Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 2

  • Kişisel           : 386094

  • Toplam         : 3439488

Köşe Yazarı › Yücel CAN › DEĞER
7478 kez okundu
01/02/2014

Yücel CAN / DEĞER


Her insan bir değerdir. Çünkü insanın değeri kendisindedir, bir kere şekilden öte insan olmanın farkında olmak en büyük değerdir. Kendisini bilen insan ise farkındalıkları ile birlikte yapacakları ile bir değerdir.


Cihazat ve aza ile canlı bir varlık olmanın değeri ile birlikte akıl ile kalbin uyumundaki duygular, hasletler ile ölçülmesi zor bir başka değerdir insan. Bu değeri anlamak için hastaneler, özürlüler, akli, ruhi ve bedeni sıkıntıları olanları görmek yeterlidir kendisini tanıması için.


Öncelikle beden, akıl, kalp gibi özellikleri ile insan bir değerdir ama bu değeri fark etmenin, yerinde, zamanında ve faydalı bir şekilde kullanamamadır asıl sıkıntı.


Öyle ya mesele canlı olabilmekse kâinatta canlı kabul edilen ve insanla bazı hususlar da benzerlik gösteren bitkiler de hayvanlar da canlı bir varlık olarak akla gelen ilk örneklerdir!


Evet, beden itibarı ile hatta şartlanma yoluyla öğrenme, korku, hiddet duyguları ile bazı benzerliklerin olduğu doğrudur. Ancak sözü edile bu canlıların akıl gibi şuurunu yerinde kullanabildiğini aklı ile buluşlara imza attıklarını, Yüce Allah’ın yaratmasına mukabil vazifelerinin olduğunu, bilinçli bir şekilde insanlar gibi kulluk görevlerinin olduğunu söylemek pek mümkün gibi görünmüyor.


Yaratılıştan gelen insanların emirlerine sunuldukları bir ilahi lütuf, yine bu şekilde bir tavuğun civcivlerini merhametle, yürekle savunması, rızkı paylaşması doğru olabilir. Ama tefekkür, tezekkür gibi hususlar ile akli ve kalbi melekeler bir noktada kıyaslanmayacak bir şekilde insanlara verilmiştir.


Bugün ahlaki davranışlarımı düzelteceğim, daha akıllı, uslu ve faydalı bir hayvan olacağım diyen bir hayvan gördünüz mü?


Yırtıcı olarak bilinen canavar, aslan, kaplan gibi hayvanların merhametle bu tür davranışlarından artık vaz geçtiklerine tanık oldunuz mu?


İnek, koyun, keçi gibi etinden, sütünden, derisinden yine tavuk gibi etinden, yumurtasından insanların emrine sunulmuş bu itaatkâr hayvanların artık bu faaliyetleri yapmam gibi bir eyleme, başkaldırıya, şiddete başvurduklarına şahit oldunuz mu?


Yük altındaki at, katır, eşek gibi insanların hizmetine sunulan hayvanların ters davranışlarına, bu yükü artık taşımadıklarını gördünüz mü?


İnsanlara bazı yönleri ile benzetilen tilkinin kurnazlığını her alanda kullandığını ve diğer huylarının da çok geliştiğini, aslanın gücünü bilinçli bir şekilde kullandığını söylemek mümkün mü?


Ya dürüstlük, samimiyet, sadakat, vefa, kanaatkârlık, sevgi, saygı, dirayet, hassasiyet, merhamet, iyi niyet gibi meziyetlere sahip olup da bunları geliştirmede gayret gösteren insan dışındaki varlıklara şahit oldunuz mu, gördünüz mü, duydunuz mu?


Yapılan işler, algılar canlılar ile insanlar arasında sadece küçük bir benzetme, yakıştırmanın ötesine gitmez. O halde en büyük lütfun akıl ve kalp olduğu gerçeğini unutmayacağız. Bu ilk ve önemli bir aşamadır.


Şimdi gelelim insana doğuştan verilen iyi kullanıldığı zaman insana değer katan veya değersizleştiren durumun ele alınmasına.


Bir kere can bir emanettir. Bu emanetin doğru bir şekilde kullanılarak emanete hıyanet edilmemesi gerekir. Kaldı ki bu emanetlerin doğru bir şekilde kullanılması halinde karşılığını, görmek, kar etmek, hatta ölümsüzleştirmek imkânı da söz konusudur.


Bununla birlikte değer aldatıcı olmamalı, ikiyüzlü olmamalı, dahası insanı kandırmamalıdır. İtibar elbiseye, makama, şöhrete, rakama yapılabilir. İtibar halkın verdiği emanet makamın temsil gücüne veriliyorsa bir noktada doğrudur.


Ama itibar dış görünüşe, kisveye, aldatıcı cazibeye, makama veriliyorsa varın bunları kaybedenlere sorun…


Sağlık Asteğmeni olarak görev yaptığım, hatta kışlanın söz konusu olmadığı GATA’da vatani görevimi yaptığım sıralarda idi. Albay rütbesi ile emekli olan bir üst düzey kapıdan bir geçti, sonra bu geçiş birkaç kez tekrarlandı. Emekli olan komutan erlere neden kendilerine selam verilmediğini söyleyince asker siz şu anda emekli oldunuz cevabı ile karşılaştı. Komutan da görüyor musunuz dün bize nasıl davranıyorlardı, şimdi nasıl davranıyorlardı? Sözü oldu.


Yine Başkentte TBMM’ne geçmişte seçilerek görev yapmış, onlarca milletvekili, bakan görüyorsunuz. Kimilerinin zaten ayakları hala yere basmayıp yukarıda dolaşarak burnu ile etrafı göz ucu süzüp saygı beklediğini görürsünüz. Birkaç adım aşağı indiğinizde kalabalıklar arasında bu kesimin hiç fark edilmeyen kalabalıktaki bir fert olarak görürsünüz.


Aynı şekilde üst düzey veya idarenin değişik kademelerinde çalışmış idareci ve bürokratlar görürsünüz. Görevde iken koltukta şekilden şekle giren, yerinde var olduğu halde yok olanlar, sadece kendisi ile yakın temasta olanlarla görüşenler, makamın gücü ile güç kazananlar, kırmızı halı dışına çıkmayanlar, bugün git yarın gel diyenler, işleri bürokrasinin içerisinde boğanlar da görevden alındıktan sonra çevreden taltif, takdir beklentisi içerisine girerler. Ama nafile dün hizmetli, düz bir memur gözüyle baktığından bile görmemezlikten gelme halinde adeta kendi kendilerini yerler.


Bu durum seçilmişlerde de atanmışlarda da aynıdır. Seçilmiş mahalle, köy muhtarından tutun en üst düzeye kadar hep bu tür yakınmaları duyarız. Hatta bir köy muhtarının seçimi kazandıktan sonra köy kahvehanesinde kıymetli köylüler ben de dün sizin gibiydim ama bugün görüyorsunuz sizden farklıyım anlayışı bu konudaki bakış anlayışını göstermesi açısından oldukça manidardır.


Kazandıkları ile birden patron olanlar, işadamı olanlar da farklı değiller elbette. Kazanmanın verdiği hırsla aynı zamanda adaletsizlik ve helal çizgisinin de ortadan kalkması dengeyi alt üst eder.


Hele hele liyakatle hak etmeden bir makam verilmiş, bir kazanç sağlanmışsa işler daha vahim bir hal alıyor. Bu emanet makamlarda zaman israfı mı dersiniz, deneme yanılma ile kaybedilenlere mi yanarsınız, yanlışların sıralanmasındaki düzeltmelerdeki bocalamaları mı düzeltmeye çalışırsınız bilinmez ama sıkıntı başka sıkıntıların ortaya çıkmasına sebep olur.


Bu işin sadece bedeni özelliklerle birlikte liyakat durumu ile ortaya çıkan dar bir tablodur. Ya tablonun detayı ve hasletler, hassasiyetler, duygulardaki eksikliklerin ortaya çıkardığı vahim durumlar?


Birden yaşananlar karşısında görevi yapana bu bir değer mi, değer verilecek birisi mi, geçici bir dünya için değer mi demekten alıkoyamıyor insan kendisini…

Tüm Yazılar için Tıklayınız