İki bin yirmi yılından beri dünyada doğal afetler, felaketler, hastalıklar, yangınlar, terör … başını almış gidiyor; birine çare bulunmadan diğer olumsuzluklar başlıyor.

Deprem bir defa olmuyor; defaatle oluyor. Elazığ, Malatya, Van, İzmir… depremleri. Depremin izleri silinmeden aynı yerde depremler art arda geliyor. Hem de maddi ve manevi depremler…

Depremle de kalsa bu felaketler olumsuzluklar!

Dünyanın hala baş belası Covid 19 hastalığı da arkasından gelen bir başka olumsuzluk halkası. İlk büyük deprem Elazığ’da olmasına rağmen depremin izleri hala burada sıcak konulardan birisi. Bizim de deprem mağduriyetimiz devam ediyor.

Deprem, pandemi ve varyantları, heyelan, göçük, sel, yangın, kaza, trafik kazası, yangın… kim bilir sırada daha ne felaketler var. Elbette ki iklim değişiklikleri, terör, uluslararası ve ulusal hesaplar da en az belirtilen sorunlar kadar etkili.

Nerede ise her gün rutin hale gelen bu haberler sıradan oldu gibi. Ya bunlardan etkilenen insanlar ve insanlık!

Bozulan tabiatın dengesi başta insan olmak üzere ölümler, boğulmalar, yanmalar, yaralanmalar; yoksunluk, yoksulluk, göç, maddi ve manevi mağduriyetler…

Bunun yanında işin daha da kötüye gideceği yönündeki haberler, yazılar, senaryolar, bir o kadar felaket tellalları…

Bunların da biyolojik, psikolojik, sosyal, ekonomik… yönden ortaya koyduğu tablolar…

Haydi bir taraftan işin içinden sıyrılmak için bunlar insan dışından meydana gelen olaylar diye düşünelim. Haklılık payı deprem olacaksa, yağmur yağacaksa engellenemeyeceği doğru. Alınacak önlemler, planlı ve programlı çalışmalar, eğitim, yatırımlar….

Koruyucu, önleyici, rehabilite edici, tedavi edici, eğitici yaklaşımların hiç etkisi yok mu?

Mesela bunların başında akli, kalbi melekesi olan insan çok mu masum ve mazlum acaba?

Yaşanılan hadiseler günlerce konuşulacak, sayfalarca yazılacak; ayıtların bile zorlanacağı hususlar var. Yani iş gelip gidip yine insana dayanıyor.

İki tarafı da temiz olmasa da her taraftan incelenmeli, insan ve insani yaklaşımlar çok yönlü ele alınmalı.

Mesela yanlış bir yaklaşım ile deprem bölgeleri tercih edilerek çok katlı yerleşim yeri üstelik usta eller tarafından ve adi malzeme kullanılarak kalitesiz yapıların denetimsiz bir şekilde yapıldığı binaları yapanlar masum mu?

Eskiye nazaran azalan trafik kazalarının son zamanlardaki artışlarının suçlusu kim, burada insan masum mu, cezalar ne kadar uygulanıyor ve caydırıcı ve adaletin gereği yapılıyor mu?

Evet doğal afetler engellenemeyebilir ama etkileri, izleri kontrol altına alınarak izleri en aza indirgenebilir. Nasıl mı?

Eskiye nazaran otoyollarımızı, binalarımızı imar ettik, ulaşım alanında sorunlar yumağı yok. Okullarımız-imam hatiplerimiz sayı olarak yeterli, camilerimiz de öyle ama okulların içinde istediğimiz kalitede öğrenci yok. Sanki bilişim ve sosyal medya, teknoloji çocuklarımızı robotlaştırmış gibi. Güzelim camilerimizin daha çok iyi cemaate ihtiyacı var. Sayıdan, nicelikten çok sorun kalitenin artmaması; belki de azalması. Yani birçok alana yatırım yaparken insana yatırımı unuttuk sanki.

İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği bu anlamda kainatın ortasına insanı koyarak insana hizmette sınır tanımıyor, adalet, liyakat, hasletler, hassasiyetler, inanç ve kültürel değerler, milli ve manevi duruş diyor.

Elbette ki öncelikle insana yatırımda öncelik verilmesi. Sonrasında da olacak kötü durumlara karşı önlemler alınmalı, planlı ve programlı çalışmalar yapılmalı, eğitimlere ağırlık verilmeli. Ama…

Aklıma gelen bir Hadis-i Şerifte şöyle buyuruluyordu. "İnsanlar helâk oldu-âlimler müstesna. Âlimler de helâk oldu-ilmiyle amel edenler müstesna. Amel edenler de helâk oldu-ihlâs sahipleri müstesna. İhlâs sahiplerine gelince, onlar da pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar."

Evet insana yatırım yapmak ama mıştan, güçten, kayırmadan, birilerine sırtını dayamadan, ranttan, benden öte yine İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneğinin ısrarlı yaklaşımı ile samimiyet, sadakat, güven, liyakat, adalet, kavli leyyin, dürüstane bir eda ile…

Yani şekilden öte insan olma yaklaşımı ile …