Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 2

  • Kişisel           : 386072

  • Toplam         : 3438252

Köşe Yazarı › Yücel CAN › BABADAN OĞUL ESED’E…
8692 kez okundu
02/07/2014

Yücel CAN / BABADAN OĞUL ESED’E…


Hafız Esad’ın bir yandan kendi ülkesinde insanlara her türlü baskısı, Müslüman Kardeşlere yönelik tavırları nedeniyle Hama’ya yapılan saldırıda yirmi bin civarı Suriyelinin öldürülmüştü. Uluslararası arenada Suriye’nin önceleri İsrail’e yakın tavırları, Sovyetler Birliği ile yapılan anlaşma gereği silahlanması, Irak İran savaşında İran’ın yanında yer alması güçlenme adına Beşşar Esed’in icraatlarından birkaç tanesiydi. Komşu sadece İran mıydı, ya Türkiye ile olan ilişkiler?


Su bahanesiyle PKK terör örgütüne karşı verdiği destek nedeniyle 1990’lı yıllardan sonra ülkemiz ile ilişkilerinin gerildiği dönem de hiç de hafızalardan silinecek gibi değil.


Demokrasi ve insan haklarından uzak tek partili dönemin 1963 yılından başlayan acı hatırların mimarı Hafız Esed’in ölümüyle Suriye için yeni bir sayfa açılması adına adeta bir ümit olmuştu.


Dört kez devlet başkanı olan Hafız Esedli Suriye yine aynı kişinin akciğer kanserinden ölmesi nedeniyle 2000 yılların yeni bir başlangıç olarak Suriye’nin sıkıntılarının bitmesine katkı sağlayacak mıydı?


Azınlığın hakim olduğu tek partili yönetimin baskıları, mezhep taassubiyeti, insan hakları ihlalleri, İsrail’in ve Batını, Suriye üzerindeki müdahaleleri Hafız’ın izini silecek miydi?


Ölümü ile Hafız’ın iktidarının sona ermesi, ülkede demokratik reformlar için önceleri bir umut oldu Suriye’de. 2000’li yılların ikinci yarısının başlangıcından itibaren başlayan; hürriyet, demokrasi, adalet kavramının tartışılmasına vesile olan Şam Baharı, demokrasi ve insan haklarının savunanların, tartışanların tutuklanması ile adı gibi kısa sürerek Ağustos 2001 yılında, daha bir yılını doldurmuşken üzücü tablolarla son buldu.


Bu arada azınlık alevi Baas yönetimi Sünnilerle birlikte Kürtler üzerinde de baskıya neden olduğundan Kürtler de yaptıkları protestolar karşısında yaralanma, ölüm ve tutuklanmalarla karşı karşıya kalmıştır.


Bu arada Beşşar’ın yerine cumhurbaşkanı olarak geçen Abdülhalim Haddam, Beşşar Esed’i silahlı kuvvetlerin başına getirmiş.


Peki, kimdi bu Beşşar?


1965 yılında doğan Beşşar Şam üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu bir doktor. Bu alanda ihtisasına İngiltere’de devam eden Beşşar, göz doktoru olarak abisinin vefatı nedeniyle ailenin en büyük oğlu sıfatı ile Suriye’ye geri döndükten sonra ülke ile ilgili bazı çalışmalara başlamış. Hafız’ın ölümünden sonra parlamentonun toplanarak cumhurbaşkanlığı için gerekli olan 40 yaş sınırını, 34 yaş sınırıyla değiştirmesi üzerine Beşşar Esed, Suriye Cumhurbaşkanı olmuştur.


Uluslararası kamuoyu tarafından ilk anda bir reformist olduğu düşünülen Esed, Şam Baharındaki baskıcı tavırlar, siyasi tutuklamalar ile bu dönemi sona erdirerek ülkeyi bir dönemlerin Türkiye’si gibi tek partili Baas Partisi iktidarı ile Rusya, Çin, İran gibi ülkelerin çıkar amaçlı desteğini arkasına alarak adeta kitlesel baskı ve zulümlere devam etmiştir.


Haliyle Suriye’nin insan hakları, demokrasiden uzak bu hali azınlıktaki bir siyasi grubun mutluluğu ile sınırlı kalmıştır.


Beşşar yönetimi ile fikir hürriyetine yönelik her türlü faaliyetleri sıkı şekilde kontrol altında tutmuş, muhaliflere uygulanan seyahat yasaklarını giderek arttırmış; insan hakları savunucularını hükûmet muhaliflerini baskı altında tutarak kötü hapishane koşullarında tutarak, her türlü zulmü ve kötülüğü uygulayarak insanları ölümle karşı karşıya getirmiştir.


Belli bazı basit uygulamaları yapmak, açıklama yapmaktan öte izleyici fonksiyonu ile dikkat çeken Birleşmiş Milletler Örgütü, onlu yaşlarda ve daha küçük yaşlardaki erkek çocukların Suriye güvenlik güçleri tarafından toplu halde tecavüze uğradıklarını belgelemiştir. İnsan Hakları İzleme Örgütü de bir başka raporunda, 2010 yılında dünyada en kötü insan hakları durumunun Suriye'de olduğunu bildirmiştir. Ülkedeki tüm medya organları Baas Partisi ile yakın çalışmaya başlamış, bu kuralar uymayanlar adeta sansür edilerek her türlü ceza ile karşı karşıya kalmıştır. Sosyal medya da bundan nasibini alarak sansürlenerek sınırlı ve kontrollü bir hale getirilmiştir.


Tunus’ta başlayan Arap Baharı Suriye’yi de Şam Baharı adıyla içine alarak Yemen, Mısır ve Libya’yı da içerine alarak adeta Arap dünyasına yayılmıştır.


Suriye’yi ele alırken kuruluşundan Hafız Esed dönemine, oradan da Beşşar Esed dönemine kadar her ne kadar değerlendirmek gerekirse de Arap Baharı sonrası 2011 yılı ile başlayan iç savaş dönemini de ayrı bir şekilde değerlendirmek daha doğru olur herhalde.


Suriye’yi dahası Şam’ı hadislere baktığımızda farklı değerlendirmemiz, Biladüş- Şam olarak kutsal bir yer olarak biliyorken, Yunus Emre, “ Gezdim Halep ile Şam’ı, Eyledim ilmi talep. Meğer ilim bir hiç imiş, illa edep illa edep.” Sözünü Şam’da birçok ilim, irfan erbabı yetişmişken şimdi Şam yürekleri dağlar hale gelmiş.


İşte bu yüzdendir ki Şam, Suriye bana veya bize ne diyemeyiz. Çünkü Onlar bizim kardeşlerimiz.

Her halde yakın tarihimizin katili, insan hakları, hürriyetleri düşmanı Baba ve Oğul Bush’tan sonra tarihe çirkinlikleri ile kazınan ikinci bir devleti adeta yok edenler Suriye’nin Esedi’dir.


 


 


Tüm Yazılar için Tıklayınız