Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386069

  • Toplam         : 3437991

Köşe Yazarı › Yücel CAN › EZBERLERİ BOZABİLMEK
6262 kez okundu
05/02/2011

Yücel CAN / EZBERLERİ BOZABİLMEK


Ezberleri bozabilmek…

Ezber(leri) bozabilmek ifadesi konuşmalarımızda sık kullanılan ifadelerden bir tanesidir.
Peki ezber bozmak nedir, nereden çıktı acaba?

Aslında bu kavram yeni keşfedilen bir söz değildir. Ama sanki bir boşluğu dolduran ve ihtiyaca cevap veren bir ifade gibi algılanmaktadır bu söylem.

Hak ve hakikate muhalif olmadan, rutinden, alışılmışın ötesinde farklı bir ses ve nefesle, yürekli bir eda ile zoru başarabilmektir ezberleri bozabilmek,

Ezberleri bozmak, işin doğasına aykırı davranmadan haykırmaktır, canlılık katmaktır, kendinden bir şeyler katmaktır, risk almaktır, hizmet etmektir, birilerinin rahatını kaçırtırcasına hakikati haykırmaktır, yaraya merhem olmaktır, bir sözcü gibi liderlik yapmaktır…

Belki de ifade edilemeyenlerin anlatılmasıdır ezberleri bozmak.

Eğer her şey alışagelmiş bir şekilde yürüyorsa, hatta ölü toprağı serpilmişçesine bu hal can sıkıyorsa, iki gün birbirine denkse, ümitsizlik ve karamsarlık almış başını yürümüşse, iyiye doğru bir işaret yoksa ezberlenmiş şeyler sadece tekrarlanıyor orada. Ama sadece benimle mi, ben kimim ki demeden, türünün son örneği de olsa şekilden öte insan olabilmenin gereği yanlışa dur diyen bir el- irade, kötülüğe engel olan bir haykırış varsa ve ümitler yeşeriyorsa, bir anne misali şefkat, Sevgililer Sevgilisinin muhabbeti, Fırat kenarında kurda yem olan kuzunun adaleti dert ediniliyorsa, gecenin sabahına çıkarcasına ezberler bozuluyordur oralarda...

Ezberleri bozabilmenin, toplumsal huzuru ve kalkınmayı sağlamanın bir başka yolu, hatta örneği de annelerimizi ilkbaharın bir ayının bir gününe hapsetmeden annelerimize layık olma adına ezberleri bozabilmektir.

Sokaklarda çocuklar acınacak halde yaşıyorsa, kapkaç, kötü alışkanlıklar zehirli hava gibi yayılıyorsa buna dur demenin yolu bir anne misali sevgi, şefkat, muhabbet ile ilgilenmektir.
Toplumun en çok ihtiyaç duyduğu sevgi, saygı, takdir, güven, muhabbet, hoşgörü, fedakarlık, samimiyet… gibi değerlerin ilk öğreticisi anneler değil midir?

Anne, şefkat kahramanıdır. Aslında bozulan toplumun dengesinin sağlandığı adrestir anneler.
Büyüdük diye kendi kendimize yeterli olacağımızı düşündük belki ama annelerimizden ve bu güzel hasletlerden uzak kaldığımızdan aslında kaybettiğimiz değerler nedeniyle küçüldük, bölündük, parçalandık, içerisine düştüğümüz boşluğun içerisinde yuvarlanıp durduk…

Ne kadar büyüsek de annenin sıcaklığının ve kucağının gizeminden ayrı kalamayacağımızı hatırlamak istemedik. İşlerimiz, makamlarımız, eş ve çocuklarımızla yaptığımız planların, tatillerin arkasına attık annemizi. Üstelik en rahat olduğumuz dönemlerde anneler, bizi kendilerine dert edinirken…

Saflığın, temizliğin, samimiyetin, fedakarlığın, şefkatin, maddi ve manevi temizliğin sembolüdür anneler.
Aslında annesizliğin anlamını erken yaşta annesini kaybedenlerden, hastalıklar ve dertler arsında tutunacak bir dal arayanlardan, şefkate, sevgiye muhtaç olanlardan sormak gerekir.Eskimez ve yok olmaz bir sevgi ve güçtür anneler.

Öyle inanıyorum ki benim rahat, korkusuz konuşmanın en büyük nedenidir Annem. Öyle ki hayatın boyunca hep senden razıyım ve hep benden öte sana dua ediyorum diyen Allah’ın rızasını kazandıracak ve cennete vesile olacak bir Annenin evladı olabilmenin mutluluğunu ve duasındaki gücü kim tarif eder, kim bir engel koyabilir ki?

Dünya nasıl ahiretin mezrası ise anne de cennetin ve dahası ebedi saadete giden bir yoldur.
En güvendiklerimiz, dost bildiklerimiz bile bizleri aldatarak yarı yolda yalnız bıraktı ama anneler hep direğimiz, dayanığımız oldu.

Hayatın her türlü her türlü entrikaları, hileleri karşısında açılan kucaktır, güven kapsıdır anneler.
Kim bu kadar fedakarlık yapar ve tekrarlı hatalardan sonra bağrına basar ki?

İnsan başkasına olduğu kadar kendine de bencildir. kendi ile de yarış halindedir. Hırsı ile kendi kendine rakiptir insanoğlu.

Hep ben, ben, ben,…En iyisini yemek-içmek, daha fazlasına sahip olabilmek,her şeye uzanabilmek, hiçbir engelle karşılaşmamak. kendine getirisi olan şeylerde daha, biraz daha, EN ile hep birinci sıralarda olmak ve de tek başına üstelik rakipsiz. EN ifadesinin bir de E harfi var tabi ki. Yani ENE, ben, bencillik, enaniyet. ben üzerine odaklanmış küçücük beden ile koca talepler altında ezilen talepler ve ihtirasların bir noktada mağdurudur insanoğlu.

Ya analarımız! Anne karnına girdikten sonra ben kavramını unutarak önce yavrum, sen dedi hep analarımız. Cana can katan analarımız kendinden önce yavrum dedi. Ben ben diyen evladına bile yeri geldi her şeyini verdi, yeri geldi açlığını hissettirmedi.

Ya anneler böyle mi, mutlu bir hayat için neler öğretmedi ki anneler yavrularına!

Evet ezberleri bozmak için;

Toplumsal huzurun teminatı olan annelerimizin öğrettiği güzel hasletleri lütfen gelin tekrar yaşatalım. Hayatını bize feda eden annelerimizi sadece bir güne hapsetmeyelim. Küçücük bir hediye sonrası gönüllerini kırmadan en kalbi hürmetle onların rızalarını kazanarak kalplerini hoşnut edelim.

İyi ki varsın ve iyi ki benden razı ve bana duacısın Annem. Allah, sana ve diğer annelerimize hayırlı uzun ömürler versin. Ebediyete göçen bütün annelerimizi rahmetle anar, şehitlerine ağlayan annelerimizin bir Mehmet’i olarak ellerinden öperim.

İyilikte, hizmette, hürmette, merhamette yarışmak için haydi kalıplaşmış örgülerden sıyrılarak zincirleri kırarak ezberleri bozmaya!

Tüm Yazılar için Tıklayınız