Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386095

  • Toplam         : 3439756

Köşe Yazarı › Yücel CAN › BEDEL
8487 kez okundu
05/04/2016

Yücel CAN / BEDEL



Herkes bir bedel istiyor. Bir noktaya kadar belki makul. Çünkü yapılanın, çalışmanın, hizmetin bir karşılığı, fiyatı var. Bunun da bir sınırı olmalı. Ama bu sınır çoktan aşılmış. Durum şartsız; bana tabii olur mu, bana itaat eder mi, ne verirsem ne alırım, çıkarıma uygun düşer mi, karşılığı ne olura dönmüş. İşi ehline vermeye, işi doğruya teslim etmeye değil; işleri nasıl kontrolüme, hâkimiyetime alırımın, başım ağrımaz… hesabı yaygın hale gelerek maazallah üstelik bu makul kabul edilerek normal görülmeye başlanmış.

Yani terazinin dengesi bozulmuş. Bununla da kalınmamış…

Adaletin adı güç olmuş. İş galip gelme olarak görüşmüş. Hakkaniyetin ismi unutulur olmuş.

Adeta iş bilenler potansiyel tehlikeli addedilerek dışlanmış. Bu kadar mı, bu kişilerin duruma olan vukufiyetleri sadece tehlikeli kabul edilmemiş, bu kişiler suçlanarak düzenlerini bozacak kişi endişesi görüldüğünden suçlanmanın, haksız saldırıların, belki de iftiraların odak noktası olmuş. Hatta bu kişilerin omurgalı duruşları engel kabul edilmiş.

Liyakat, tecrübe, bilmek gibi hususlar yeterince dikkate alınmadığından zaman, güç, kaynak israf almış başını gidiyor. Hele örselenmeler, kırılmalar, gücenmeler, haksızlıklar kimin umurunda!

Önemli olan bir yerde oturmak veya yakını oturtmak, bir şeyleri gerçekleştirebilecek gücü elde edebilmek veya kendine yakın olanı buralara oturtmak, kollamak değil mi?

Ee bu da gerçekleştiğine göre tefekkürün, tezekkürün, hakkaniyetin ne önemi var?

İstenilen yapılmış, hedefe ulaşılmış ise. Mesele öyle ya da böyle koltuk, makam işgal etmek değil mi?

Tabii ki Her direksiyona, koltuğa oturan şoför, kaptan, makinist olunca…

Çarpışmalar, uçurumlar, hedeften uzaklaşmalar, değişik sıkıntılar kaçınılmaz olmuş.

Bilgi, birikim, liyakat, inanç, kültürel ve insani değerler;  eskilerin ifadesiyle maarif, marifet, vukufiyet, insaniyet kimin umurunda! Ha bazen cümledeki ve ortamdaki yeri icabı sakızdan öte olmamış, sadece çiğnenmiş ama vücuda girmemiş, akıl, kalp görmemiş, bilmemiş, özensenmemiş, dahası yürekten inanılmamış ve akla geldiğinde söylenen mışlı bir ifade; şükür… O da durum biraz iyi gidiyorsa kendi memnuniyetini ifade etmek için. Yoksa Allah’a teşekkür için değil.

Gelelim işi ehline vermeye, liyakate, işi iş bilene vermeye. Bu da yeterli değil tabii ki. Sadece liyakatle her zaman sonuca gidilememiş tabii ki. Yani liyakat, bir işi yapabilmek, işle ilgili yeterli bilgiye sahip olmak da her zaman için sonuca götürmemiş, yeterli de olmamış.

Öyle bir hastalık başlamış ki farkına varılmazsa bu hastalık sadece vücuda yayılma ile kalmayıp çevreyi de yaşanmaz hale getirmiş ve getiriyor. Üstelik bu hastalık başka hastalıklara da davetiye çıkarmış.

Öyle ki herkes bir şekilde grip veya soğuk algınlığı gibi hafif de olsa bu hastalığa yakalanır olmuş.  Bu hastalığa hafif de olsa yakalanmayan neredeyse yok gibi. Belki grip veya soğuk algınlığı da çok az kalır bu hastalığın şiddetinde.

Eskiden işe göre adam, adama göre iş denilerek bir fırsat tanınarak alanında mütehassıslara ve vakur kişilere öncelik tanınarak bu kişiler tespit edilmeye çalışılırmış. Hatta iş istenmez, verilir denilirmiş. Ama zamanla evlilikte bile evlenecek kişinin ahlaki ve inanç değerleri yerine;  ne kadar maaşının olduğu, zengin olup olmadığı, arabasının- evinin olup olmadığı, tatilini nerede geçirdiği gibi sorulara cevap alınması öne kazanmış.

Öncelikle ne kadar bilinirse bilinsin bu bilginin kullanılması, anlatılması, insanların istifadesine sunulması, dahası toplumun seviyesine inilmesi çok önemli. Yoksa hani hep denilir ya profesör olmuşsun ama hastanın seviyesine inmiyorsan ne önemi var diye. Doğru tabi. Sadece kitap ve bilgi yüklü olmamak. Bu bilgi aktarabilecek, istifade ettirebilecek bir halde olmak. Ayrıca bilgiyi kullanmakta cimri davranmamak ve de bu bilgiyi her zaman pazarlık konusu yapmamak, hep karşılık beklememek bu önemli ve ilk adım.

Peki bu yeterli mi, nedir çok yönlü hastalıklar?

Tüm Yazılar için Tıklayınız