Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386063

  • Toplam         : 3437707

Köşe Yazarı › Yücel CAN › ORTAK TAVIR
6707 kez okundu
02/12/2011

Yücel CAN / ORTAK TAVIR


Ortak tavır, ortak hareket beraberinde maddi ve manevi birliği ve güçlü olmayı getirir ki toplum olarak her zaman buna ihtiyacımız vardır. Bu durum da arzu edilen, alkışlanması gereken bir tablodur. Tıpkı dün ve 2004 yılında çocuklar için TBMM’nde sergilenen ortak tavır gibi.

Giderek artan ve toplumu rahatsız eden bir konudur kaybolan, sokağa mal edilen, zararlı ve kötü alışkanlıkları kullanan çocuklar ve gençler...

TBMM halkın sorunlarının tartışıldığı ve çözüm arandığı yer olduğuna göre doğal olarak bu sese kulak verilmeliydi ve öyle de oldu.

Yıl 2004’tü. Yine benzer konular ve sorunlar toplumu giderek rahatsız eden bir hale gelmişti. Baş döndüren sıkıntılar görmezlikten gelinmiş, ne zaman ki sorun çocukların da ötesinde ikinci ve üçüncü kişilere zarar verir hale geldi işte o zaman nerdeyse ülkenin temel sorunlardan biri olarak gündemde hep konuşulur oldu.

O zamanki tüm partilerin benzer bir tavır gösterdiği duyarlılıkla Siirt Milletvekili Sayın Öner Ergenç Başkanlığı’nda sokakta kalan ve yaşayan çocukların ve gençlerin sorununu çözmek amacıyla bir araştırma komisyonu kurulmuştu.

TBMM bünyesinde sayısız araştırma ve inceleme komisyonu kurulmuştu. Hem belirtilen alanda çalışan, hem de yıllarca TBMM’nde çalışan biri olarak samimi bir şekilde ifade etmek gerekirse Sayın Öner Ergenç Başkanlığı’nda çocuklarla ilgili komisyon gerçekten takdir edilecek hizmetlere imza atmıştı.

Hep denilir tarih tekerrürden ibarettir, tarihten, geçmişten ders-ibret almak gerekir, tecrübelilere, bir bilene sormak lazım diye!

Maalesef millet olarak kalıplaşmış tutumlarımızdan bir tanesi de bizzat yaşayarak tecrübe edindikten sonra müdahale etme metodudur. Aslında ekonomik olmayan, aynı zamanda vakit başta olmak üzere israf yüklü, yorucu ve üzücü bir yoldur bu yöntem.

Şimdi şapkayı çıkarıp mantıklı ve duygulu bir yaklaşımla bulunarak değerlendirme yapmak lazım.

2004 yılında dört ay süren ve sonrasında da en az bir o kadar süre ile çalışmaları devam eden bir komisyon çalışmasını göz ardı etmemek gerekir. Üstelik aynı dönemde şiddet içerikli benzer bir komisyonu da unutmamak lazım.

Yıl 2004’tü. Komisyonun süresi ve çalışmaları sonrası da dikkate alınırsa varsayalım bir yıl. Ayrıca yine aynı dönemlerde benzer bir araştırma komisyonu da şiddetle alakalıydı. Yıl 2010. Beş- altı yıl sonra yine benzer sorunlar tartışılarak TBMM çatısı altında çözümler aranıyor.

TBMM çatısı altında Genel Kurulda yapılan görüşmeler sonucunda kayıp çocuklar ve çocukların maruz kaldığı sorunlara ilişkin verilen 25 araştırma önergesinin birleştirilerek kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 16 üyeden oluşacak görev dağılımının ardından 3 ay süreyle faaliyette bulunacak Meclis Araştırması Komisyonun kurulması oy birliği ile kabul edildi.

TBMM, kurulacak komisyon öncesi hangi konuları görüştü biliyor musunuz?

İnsanı adeta çılgına çevirerek can evinden vuran bu üzücü konuşmalarda özetle; çocukların kaybolması, sokakları kendilerine mesken edinmesi, değişik türlerde ihmal, istismar, sigara, alkol ve diğer zararlı alışkanlıkların içerisine çocukların düştüğü tuzak, çete-mafya- terör üçgeninde bocalayan çocuklar, organ mafyası, boş hayal ve ümitlerle kandırılan çocuklar…

Konular çirkin ve can sıkıcı. Sevindirici olan ise duyarlılık ve farklı görüşlerde de olsa takdire şayan ortak tavır, ortak hareket.

Millet olarak yaşayarak, kanaat ve tecrübe edinme türünde ekonomik olmayan, üstelik zaman başta olmak üzere israfa dayalı tartışılabilecek bir yaklaşımımız var. Nedense ille de yaşayarak ve özel yaşanılmış kanaatlere şahit olma ısrarı…

Ortada geçmişte Sayın Öner Ergenç Başkanlığında başarılı olmuş, birçok kesimin desteğini alarak ilklere imza atarak üstelik sayı ve nitelik olarak bu alanda bir iyileşmenin söz konusu otluğu yaşanılmış bir örnek var. Üstelik aynı Komisyonda görevli olup da hala Milletvekili olarak görevlerine devam eden Sayın Prof. Dr. Cevdet Erdöl, Orhan Erdem gibi bu alana emek verenler var. Dahası muhalefet, iktidar demeden çalışmalara devem eden farklı partilerde de olsa Sayın Cevdet Selvi gibi TBMM çatısı altında birlik ve beraberlik içerisinde hareket edenler var.

Ayrıca komisyon başarılı çalışmalara imza attıktan sonraki süreç içerisinde yapılan işlemler, ilgili beş bakanlığın toplantısının yapıldığı çalışmalar var. Var da var…

Acaba nerede ne yapılmadı veya hangi eksiklikler nedeniyle benzer sorunlar beş-altı yıl sonra yeniden bir araştırmanın gündeme gelmesinde etkili oldu?

O halde?

Öncelikle sorunun çok iyi bir şekilde detaylarına inilerek tanımlanması ve bu alanla ilgili kişilere, bu alandaki bilgi ve belgelere müracaat etmek gerekmez mi?

Daha sonra da mesai ve görev icabı kalıbından öte insana aşk derecesinde hizmeti ibadet kabul eden bir anlayışla hareket edebilmek. Yani akıl ve gönül iklimi ile beraber hareket edebilen şekilden öte bir insanlık anlayışıyla.

İnsanın alemlerin en mükemmel sanatı görüldüğü, aşk, sevgi, saygı, şefkat, hürmet, adalet, kanaat, birlik… gibi duygulara sahip bir insan nasıl suç işlesin ki…

Madem komisyon kuruluyor. Bu konuların altı önemle çizilmesi gerekir. Ayrıca şu bilgiler de hepimizin kulağına küpe olsun.

Türkiye'nin 0-18 yaş grubu nüfusu 28 milyon civarıdır. Türkiye nüfusunun %41.7'si çocuk nüfusudur. Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre temel eğitim çağında (6-14 yaş) 11.9 milyon çocuğumuz vardır. TUİK verilerine göre gecekondularda yaşayan çocuk sayısı iki milyon iki yüz elli bin civarıdır. Yani AB Ülkelerinin hayal edemedikleri ve rüyalarında bile göremedikleri nüfus, üstelik taze, genç kan fazlasıyla bizde var. Ama...

Çocuklarımızın yaklaşık 1.522.000'i okula devam edememektedir. Bir başka deyişle, Türkiye’de her 7 çocuktan 1’i sokak çocuğu olma ile karşı karşıyadır.
Bugün nüfusumuzun yirmi yedi milyonu çocuktur. Yeşilay’a göre her 10 çocuktan 3’ü sigara kullanmaktadır.

Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre 27 Ocak itibariyle 1.661 çocuk şu an kayıp. Yine Emniyet verilerine göre Türkiye genelindeki kayıp çocukların bin 95’i kız, 562’si ise erkek. Kayıp çocukların bin 462’si 13-18 yaş arasında, 195’i ise 0-12 yaş arasında. Ülke genelinde kayıp oranı yaklaşık yirmi yedi bin civarı. Fakat bu rakam içerisinde ailelerine teslim edilemeyen sayı da iki bin- üç bin civarıdır.

Tablo her yönüyle çok okunmalı çok. Hem öyle insanlarla yola çıkılmalı ki ayakkabılar değil, yollar aşınsın. Çocuklar değil, çocukları bu hale getirenler korksun!

Çocuklar, analar ağlamasın, kimse mahzun olmasın, yas tutmasın artık. Aslında çözüm çok kolay ve basit. Hem de tedaviye ihtiyaç duymadan daha kolay ve az bir masrafla; koruyucu ve önleyici hizmetlerle. İnsana insan olduğunu anlatabilmek var ya!

Belki sıkıldınız birkaç haftadır aynı konunun köşede yer almasına. Ne yapayım ki çocuklar hepimizin. Kan bağı olmadan da evlatlarımızın başını okşamak lazım. Ben öyle gelirden falan anlamam. En iyi yatırımın çocuklara ve insana yapıldığına inanırım. Sahi sıcak yattığınızda sizin kulağınızı çınlatan, beyninizi parçalayan, kalbinizi yaralayan bir çocuk feryadı duymuyor musunuz?

Bir yandan çocuk sahibi olmak için çırpınanlar, diğer yandan çocuğunun başını bile hatırına getirmeden çocuklarını kaybedenler!

Kaybolan çocuklar mı, yoksa insanlık mı?

Tüm Yazılar için Tıklayınız