mirası bu günlere getiren güzel bir birliktelik.
Harput sadece türbeler beldesi değildir, bu güzel beldenin toprağında dünyaya verilen çok güzel emsaller ve mesajlar var. Sadakat ve samimiyet gibi özellikler açısından bile Merhum İbrahim Hulusi Yahyagil Abinin hayatı çok güzel okunmalı ve okutulmalıdır.
Elaziz’den gelen bu samimi birlikteliği iyi anlamak, dinlemek ve bu birlikteliği yıllarca yaşatanlara da en azından bir teşekkür etmeyi unutmamak lazım.
Yılda bir kez de olsa bu vesile ile Aziz Şehirde bedenen bulunmak güzel bir nasip, buna imkân bulunamasa, gönül olarak orada bulunmak bile anlamlı olsa gerek.

Tüm Yazılar için Tıklayınız