Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386069

  • Toplam         : 3438001

Köşe Yazarı › Yücel CAN › RAMAZAN VESİLESİYLE GEÇMİŞ İLE BARIŞMA
5609 kez okundu
08/04/2011

Yücel CAN / RAMAZAN VESİLESİYLE GEÇMİŞ İLE BARIŞMA



RAMAZAN VESİLESİYLE GEÇMİŞ İLE BARIŞMAK


Mümkün olabilse de zaman tünelinde bir yolculuk yapılabilse herhalde insanların çoğu geçmişe hissiyatıyla birlikte yolculuk yapmayı çok ister. Sevdiğiniz dönemler, güzel anılar, duygulara hitap ederek ruhu okşayan latif esintiler, muhipleriniz, dokunduklarınız, hissettikleriniz, sevdalarınız ve dahası zamana inat bir seyir…


Sahi teknolojinin bütün rahatlıklarına bir tuş ile ulaşabilmesine rağmen bütün hissiyatımızla o eski günlere gidebilme imkânı var mı?
“O eski günler var ya! O eski günleri unutmak mümkün mü?”
Aslında en büyük sıkıntı da geçmişe sırt dönüp onu yok sayarak, küs bir şekilde ilerlediğini zannedebilmektir. Kim geçmişini reddederek, geçmişi kör bir göz ile eleştirerek yok sayarak ilerlediğini söyleyebilir ki?


İşte geçmişi unutmayı medeniyet sanan toplumlardaki kültürel yozlaşmalar, kişilik erimeleri, rüzgâr misali bir oradan bir buradan alçakta sürünmeler, savrulmalar…
Adeta temelsiz bir şekilde binayı yükseltmeyi deneyerek yer yer karşılaşılan sarsıntılardan ders çıkarmayıp koca gökdelenin bir an hafızasının karışmasına, yok olup gitmesine nasıl şaşılmamalı, bu hal insanı nasıl bir tefekküre sürüklemesin ki?


İşte Japonlar… Japonlar ilkokul çağındaki çocukları önce meşhur hızlı trenlerine bindirip sonra dünya markası olan şirketlere götürüp daha sonra aynı çocukları alıp Nagazaki ve Hiroşima’ ya ayak bastırarak işte nereden nereye geldik diye aslında tarihe ciddi bir vurgu yaparak nesillerini yarına yetiştiriyorlar.
Ortada apaçık böyle bir örnek varken geçmişe küsmek, geçmiş ile rabıtayı koparmak neden?
Kalkınmanın, gelişmenin bir yolu da geçmiş ile barışmaktır. Batılılaşmak adına kültürel uzaklığa bir dur diyerek özüne dönebilmektir.
Ülkemizde de yeniden yapılanma çerçevesinde özellikle insan odaklı hizmet sunan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kültür, Sanayi Bakanlıkları ile beraber Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere birçok bakanlığın hizmetleri arasında geçmiş ile irtibatın sağlıklı bir şekilde kurulması öncelikler arasında olmalıdır. Gelişebilmek için geçmişle irtibatlı olmak gerekir.
Ortada çok uzak olmayan bir geçmişte Osmanlı ve Selçuklu gibi iki önemli devletin uygulamalarını okumak, tanımak bile bugüne önemli ölçüde katkı sağlayacaktır.


Yeniden yapılanma sürecinde bakanlıklar düzeyinde ısrarla söylemek, tekrar etmek gerekirse dün ile tarih ile barışma sürecine hızla başlanmalıdır.
Yıllardır sosyal hizmet ve sosyal yardımlar adına İngiltere’den dünyaya yayılan yoksullukla ilgili Elizabeth Kanunlarından daha önemli Selçuklu ’da da Osmanlı’da da bireyden tutun kurumlara kadar insan onurunu zedelemeden hizmet sunan çok değişik modeller yok muydu?
Allah rızası, sevap, günah kavramlarından hareketle yapılan yardımlar sadaka, zekâttan tutun garip, gureba, yetimlere yönelik kurumlara kadar neler yoktu ki bu imparatorlukların yapısında.


Asıl mesele insana hizmet edebilmekse içerisinde bulunduğumuz Ramazana ayı vesile kılınarak bir başlangıç yapılabilir. İşte tarihin canlı bir şahidi olan Harput!
Daha geçenlerde ölüm yıl dönümü nedeniyle mevlit münasebetiyle gönüllere bir şeyler fısıldayan Albay Hacı Hulusi Yahyagil Abi. Neler yok ki bu anlamlı hayatın içerisinde?


Hayatı kahramanlıklar kadar samimiyet ve onurlu tavırlarla dolu Koca Çınar Hulusi Bey hayatıyla kimlere seslenmez ki?
Harput’ta Sara Hatun Camisinde sadaka için yarı kapalı olan pencere zenginlerin ihtiyaç sahiplerine yönelik destekleri bugüne neden aktarılmaz ki?
Rivayete göre Harput’ta yaşayan fakir bir aile ramazan ayında beş çocuğuna yetecek kadar pencereden para alır. Eve geldiğinde bir çocuğuna akrabasının bayram ihtiyacı aldığını görür ve o çocuğa ait parayı pencereye geri götürür. İşte bu güzel davranış vasıtası ile tarih ile yeniden bağ kurulmalıdır.


Harput’ta bir Zatın evladının iftara yakın bir zamanda fırından sıcak ekmekleri ücretsiz olarak dağıttığı gibi hadiseler anlatılarak bugün, dün ile ramazan vesilesi ile yeniden köprüler kurulmalıdır.
Yine Harput’ta rivayet edilir ki; bir ramazan ayında Tayyar Baba eşeğine oruç tutturmaya karar verir. Akşamdan akşama önüne yem doldurur, suyunu verir. Sahurdan sonra önünü temizler. Bir ay sonra bayram günü sırtına binerek Harput'a çıkar. Orada Allah-u Teâlâ’ya şöyle niyazda bulunur: "Rabbim, oruçtan kasıt aç ve susuz kalmak ise, eşek ola¬rak yarattığın bu canlı Tayyar kulundan daha iyi oruç tuttu. Yok eğer oruç bunun ötesinde bir şey ise, ne olur bana bu sırrı bildir." O, oruç konusu geçtiği zaman çevresindekilere: "Hamdolsun, Rabbim bana orucun hikmeti¬ni bildirdi." dermiş.


İşte yaşanan bu hadise ile oruç tutmanın sadece aç ve susuz kalmamak olduğunu anlamak için de Harput’taki ramazan vesilesi ile dün ile barışılmalıdır.
Sara Hatun’dan, Ulu Camiden güç ve gönül birliği ile Elazığ’daki televizyon ve radyo kanallarının yapacağı ortak yayınla Harput’u, Harput’taki ramazanları kanaat önderlerinden, yaşayan tarihten dünyaya haykırma değerlendirilmesi gereken bir fırsattır.
Harput’un bir ilim ve kültür merkezi olduğundan hareketle bölge statüsünde olan Harput Diyanet Merkezinin de tarihe ışık tutacak bir şekilde bir ihtisas merkezi haline getirilmesi de neden bir ramazan bereketi olmasın ki?


Herkes kendini tanımaya fırsat vererek dünü ile yeniden köprü kurmaya gayret göstermeli ve kurumlar da bu anlamda insanlara hizmete özen göstermelidir.
Teknoloji ne kadar kolaylıksa da dokunmak, hissetmek, dünü unutmamak da teknolojinin veremediği bir gerçek olsa gerek. O halde geçmiş bugüne taşınarak yarın daha müreffeh bir hal alabilir. Ramazan ve Harput sadece bir pencereden bunun bir vesilesi.

Tüm Yazılar için Tıklayınız