Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 1

  • Kişisel           : 386087

  • Toplam         : 3438915

Köşe Yazarı › Yücel CAN › AÇILIM
5894 kez okundu
12/10/2009

Yücel CAN / AÇILIM


Açılım…
Belki de son ayların en çok konuşulan ve tartışılan konusu. İlgili olan da, olmayan da, hakkı olan da olmayan da, haklı olan da olmayan da konuşuyor açılımı. Hani toplumun da kabul gördüğü, bir ara reklamlarda da kendinden bahsettiren “ ağzı olan konuşuyor.” ifadesi var dı ya. Ehliyet, yetki, konulara vakıf olabilme, konu ile ilgisi olma gibi durumlar kimin umurunda. Özellikle siyaset, din ve spor denildiğinde maşallah herkes konuşuyor(!)

Toplum öyle şartlanmış ki açılım denildiğinde birinci sıradaki konu herkes tarafından yerini almış bile. Oltalar hazır sanki herkes malum açılım balığının oltasına takıldığını düşünür bir halde. Açılım gündemli konuşmalar, yakınmalar, nükteli ve hicivli dokundurmaların önüne geçilir gibi değil.

Konuşmak elbette güzeldir. Tabii ki konuşmak lazım. Konuşmak da bir sanattır. Hatta “ güzel bir söz de sadaka.”Hele hele bir yerde bir şeyler konuşuluyorsa demek ki orada bir diyalog, ilişki, paylaşım, uzlaşma, mutabakat, alış-veriş… var demektir. Konuşmak belki de kendini açmak, açılmaktır. Ama…

Neyi, kiminle, nerede, hangi şartlarda ve ne zaman? … Konuşmak çok önemlidir. Yani konu ile ilgili geniş, tatmin edici bilgiye sahip olabilmek oldukça önemli bir noktadır. Bir diğer nokta konuşmadaki kiminle muhatap olunduğu ve muhatabın durumudur. Elbette ki oluşturulan şartlar, konum, zamanlama ve mekân da göz ardı edilememesi gereken önemli
diğer noktalardır. AMA…

Bir yerde bir şeyler eksik yapılıyor galiba. Korkularımız, evhamlarımız vesvese boyutunu almış. Üstelik cesaretsiz, pısırık, korkak yapmış insanı. Öyle ki bencilliğin doruklarında rahatlığı bozmamak için duyarsız, duygusuz olunmuş. Devekuşu misali başlar kuma sokularak gerçeklerden uzak kalma yolu seçilmiş. Dün ile, tarih ile yüzleşilmemiş. Geçmişe nasıl kızar olunmuş. Kızıl Sultan diye sırt dönülen Padişahın, Doğu ve Güneydoğu’nun yeraltı kaynaklarındaki zenginlik haritasının anlamını alfabe söker gibi daha yeni anlamaya başlanmış. Eski, köhne, zamanı geçmiş diye tarih tozlu sayfalar arsında unutulmuş. Ne zaman ki ihtiyaç duyulmuş o zaman tarih ve büyüklerin yaptıkları dikkate alınır olmuş. Genel bir önyargı ile dün bilimsel değil diye sırt çevirdiğimiz ucuz ve şifa vesilesi bitki dünyasına yeniden kapı açmak bunun en basit örneği değil midir?

“Demokraside çareler tükenmez” sözü menfaatler doğrultusunda yanlışlara kılıf yapılarak samimi ve dürüst olmayan nesiller yetiştirilmeye başlanmış. Daha hayata merhaba der demez kalıplaşmış ezberler, eğitim yuvası olan okulla kemikleştirerek sırtlara kambur yapılmış. Hayatın sıkıntıları yetmezmişçesine her gün ezbere antlar içilmiş, ama hep tersi yapılmış. Her gün “…Türküm, doğruyum, çalışkanım; yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir…” diye hep ezberlemişiz ama nedense bu yeminin içeriği anlatılmamış. Türklerin özelliği, doğruluğun hakikati, çalışkanlığın tembellikle mukayesesi, sevgi, saygı, vatan, millete olan bağlılığın yasası hep dillerde kalmış, gönüllere girememiş.

İnsanların heybetleri, güçleri haklılık ve himaye olarak yanlış algılanmış. Büyüklere karşı gelinir diye yanlışlar doğru bilinmiş. Haklı değil, güçlü kabul görmüş. Emanet ehline verilmemiş. Duyguları istismar eden ümit tacirleri kurtarıcı olarak şakşakçılar tarafından taltif edilmiş. Makamlar hizmet yerleri değil, güç ve nüfuz sembolleri olmuş. İnsana hizmeti ibadet kabul edilenler ezilerek önleri kesilmiş. Ama aynı yüzler Yaratandan daha fazla isteyerek, af ve bağışlanmalarını isteyerek zulümlerini görmezlikten gelmişler. Dolayısıyla yönlendirmelerle gayri resmi yollara meşruiyet kılıfı aranmış.

Sadece şekil itibarı ile insanlık kisvesi aldatıcı olmuş. Kibir, yalan, hırs, aldatma, iki yüzlülük, bencillik, sahtekârlık, haksızlık, nefret, istismar, işkence, hırsızlık, zulüm, yaralama… gibi kötü hasletler en kötü arkadaş olarak et ve tırnak misali olmuş. Ayna diye büyüklerine bakanlar sanki bukalemun olmuş. Model yanlış olunca imalattaki seri üretimler hata vermeye başlamış. Farkında olmadan bu kötü hasletler adeta insanı bırakmayan hastalık olmuş.

Sıkıntılar, kederler içler kan ağlasa da yaşanmaktadır. Nedense tecrübe sonrası doğrular veya yanlışlar test edilerek tespit ediliyor. Tedavi metodu tercih edilerek kaynak ve zaman israfına sebep olunuyor. Daha da önemlisi tedavi ya her zaman sonuç vermiyor, ya da silinmez izler bırakıyor. Nedense daha masrafsız, zahmetsiz, üstelik kötüye gidişi durduran koruyucu ve önleyici boyut sanki ikinci plana atılıyor.

Gösterişten öte samimi, kanaatkâr, vakur, defosuz, olmazsa olmaz karakter şemasında her ne kadar sayısı az da olsa muhabbet, merhamet, hürmet, adalet, kardeşlik, samimiyet, iyilik, doğruluk, estetik ve kutsal değerlerle tezyin edilmiş bir gönül ikliminde insanın kendisine, başka insanlara çevresine zarar vermesi söz konusu olabilir mi?

İşte şekilden öte hassas bir bakış açıyla kalp merkezli güzel hasletlerin vücut sisteminde kanı pompalarcasına hücrelere hayat vermede hiç arızdan, asayişin ve emniyetin ihmalinden, ihlalinden söz edilebilir mi?

Düşünsenize şekilden öte insan olduğunun farkına varabilen, hayatın bir amacı olduğunun farkında vararak başıboş yaratılmadığını unutmayan, emanet ve mükemmel bir eser olan kendine, diğer insanlara zarar verebilir mi, zevkle insanı, dolayısıyla insanlığı yok edebilir mi?

İşte asıl mesele gerçek anlamda insan olmaktır, insan olmanın şuurunda bir yaşam tarzını hayatın içerine yerleştirmektir. İnsanın kendisine fırsat vererek kendisi ile yüzleşebilme olgunluğunu göstermesi, devletin de bu yönde politikalar oluşturulması sonuca götürebilecek bir yoldur. Yani insan kendisini seviyor ve kendisine değer veriyorsa, devlet de aynı yaklaşımı vatandaşına gösterecekse bu doğru bir adım ve yeni fırsat ile insana yakışan bir programın startını vermektir. Yani doğru ve sağlıklı bir teşhis sonrası yine aynı doğruluk ve duyarlılıkla tedavi yapabilmektir.

İşte gerçek açılım bu.
yucelcan23@hotmail.com

Tüm Yazılar için Tıklayınız