Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 2

  • Kişisel           : 386072

  • Toplam         : 3438290

Köşe Yazarı › Yücel CAN › Duygulu kalem
6326 kez okundu
12/12/2008

Yücel CAN / Duygulu kalem



Yazmak, gönülden yazmak, samimiyetle yazmak, güzele bir şeyler katabilmek için yazmak, insanlığa hizmet edebilmek için yazmak, hem de karşılıksız yazarak öze bir şeyler katabilmek öyle tarifi mümkün olmayan bir güzellik ki…

Yazmak duyguların yaşanmasıdır, yazmak karşıdaki ile konuşmaktır, dertleşmektir. Yazmak insanı geliştiren, ufkunu genişleten adeta bir sanattır. Yazmak kendini bilmek, taşın üstüne taş koyarak bir binayı meydana getirmede karınca misali de olsa görevini yerine getirmektir.

Kalem kendini yazarak ifade eder okuyucularına. Kalemin dostları yalnızlığını hissettirmez her zorluğun yaşandığı hayatta. Kalem, yazıları ile bir aynadır okuyucuları için. Kalem bu güzellikleri yazmada hangi kelimelere sıra gelir bilmez belki. Kalemin dili görevi yerine getirmenin mutluluğu ile sökülür bir bir heceler, kelimeler. Kalem, yazının sonunda “keşke hiç elimde düşürmesem der …” Kalem, kimlerin dünyasını yaşatarak yansıtmaz, hayatın merdivenlerindeki hangi hikâyelere can katmaz ki.

Hele Kalem; sevgisini, samimiyetini hep yaşamaya çalışırsa, sevmeye de cesareti varsa, hayatın duraklarındaki gerçekleri görecek göze sahipse, hayatın dönemeçlerinde her kesimi temsil eden insanlarla hasbıhal edecek gönül güzelliğine sahipse, soğuk kış günlerinde bile yürekleri ısıtıyorsa, yazın bunaltıcı sıcaklarında serinlemeyi biliyorsa, kendini dünyaya açmış ağlayan gözyaşlarını “erkekler ağlamaz” sözüne aldırmadan taşlaşmış yürekleri yumuşatan sevgiye sahipse, hayat dertlerle de dolu olsa denenmeye değer diyorsa, en sert kayalar karşısında bile dehşete düşmüyorsa, bütün güçler karşısında bükemediği eli öpmeden onurlu bir insan kimliği adına mücadele ediyorsa, karşıdaki yangını söndürmeye giderken ayağına çelme takılmasına rağmen bir bebek gibi yürümeye inat ediyorsa, insanlığa hizmete koşarken kaygı ve menfaatler karşısındaki ben merkezli tavırlara rağmen azmini yitirmiyorsa, hele hele en zor zamanlarında bile gülebiliyor ve tebessümü ile katılaşmış kalpleri yumuşatıyorsa, hayatı güzel görüp güzel düşünerek mutlu olarak hayata hayat katıyorsa, bütün sıkıntılara rağmen teslimiyetle hala insanı sevmeye yüreği varsa, insanlığa hizmet için Mevla’nın hoşgörüsünü, Yunus’un aşkını, Akif’in vatan sevgisini; hele hele Sabır Kahramanını da kendine rehber ediyorsa kim bükebilir Kalemin kolunu, hangi sisli hava ümitsizleştirir Kalemi, ne zaman yalnız hisseder Kalem kendini, teslimiyetle ölüme meydan okur o zaman Kalem ve ölse de ölmez Kalem… Çünkü yalnız değildir bu yolda Kalem.
Kalem çok dirayetli olmalı dünyada yaşananlar için. Kalem bütün fırtınalara, rağmen üşüse bile ısıtabilmelidir okuyucularını. Ama Kalem bazen yazmak için öyle zorlanır ki. Sanki ağzını bıçak açmazcasına konuşamaz Kalem. O kelimeleri peş peşe sıralayan Kalem yazmakla, çizmekle öyle zorlanır ki. Bazen yaşananlar karşısında Merhum Akif’in şu
sözlerini, şiirini hatırlar Kalem.

“Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı, mahşerde mi biçarelerin yoksa felahı?
Mazlumu nedir ezmede, ezdirmede mana? Zalimleri adlin öldürmedi hala!
Cani geziyor dipdiri… Can vermede masum. Suç başkasının da niçin başkası mahkûm?
Mademki ey Adl-i İlahi yakacaktın… Yaksaydın O melunları… tuttun Bizi yaktın.
Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar, bir giryede bin ailenin matemi çağlar!
Na-hak yere feryad ediyor acize hak yok! Yetmez mi musab olduğumuz bunca devahi?
Ağzım kurusun… Yok musun ey Adl-ı İlahi!”

Merhum belki lisanımızın tercümanı. Ama O Akif, belki farklıdır O’nda mana.
Birden insana olan sevgisi, sevdası, aşkı, yaşama dönen bu hayat tarzından kaynaklanan tecrübeler akla gelir Kalemin. Daha bu yolda yürüyecek çok yollar var diye düşünür Kalem.
Ve Kalem kendi kendine; Hey Dostum unutma ki bu kalabalık şehirde birçok insan yalnız olabilir ama Sen yalnız değilsin. Unutma ki senin kalplerde yerin var, uzaklarda da olsa Senin dostların var. Çünkü Sen; ayrılık otları arasında mücadele eden bir Sevda Çiçeği, bir Kardelen ve Umutsun. Ve Sen duyguların, hasletlerin unutulan Özlemisin. Sen, tahribin kolay bir şekilde yapıldığı sabırla zor olan tamire talipsin. Sen; güzel görmeli, güzel düşünmeli, kötü değerlendirmeleri gösteren gözlükleri değiştirmelisin. Hem yarın hayatın can damarı olan yağmur vesilesi ile birçok şey hayat bulacak, karanlığın perdesi güneşin doğması ile yırtılacak. Hem yarın bayram ve daha çok bayramlar yaşayacaksın. Yılda birkaç gün de olsa dostluklar hatırlanacak, tozlanan insanlık belki de derin bir nefes alacak, kötülükler tatile çıkacak, umalım ki bu tatil ebedi olsun.
rre kadar her şeyin değerlendirildiği bu hayatta, yapılan her bir kötülüğün yürekte bir sancı, hayatta silinmeyen bir iz olduğu da unutulmamalıdır.

Ve Bayram. Teknolojinin bütün imkânlarına rağmen dokunmanın güzelliğine erişemeden, el öpmeden geçirilecek bir Bayram. Babasını, annesini, kardeşlerini, evlatlarını, eşini, dostunu kaybetmeyen ve onları unutmayan, varlıklarını da anlamdıran şanslı insanlar bugün unutkanlığı unutmalılar! Sevgi, barış, hoşgörü, kardeşlik, paylaşım, değerler hatırlanmalı bugün. Kimsesizler, yetimler, hayattan göçenler, toprakta yaşayanlar ve hele hele şehitler ve yakınları bugün başımızın tacı olmalıdır bugün.
Ve Kalem, güzelliklerle donatılmış bayramlarda da, hüznün hakim olduğu zamanlarda da azimli bir şekilde bitirilmesi gereken onurlu bir hayat adına kulaklara ve gönüllere hep güzel şeyler fısıldamaya devam etmelidir.
Bütün zamanlarımızın bayram edası içerisinde geçmesi temennisiyle…

TEBRİK: Elazığspor’un daha iyi günlere taşınması adına seçilen Sayın Suat Öztürk’ü ve Şahsında bütün Yönetim Kurulu Üyelerini tebrik eder, Elazığspor’u tekrar Süper Ligde görme adına çalışmalarında başarılar dilerim.

Tüm Yazılar için Tıklayınız