Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 2

  • Kişisel           : 406330

  • Toplam         : 3532437

Köşe Yazarı › Ahmet ÖZYANIK › YENİ BİR UMUT OLARAK MERCAN SEFERBERLİĞİ
19742 kez okundu
12/12/2019

Ahmet ÖZYANIK / YENİ BİR UMUT OLARAK MERCAN SEFERBERLİĞİ


Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Sayın Cumhurbaşkanımız ile eşleri Emine
Erdoğan Hanımefendinin himayelerinde hayırlı bir adım daha attı.
Vesile olan, emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

Mercan Seferberliği olarak adlandırılan programın, başta kadınlara olmak üzere aile içi
şiddeti önlemede ciddi katkısının olacağına inanıyorum.

Mercan Seferberliği, öncelikle sosyal hizmet uzmanları ve psikologlar olmak üzere,
kadın ve aile üzerine çalışan tüm profesyonellerin destek olması gereken bir girişimdir.

Mercan Seferberliği, kadına yönelik şiddeti önlemeye odaklanmış bir program ise de
aile hukuku içinde ele alınması gereken ve aile odaklı yürütülmesi gereken bir projedir.
Kadın, öncelikle bir “insan”dır ve insan olmaktan kaynaklanan ve haklarının ihlal
edilmesi söz konusudur. Bunların en başında da mahremiyet ve dokunulmazlık gelmektedir.
Bu sebeple, Kadın tartışmalarını, aile ya da feminizm ekseninden öte “insan” ekseninde
tartışmak daha önceliklidir.

Ancak, aile içi şiddetle mücadele, çok kapsamlı bir konudur. Kadına şiddet ile sınırlı
tutulmamalıdır. Bu nedenle aile bütünlüğü ekseninde kadının mahremiyetine ve diğer
haklarına dokunulmazlığın garanti altına alınmasını sağlayacak sistemi tartışmalıyız.
Kısaca, Bütünleşik Bir Müdahale Planı hazırlanmalı ve uygulanmalıyız.
Bilindiği üzere, aile bütünlüğünün kilidi aile mahremiyettir. Meslek mensuplarının ilk
sorumluluğu, aileye yönelik sosyal ve psikolojik danışmanlık ve destek sürecindeki
mahremiyet ile tababetteki mahremiyet arasında fark olmadığını, muhataplarına
hissettirmeleri ve onlara güven vermeleridir.
Ya da Devlet olarak, mahremiyeti güvence altına alacak bir sistem ya da mekanizma
üzerinde çalışılmalıdır.
İkinci adım ise, aile içi şiddetle mücadelenin, eş ve çocukları yok sayarak, kadınları
aileden soyutlayacak bir noktaya evrilmesine müsaade edilmemesidir.
Kim, dayakçı babanın ve yüzü-gözü mosmor olmuş bir annenin çocuğu olarak
bilinmek ister?
Türk ailesinde hakim unsur, kadındır. Ailenin merkezinde kadın vardır. Ana vardır. Eş
vardır. Kız evlat vardır. Bacı vardır. Geleneksel geniş aile yapımızda ise, teyze, hala, abla, elti,
görümce, kayınvalide gibi onlara varan kadın figürü rol almaktadır.
Geniş ailede bulunan “kadın figürü”, aile yapımızın en güçlü yanıdır.

Şiddet, özelde kadına yönelik ise de gerçekte aile bütünlüğüne yöneliktir. Bu sebeple
geniş aile üyelerini, aile içi şiddetle mücadeleye dahil etmek zorundayız.
Özellikle “ailenin kadınları”ndan destek alınmalı ve onlarla işbirliği yapılmalıdır.
Aile, güvene dayalı bir birlikteliktir. Müdahalenin, “tehdit algılaması” ile
başlatılması ve mağdurun doğrudan müracaatı olmadan, hatta bilgisi bile olmadan destek
verilmesi şeklinde olması, sağlanmalıdır.

Bu açıdan tehdit algısına önem verilmelidir. Zira, zamanında algılanamayan bir tehdit,
alınması gereken tedbirleri de ihmal etmeye sebebiyet verecektir.
Aile içi şiddeti, önlenebilecek noktada tespit edip, etkin tedbir alabilmek için risk
analizi de yapılmalıdır. Risk analizi sayesinde şiddet tehdit algısı yaşayan ailelerin, aile
mahremiyeti korunarak ve tarafları deşifre etmeden izlenmeye alınması, mağdurun doğrudan
müracaatı olmadan, hatta bilgisi bile olmadan destek verilmesi etkili bir tedbir olacaktır.
Aile içi şiddeti tutuşturan ateş, aile içi tartışmalardan çıkan kıvılcımlardır.
Aile içi tartışmaları şiddete evrilmeden kontrol altına almayıp mağdurun müracaatını
beklemek, hastayı yoğun bakıma kadar bekletmek gibidir.
Zira, mağdurun şikayeti üzerine, eşi/babayı/hane halkı reisini cezalandırmaya
(mahallede rezil rusvay! etmeye) dönük uygulamalar; tedavi etmek maksadıyla hastayı
yoğun bakıma almak ve bir kutu hapı tek seferde içirmekten farksızdır.
Aile içi sorunlar, ailede yaşanan rol-beklenti çatışmaları ve imtizaç sorunları sadece
eşler arasında cereyan etmemektedir. Ailenin diğer fertleri arasında da pekala yaşanabilecek
sorunların adli vakaya dönüşmesi de maalesef devletin bürokratik müdahalesinin bir
sonucudur. Yapılan bürokratik müdahale; hastayı tedavi etme yerine hastane bürokrasisi ile
uğraştırmaktan farklı bir şey değildir.
Bakanlık, “Mercan Seferberliği” ile yeni bir paradigma oluşturmalı ve kadına
özgülenmiş şiddetle, salt memurlar eliyle (bürokratik) mücadele yerine, ailenin en geniş
mensuplarının da çözümün bir parçası haline getirilmesi ile mücadele tercih edilmelidir.
Hem de tartışma kıvılcımlarının şiddet cehennemine dönmesini beklemeden.
Öte yandan, dokunulmazlık veya mahremiyetin ihlali, kristal vazonun yere çalınarak
parçalanmasına benzer, vazo kırıldıktan sonra gösterilen çabalar, kırık camların
süpürülmesinden öteye geçmez.
Aile içi şiddet ortaya çıktıktan sonra yapılan tüm müdahaleler; insan onuru ve aile içi
güven açısından, kırılan vazonun cam parçalarının süpürülmesinden farklı olmayacaktır.
Aile dışında, iş hayatında, sosyal hayatta, özellikle eğlence sektöründe kadına yönelmiş
olan ve şiddetin ötesine geçen insanlık onurunu zedeleyen uygulamalara da “Devlet” olarak
ayrıca el atılması ve aile içi şiddetle mücadeleden ayrı yürütülmesi gerekmektedir.
Mercan Seferberliğinin başarıya ulaşması için;
Aile içi şiddet başlamadan tehdit algısına dayalı risk analizi yapılması,
Kadının dokunulmazlığının ve aile mahremiyetinin korunması,
Mağdurun müracaatını beklemeden önleyici tedbirlere odaklanılması,
Sorunlu ya da riskli aile çevresinin de geniş aile kadınlarının çözüm ortağı olarak
görülmesi,
En önemlisi, mücadelenin seferberlik ruhuyla, ancak profesyonelce, insanın ve ailenin
kutsiyetine halel getirilmeden yürütülmesi.
zorunludur.

Tüm Yazılar için Tıklayınız