Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 3

  • Kişisel           : 386098

  • Toplam         : 3439869

Köşe Yazarı › Yücel CAN › HEP AYNI COĞRAFYA
5806 kez okundu
02/09/2011

Yücel CAN / HEP AYNI COĞRAFYA


İnsanın kendisinden tutun yaşanılan çevreye, memlekete, ülkeye, hatta ta dünyanın değişik köşelerinde sürekli bir değişim ve gelişim var. Bir bakıyorsunuz ki ta kıtalar ötesinde olan bir durum sizi etkileyivermiş. Her ne kadar bize ne tarzı bir yaklaşım olsa da duyarsız kalamıyor insan en yakınına da, en uzağına da.

İnsanoğlu duyarsız gibi görünse de kimi zaman yaşananlar hayretler içerisinde bırakıyor insanı. Ta ötelerdeki bir yanardağ iklimi, ulaşımı ve turizmi etkilememiş miydi?

Küresel ısınma dedikleri dünyanın ısı dengesini bozup çevreciler başta olmak üzere birçok kesimi harekete geçirmemiş miydi?

Küresel kriz iflasların habercisi değil miydi, ekonomik kriz başta olmak üzere birçok krizin etkileri dalga dalga dünyaya yayılmamış mıydı?

Tabii ki bir başka yüzü vardı dünyanın dengesini bozarak yürekleri sızlatan, insanı utandıran, kanları donduran o manzaralar vardı ya!

Dünyanın Süperlerinin el üstünde oynatarak demokrasi, insan hakları adına müstemlekeci ve barbar davranışlarındaki utanç verici manzaraları, insanlara reva görülen utanç manzaralarını, özellikle belli bir coğrafyada yaşanan kara günleri, katliamları, soykırımları ve dehşet veren o kareleri ne kadar zaman geçerse geçsin unutmayacağım, unutulmamalı da. Hele hele özellikle belli coğrafya üzerinde kaderi tayin edilenleri ve eden uzun elleri de asla hiçbir insan ve tarih unutmayacaktır.

Kıbrıs’taki çocuk, kadın demeden sivillerin hunharca öldürülmesini, akıllara ziyan hadiseleri, dünyanın ambargo dayatmasını yıllar geçse de unutmak mümkün mü?

Hocalı’da elleri pencereye çivilendikten sonra derisi soyulan çocuğu, diğer seksenin üzerindeki çocuğu, yüzlerce kanın ve yaşlıyı, toplu bir şekilde bir kasabayı basarak üç bin civarındaki insanı toplu bir şekilde öldürerek bir kasabayı karanlığa boğanları ve onları cesaretlendirenleri unutmak mümkün mü?

Balkanlar da zorunlu göçlerle adeta öldürme yarışlarındaki iğrenç manzaraları, Belene Kampını, Bosna’da yirmi dokuz günlük bir bebeği ve yüz bir yaşındaki kör bir nineyi gaddarca öldürenleri, dünyada en toplu bir şekilde yapılan on bir binin üzerindeki soy kırımı yapanları, Kasaplara kol geren merhamet şaşkınlarını unutmak ve affetmek mümkün mü?

Kuzeydeki Türk Cumhuriyetleri, Balkanlar derken, demokrasi adına suskun Süper Müstemlekecilerin kolları insan hakları, barış adına Ortadoğu’yu, Asya’yı hiç unutur muydu?

Daha fazla insan hakkı ve barış adına Irak, barışa hasret kalmıştı. Ebu Gureybdeki garabetler ve çığlıklar gökleri inletiyordu. İnsanların ölmesi normalden öte değildi Irak’ta. Çıplaklar kampı bile bu kadar çıplak değildi, çağlar ötesi bile bugünkü çıplaklığa çağdaş diyemezdi. Bir zamanlar Kerbela'da ölüme dur diye el uzatmayan Irak, sanki kanla yoğrulmuş topraktan kendini alıkoyamayacak gibiydi. Ya gizlenerek saklanan, unutturulmaya çalışılan Kerkük?

Kan ve gözyaşı Ortadoğu’da bir tek Irkla sınırlımıydı? Ya Filistin!!!!

Muhammed’e atılan kahpe kurşunları, babasına haykıran güzel kızın nidaları, yurtlarından sürülen Filistinlilerin mahzuniyeti ve insani yardıma bile tahammül edemeyen barbarların, sadece kendi dinine kol kanat geren sayıca az, ama zulüm itibariyle dünyanın dengesini bozanları, gargat ağacının tek dostları Yahudilerin sınırsız hallerindeki yolun sonunu okumaz tavırları?

Ya varlık içerisinde yokluğa mahkûm edilerek dertleri içerisinde baş kaldıramayan Afganistan, Afrika… farklı mıydı sanki?

Değişik şekil ve kisvelerde de olsa zulüm aynı, zulmeden aynı, zulme uğrayan aynı, ama nedense hep aynı coğrafya. Fas, Cezayir, Sudan… Ve diğerleri kan ağlıyordu. Hep aynı coğrafya, aynı.

Bir de Osmanlı’yı hasta adam ilan ederek diğer İslam Ülkelerini de bu amaçla içten içe kemirerek yok eden Dünyanın İdaresini elinde tutan o güçler. Ayrılık, fesat, hilelerle gündemi belirleyenlerin kırılası uzun kolları!

Pakistan’ı, Hindistan’ı… karıştıranlar. Kendi vatanlarıymış gibi Endonezya, Yemen, Sudan… gibi ülkelerde caka satanlar, cirit atanlar!

Mısır’da üç bin civarında üst kurarak Mısır’a milyarlarca dolar destekle, Ortadoğu’yu kontrolü altına alarak İsrail’i şımartanlar. Yine aynı şekilde Tunus, Ürdün, Lübnan ve Libya gibi ülkelerde şeytana şapka çıkaracak hilelerin o gizli, kahrolası elleri yok mu?

Bir de bir vücudun içine enjekte edilen zehir misali bu şanlı milleti ırkçılıkla, terörle, gaflet ve hileyle kandırmaya çalışan hain eller var. Haçlı zihniyetin ortak bir tezahürüdür yaşananlar.

Kindarlık adına değil, insanlık adına yapılanları asır değişse de unutamıyorum ve yapılanlar unutulamaz da. Kutsal mekânları bile kendi sermaye ve yönetiminde tutan sözüm ona Batının, Avrupa'nın, Dünyanın Süper Güçlerinin maharetleri!


Hep aynı coğrafya. Ama tarihi okumak, bilmek lazım. Bu zulüm nereye kadar. Hesap edilmeyenler var, her şeyin ötesinde Allah’ın bir hesabı var. Artık idare edilen, yönlendirilen değil, kendi çevresinden başlamak üzere sadece Asya’da, Avrupa’da değil, dünyada yükselen bir değer var; Türkiye var.

Para veren emir verir, borçlu olan taviz kar olur ya. Artık bir başka olacak, dünyanın düzeni. Güçlü olan hep galip gelmeyecek. Zulme dur diyen bir el, zihniyet aynı zamanda birlik ve beraberliğin, ortak hareketin yeni bir sayfası, dönemi açılacak.

Türkiye artık yükselen bir değer, önemli bir ülke, stratejik öneme sahip bir devlet, her zamn için itibarı olan millet. Dahası model bir millet ve devlet. Gücünün farkında olacak bir Türkiye elbette ki bazılarının korkulu rüyası, bazılarının da uzun süren kışların baharı, gecelerin sabahı olacak.

Ve ne kadar direnilirse, plan yapılırsa yapılsın artık Irak’tan sonra yok edilecek, bir Suriye, İran, bölünecek bir Türkiye, İsrail’in -Amerika’daki uzun elinin bir uzantısı olarak bölünecek Mısır, Tunus, Ürdün, hatta bir Arabistan olmayacak.

Herkesin kendi topraklarında hür olduğu, ama işbirliğinin Türkiye ile anlamlı olduğu Avrupa, Amerika ve diğer dünya ülkelerine açık ve olmazsa olmaz bir Türkiye ile tarih bir başka anlamlı olacak. Artık ağlayan ve yıpranan o coğrafya zulmün, gözyaşının değil, yeniden dirilişin, tecdidin, muhabbetin, kendine güvenin, barışın, kardeşliğin konuşulduğu bir coğrafya olacak. T4ekrarında fayda vardır. Tarihi okumak lazım, hem de iyi okumak lazım.

Sahi çok mu uzağa gittik de ne! Yok yok artık uzak diye bir kavram yok artık. Değişiklikler, iklimler hep birbirini, farklı coğrafyaları etkiliyor. Ama artık hep aynı coğrafya vahşetin, soykırımın yaşandığı mekânlar olmayacak, hep aynı coğrafya gözyaşı dökmeyecek. Bu coğrafya doğuda olduğu için önce güneşten faydalanabilecek, dağlar ve başka engeller güneşe gölge olamayacak. Çünkü Avrupa bir model olarak Türkiye’ye hamile. Sadece Avrupa değil, dünya Türkiyesiz olmaz. Osmanlı’nın da Avrupa’ya olan yakınlaşmasındaki muzdariplik de yıkılarak mimsiz medeniyete eskisi gibi rağbet edilmiyor sanki.

Belki neden hala kendimize en yakın yerler yok ey Kalem denilecek ama bu defa da ışık dünyadan günışığına yansıyacak. Ya nasip her gelen gün yakındır biz de diyelim.

BAŞSAĞLIĞI: Aramızdan ayrılan Yılmaz Yılmatepe’ye Yüce Allah'tan rahmet; Sayın Nizamettin Kızılkaya, ailesi ve yakınları başta olmak üzere geride kalanlara sabır ve başsağlığı diliyorum.

Tüm Yazılar için Tıklayınız