Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386087

  • Toplam         : 3438863

Köşe Yazarı › Yücel CAN › ORDA BİR KÖY
6287 kez okundu
05/01/2012

Yücel CAN / ORDA BİR KÖY


Yaş otuz beşi geçti. Bugün içimden geldiği gibi ömrün, hayatın temeli olan çocukluk yıllarına doğru yolculuk yapmak istiyorum. Bebeklik, çocukluk dönemlerine… Çocukluk denince artık sıfırdan on sekiz yaşına kadar uzanan bir yolculuğun içerisine ilk gençlik dönemini gizleyerek.

Çocukluk dönemi es geçilebilir mi, doğduğunuz yerler unutulabilir mi, geçmiş inkâr edilebilir mi, hatıralar hafızalardan silinerek yok sayılabilir mi?

Bir çocukluk ki köyün güzelliğinde şen, bir çocukluk ki Keban’ın sokaklarında Fırat kadar berrak ve coşkulu, bir çocukluk ki köyün, ilçenin ötesinde Elazığ’ın gizeminde şen ve gelecekten umutlu.

Bugünün temeli Üçağaç Köyü, Keban ve Elazığ üçgeni. Her üç yer de hayatımda çok önemli bir yere sahip. Baba mesleğinin avantajından olacak ki belki benim yaş grubumdaki çocukların bile hayal edemeyeceği yerler de vardı bu dünyada.

Öyle ya Üçağaç’ın arkasındaki Fırat, karayoluna yakın araç seslerinin son bulduğu Keban dışında Fırat’ın ötesindeki Kemaliye ve güzel sayfiye yerimiz Ağın; Arapkir, Çemişgezek, Pertek, Baskil, Sivrice, Maden, Palu, Karakoçan gibi dünyalar da vardı. Bir de bir başka dünya, farklı bir il daha vardı; Malatya.

Üçağaç Köyü. İlk baktığınızda özellikleri, zenginlikleri çok ama zenginlik içerisinde fakirlik çeken bir köy. Kırk altı kilometrelik Keban ve Elazığ’ın hemen hemen ortasında, ana caddeye yakın kıvrımlı bir halde bir kilometre uzak olan, rakımı yüksek, oksijeni bol, orman köyü, Poyraz Nahiyesine bağlı bir köy ve Kuzova’nın köylerinden bir köy; Üçağaç Köyü…

Poyraz’ın nahiyesi olduğunu köye gelen askerden anlardık, bir kilometre olan yollar yılan gibi kıvrım kıvrım, kar, yağmur yağmaya dursun merkez köyün yolları hala asfalttan yoksun. O köy, ne Elazığ'ın, ne de Keban'ın nimetlerinden faydalanan, Kuzova’nın tepesinde kalan, orman köyün nimetlerinden yoksun çocukluğumun geçtiği o güzel ve şirin köy.

Böyle giderse herhalde üç ağaç olacak o köy. Neden Üçağaç?

Kimilerine göre Üçağaç altında yatan şehitlerden dolayı Üçağaç ismini almış. Kimilerine göre Konak Mevkisinden bulaşıcı hastalıktan bağlarının sökülerek inşa edildiği bir köy. Vikipedeiaya göre de dört yüz yıl önce iskân edilen Oğuzların Kayı boyundan Karakeçili ve Sarıkeçili oymakları tarafından kurularak daha sonra Azerbaycan Karabağ'dan gelen Türk ailelerin yerleştirildiği bir köy.
Köyün yemek kültürü geleneksel Elazığ mutfağıyla uyumlu olup kılık kıyafeti ve oyun havaları Harput kültürüne dayalıymış. Köyde okuma yazma oranı yüzde yüze yakın. Özellikle yaz aylarında köy içinde mevcut bulunan sahalarda çeşitli spor aktiviteleri yapılıyormuş. Yaz aylarında serin ve havası temiz olduğundan piknikçiler tarafından sık sık ziyaret ediliyormuş.
Elazığ merkezine 25 km uzaklıkta olan köy Beriçöl Dağı yanına kurulmuş. Ulaşım sorunu Keban yoluna yakınlığı nedeniyle yokmuş. Çevresine göre yeşil alan ve orman bakımından zengin olan köy yeraltı suları yönünden de zenginmiş. Her türlü meyve ve sebze yetiştirilebilen köyün rakımı yüksek olduğundan serin olup sık sık ziyaret edilen konumda ve özellikteymiş...
Köy karasal iklimin etki alanı içerisinde olup köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıymış. Ayrıca Beriçöl Dağında krom, kireç, alçı, bazalt gibi madenler çıkarılmaktadır. Köyde, ilköğretim okulu var, ancak kullanılamamaktadır. Köyün içme suyu şebekesi var, kanalizasyon şebekesi ise yoktur. PTT şubesi ve PTT acentesi yoktur. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ayrıca ulaşımı sağlayan yol stabilize olup hala asfaltlanmayı beklemektedir, köyde elektrik ve sabit telefon var. Köyde 80 kişilik bir mescit ve geçici köy imamı mevcuttur. Ayrıca futbol, basketbol, voleybol sahaları mevcuttur. Nüfusu da yüz civarı. Vikipedia öyle diyor ama…
Birçoğu sanki duyum. Mesela köyde cami ve hoca yok, sahalar göreceli…
O köyde sanki herkes bir ailenin çocuğu gibiydi. Annelik, ablalık, ağabeylik, emmilik, dedelik ve ninenlik kavramları çok anlamlıydı. İstiklal Savaşını, Çanakkale’yi, Kore’yi, Dersim’i anlatan, ipek yolunun bu güzergâhtan geçtiğini anlatan yaşlı çınarlar yok artık.

Futbolun, sporun oynandığı sahalar ancak sadece yaz ayında şenleniyor. Bir zamanlar mezraların geldiği okul yok artık. Camiden, sağlık merkezinden yoksun Üçağaç Köyü okuma oranının artmasıyla adeta terk edilmişliği yaşıyor. Bahçelerde sular artık coşku ile akmıyor, yazın sıcağında bile rüzgâr sessiz esiyor, bahçeler yalnızlığına yanıyor.

Beş mezrası olan o köy iletişime ayak uyduramıyor, Rahmetli Hulusi Sayın Paşanın, Hal köyüne açtığı yol patika halini almış, orman köydeki domuzlar köylüye bela olmuş, susuzluk toprakları çatlatmış, köy yolundaki çeşme artık misafir ağırlayamaz olmuş, köyün yeraltı zenginlikleri köye bir fayda vermez olmuş.

İşte o köy için Günışığına, televizyonlara Sayın Sebahattin Sarman defalarca dikkat çekmiş. Ama sese kulak veren olmamış ki mevcut durum hala devam ediyor.

Bir atasözümüz var bülbülü altın kafese koymuşlar, ah vatanım demiş. Memleket küçük vatandır, toprak hayattır. Bülbül bile altın kafeste memleketini aramış. Her nerede ve nasıl olursa olsun insan aslını, memleketini, vatanını unutmamalı, vefayı revirde can çekiştirmemelidir.

Bir Üçağaç hayal ediyorum yeraltı zenginlikleri ile nazarları celbeden, Bari Çölde büyük ormanı ve şelalesi ile albenisi olan, yolları asfalt, köyler arası ulaşım ile hizmetleri devam eden, oksijeni bol bu köyde sağlık, spor ve eğitim merkezi olacak, liman başkanlığı ve Kuzova’nın nimetlerinden faydalanarak toprağın su ile barışarak Elazığ’a uzanan bir yolculuktaki yeşilliğin adresi olsun o köy.

Ahmet Kutsi Tecer yıllara inat kulağa hoş gelen ve unutulmayacak şu güzel sözleri bakın rüzgâr esintisi gibi ne güzel söylemiş; “Orda bir köy var, uzakta O köy bizim köyümüzdür…”

Başka köylere, beldelere, ilçelere, şehre gitmek ne büyük bir şey ve ne kadar anlamlıydı elbette. Çocukluk dünyası köyler, ilçeler ve Malatya farklı dünyalardı ve çocukluğun da bir başka çehresiydi. Ya başka dünyalar yok muydu?

Peki, ne yapılmalı o köye. Küçükken bu dağın arkasında başka yerler var diye düşünüyorduk. Şimdi başka köyler, ilçeler değil, değişik medeniyetleri, özellikle yaşamın temel özellikleri su, altyapı, yol buraya taşımak galiba ilk aşama olsa gerek…

Tüm Yazılar için Tıklayınız