Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386095

  • Toplam         : 3439534

Köşe Yazarı › Yücel CAN › MEZİYET VE ŞAHSİYET MEKTEBİ
6449 kez okundu
07/05/2013

Yücel CAN / MEZİYET VE ŞAHSİYET MEKTEBİ


Hayat uzun bir cümledir ta ki nokta ile son buluncaya kadar. Ama bazen de nokta ile bedenen hayat bitse bile geride bırakılan bir hoş sada, faydalı bir ilim, hayırlı bir evlat ve sadaka-i cariye ile devam eder.

Yani öyle bir ilim, bilim, fen, kalp ile süslenen bir akıl ki insanlığa hazır ve hizmette yarışa dursun. Ve insana hizmeti de sanatla yolla, ibadethanelerle, sebillerle… süslesin. Hiç bir şey bilmiyorsa insanlara zarar vermesin, hayrı, iyiyi, güzeli konuşsun, kötülükleri men, hayırların fethinde anahtar, gönüllerde sultan olsun.

Bu anlamda kim Sevgililer Sevgilisine, Mevlana’ya, Yunus’a, Mehmet Akif’e… ölü diyebilir, gerçeği görmezlikten gelebilir ki?

İnsanın sözü, yaşantısı ve dahası geride bıraktıkları yaşamasının sebebidir. Herkesin de ağzına hakikati ifade etmek de yakışmaz. Bazen de isimler insanı yansıtır, kişinin icraatları da ismi ile uyum içerisinde olur. Tıpkı Merhum İbrahim Hulusi Yahyagil gibi.

Fazla söze ne hacet! İşte her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz samimiyetin, mutluğun yüksek seciyeli hayatın adresi.

Bir unvan kazanmak için seneleri veririz. Kim bilir istediğimiz başarıyı da elde edemeyiz. Belki de sıradan oluruz. Bazen de ihtisaslaşma adına yıllarımızı ömürden sermaye olarak aktarır dururuz.
Ama bir hayat düşünün ki insana hizmetle dolu, üstelik samimi samimi.

Söyleyin ha bu güzellikleri elde etmek için kaç yıl daha okumak, hangi alanda ihtisaslaşmak gerekir?

İşte hayatının anlamı olan Üstadı, Bedizzamanın kendileri ile ilgili kanaatleri;

"Siz maddî rütbenizden çok yüksek, manevî rütbeniz iktizasıyla, ayrı ayrı yerlere gönderiliyorsunuz. O yerlerin sana ihtiyacı var. Hiç merak etme!
-Birincilliği daima Sana kazandırıyorlar.
-Birinci oldun, Sen bunların birincilerinden oldun.
-İşte mağrur olma, şükret; sen o askerlerden bahtiyar birisin ki, evvel yetiştin.\"

Belki birçoğumuzun geceleri yazarak gazetecilik de yaptığını bilmediğimiz yüksek karakterli, ihlâs kahramanı Hulusi Abi2nin herkesin kendisini görmek istediği kılıç gibi keskin, güneş gibi sıcak ve aydınlık derecesinde gönüle hitap eden ve insanlığın adeta huzur reçetesini içeren o tılsımlı sözleri ve hayatından çok kısa bölümler…

İşte Hacı Bey’in herkese hitap eden ölmez ve eskimez sözler, eserler:
* Bu asırda İslam âlemi çok perişan, iş ciddiyeti, yaşam ciddiyeti yok. Yirmi kişiden ancak bir iki kişiye itimat edilebiliyor. Yüzde doksanı itimatsız, güven yok. Ben böyle söylerken biraz mübalağa olsa bile, camide evliya, ticarette eşkıya gibi olanlar, nasıl çarpayım, çırpayım diye uğraşır. Parası yok, sıkıntılı adam, geliyor ödünç istiyor. Karz-ı hasen. Aynı kedi gibi. “Söz veriyorum, şu kadar istiyorum, şu zamanda vereceğim.” Zaman doluyor gelmiyor, gidiyorsun, kedi olan o kişi aslan kesiliyor. “Ne oldu, kıyamet mi koptu, veririz, Allah’ın günü bitti mi?” diyor. Doğruluk şart, hayatın bütün ünitelerinde sıdkın, doğruluğun esas alınması lazım.
* Dikkat edin, eğer bir kardeşinin yüksek sıfatları var, güzel hizmetleri var, güzel hususiyetleri var da, o kardeşinin o meziyet ve kabiliyetlerinden rahatsız oluyorsan, sen çok çiğsin. Git kendini tekmil et, anlıyor musun? Kardeşinin meziyetinden, kabiliyetinden dolayı içinde bazı mikroplar nüksediyorsa senin mesleğinde, senin dünyanda nakıslık var.
* Bazen adam için diyorsun: “Bundan ne köy olur, ne kasaba. Anlatırım, anlatırım anlamaz. Bırak yahu nefesimizi tükettik.” Böyle deme. Bu, tecrübe vaziyeti almak olur ki, su-i edeptir. Sen yalnız anlat.
* Hele siyasette lafızlar ters dönüyor. Vaat ediyor, vaat ettiği iş olmuyor. Cemiyetin kayyumu olan değerlerde dehşetli erozyonlar var.
* Ben parasını veremeyeceğim malı satın almam. Ben sokakta gezer kalbimi bozmam.
*Küfrün esası yalandır. Küfür yalancılık üzerine kurulmuş,
* Ferman tozlu havada okunmaz.
* Muhabbet habbeyi de deler, kubbeyi de deler.
*Gönüllere girmek lazım, resme değil.
*Muhabbet habbeyi de deler, kubbeyi de deler.
*Dikkat edin, eğer bir kardeşinin yüksek sıfatları var, güzel hizmetleri var, güzel hususiyetleri var da, o kardeşinin o meziyet ve kabiliyetlerinden rahatsız oluyorsan, sen çok çiğsin. Git kendini tekmil et, anlıyor musun? Kardeşinin meziyetinden, kabiliyetinden dolayı içinde bazı mikroplar nüksediyorsa senin mesleğinde, senin dünyanda nakıslık var.
*Bu asırda İslam Alemi çok perişan, iş ciddiyeti, yaşam ciddiyeti yok. Yirmi kişiden ancak bir iki kişiye itimat edilebiliyor. Yüzde doksanı itimatsız, güven yok…
* Doğruluk şart, hayatın bütün ünitelerinde sıdkın, doğruluğun esas alınması lazım.

Kula kul olmayan, Kahraman Asker “ Kimseden sevmek, hürmet ve medih etmek beklemiyor, daima hüsn-ü zanna layık olmayıp hayır duaya muhtaç olduğunu beyan eder”lermiş.

Korkuyu aklından, ruhundan, bedeninden silen Kahraman ve fedakâr Albay “Biz harbe giderken pilâv yemeye gider gibi hevesle gitmiştik.”dermiş.

Yusuf kuyuya düşüp oyunlar oynanınca kör olmuştu Yakup (A.S) ta ki Yusuf’un kokusunu alıncaya kadar. Bir de Hocası Üstad Bedizzaman da Hulusi'nin kokusunu alıyorum. Arayın, bulun"dermiş.

Ve bir hayat düşünün ki dünyada ve ahirette hissedar olsun.
Evet. Bu hayat belki bir kişiye ait ama bu hayatta hayat var, selamet var, samimiyet var, hizmet var, rıza var, kanat var, fedakârlık var, inanç var, itimat var… Bu hayat birçok yönüyle önemli bir emsal. İşte hasta bir sosyal hayatın en okunabilir bir şekildeki reçetesi.

Bu hayatı her yıl güzel bir şekilde vesile olanlar ve bugünü tarihe kaydedenler elbette alkışlanmalıdır. Ama bu güzel örneği başkaları da görerek bu mümtaz, insanlık abidesi vakur Şahsiyet her yönüyle uluslar arası düzeyde ele alınmalı ve Harput’un da bir kez daha ölü bir şehir olmadığı fark edilmelidir.

Tüm Yazılar için Tıklayınız