Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 3

  • Kişisel           : 386305

  • Toplam         : 3449794

Köşe Yazarı › Yücel CAN › TEMSİLDEN ÖTE
6367 kez okundu
08/12/2009

Yücel CAN / TEMSİLDEN ÖTE


İnsan nedir veya gerçek anlamda insanlık nasıl olur ki acaba?

Ya da insanı insan eden vasıflar nelerdir, insanı güzel gösteren veya çirkin gösteren özellikler nelerdir?

Sadece şekil olarak insan olabilmek yeterli midir, yoksa asıl mesele şekilden öte insan olabilmek midir?

Aslında bu sorulara belki de değişik alanları göz önünde bulundurarak bir çırpıda öyle ya da böyle çok rahat bir şekilde cevap verilebilir. Ama asıl insan hakkında söylenileceklerin tefekkür noktasında ufuklar üzerindeki seyahatlerde insanın kâinatın bütün özelliklerini içerisine alarak mükemmel bir varlık şeklinde yaratıldığını amaçsız olmadığı göz önünde bulundurularak söylenmesi gerekenleri söyleyebilmektir. Yoksa insanı sadece maddeden yaratılmış bir varlık olarak anlatmak büyük bir eksiklik olur. Çünkü insan kâinatın efendisidir, halifesidir.

Zeka faktörünü bile ele alarak insanı diğer varlıklardan ayırt etmek doğru, ama sadece bu gözle bakmak da eksik bir yaklaşımdır. Evet insanın biyolojik, felsefi, sosyolojik… ve diğer bilimsel tanımları vardır ve doğrudur da. Ama sadece tanımlama adına insanı konuşmak da insanı dar kalıplara koymaktır.

Enaniyetin, kibrin mağrur kişiliğinde sınır tanımayan ölçüsüz uygulamaları kendine meslek edinerek sanki her şeyin gerçek sahibi kendisiymiş gibi insan onurunu hiçe sayarak, gününü gün ederek haksızlıklar içerisinde sönmüş adi bir kişilikte yok olmanın farkına varmadan başkalarına dünyaları dar ederek yaşayan kişi şekil olarak insan olsa da yapılanları insanlıkla izah etmek ne kadar insaflı ve doğru bir yaklaşımdır?

Ya dar düşüncelerin çıkarında alçalarak gerçek kişiliğinin uzağında şekilden şekle girerek başkalarının dünyalarını yıkarak, üstelik emanet ve hizmet makamlarının sorumsuzluğundaki haksızlardaki zalimce tavırları keyfi bir şekilde ümit tacirliği yaparak aldatma kisvesi içerisinde korkunç elbiseler giyerek bu insan mı sorusunu cevaplayabilmekte güçlük çekmek insan olmakla izah edilebilir mi, yaratılışın gayesi ile anlatılabilir mi?

Zulümle abat olunsa idi, çift kişiliklerle insan olunsaydı, şekil olarak sadece insana insan denilseydi resimler bu kadar zevksiz, mat, çirkin, çirkin görülür müydü?

Manzaraları kana bulayanlar, vahşet tablolarındaki imzaları bile sahiplenemeyenler, çıkar ilişkilerindeki geçici menfaatlerde galip gelenlerin hayat yolculuğundaki seyrinde bir nokta ve bitiş olma(z)dı mı? Dahası yapılanlar karşısındaki sonuçlardaki ibretlik manzaralar hiç unutulur mu?

Tarih canlı bir şahittir, kayıttır, sicil defteridir. Bakın tarihin sayfalarını çirkinleştirenlerin yıllar geçmesine rağmen lanetle algılanmalarına ve kötülüğün temsilcisi olarak bedenen bitse de hayat olarak bitmeyen kötülüklerin yaşatılmasının çirkinliğine…

Şimdi daha iyi anlamak lazım insan öldüğü halde üç amelinin hala kesilmediğini; Sadaka-i cariyeyi, faydalanılan ilmi ve salih evladı...

Yalan, bencillik, iki yüzlülük, aldatma, dolandırıcılık, kin, nefret, ihtiras, iftira, istismar, gasp, zulüm… gibi kötü sıfatları tarihte ve bugün yaşatanlar, kendi alemlerinde yaşayanlar şekil olarak insan olsalar da yapılanlar nasıl insan(lık) ile izah edilebilsin ki? Gerçek anlamda insanlığın ufkunda sonsuzlaşanlara bu yapılanların faillerini insan olarak anlatmak haksızlık olmaz mı?

Peki buradaki hassas nokta nedir, fark nerededir, hayatın anlamı ve huzurun gerçek adresi neresidir, ölümsüzlük nasıl bir şeydir… gibi soruların sorulması belki de ilk aşamadır.

Yaratan değil, Yaratılandır insan. Bir kere bunun farkında olmalıdır insanoğlu. En temel ve büyük fark da budur. Yani aklı ile diğer varlıklardan farklılığın yanında bir de yaratılışının amacı vardır kâinatın mükemmel varlığının. Hani geçen hafta da izah etmeye çalıştığımız u(ü)mu(i)t meselesi vardı ya! Bu da insan için. İnsan dışındaki hangi canlının hayata yönelik beklentileri, ümitleri var ki?

O halde temel fark yaratılan varlık olması, akıl ile farklılığı, amaç ile başıboş yaratılmadığı ilk aşama. Yani sonsuz ihtiyaçları sağlayan ve bunların gerçek sahibi insan değil. Ve sadece diğer canlılar gibi yemekten ve içmekten ibaret değil hayat. Asıl aklı zenginleştiren kalptir, maneviyattır, gönül iklimidir. Hatta Celali isimlerdeki; şiddet, öfke, ceza, azamet, büyüklük gibi hallere nefsi karıştırmadan güzelleştirmektir. Tabloları, resimleri, dahası insanlığı Cemali isimlerle; lütuf, ihsan iyilik, güzellik, şefkat, doğruluk, samimiyet… gibi gönül iklimi ile gerçek anlamda şekilden öte insan olarak bedenen ölse bile ölümsüzleştirmektir.

Hayat ölümsüz ve sonsuz değildir. Gecelerin uzunluğu kışa tekabül etse de her gecenin bir sabahı vardır. Makamlar da ancak yapılan hizmetlerle ölümsüzdür. Makamın büyüsü ile farklılaşanların kaybettikleri statüleri sonrasındaki psikolojilerini ve hastalıklarını bir düşünsenize. İbret nazarıyla bakmak lazım makamını kaybedenlerin ne hale düştüklerini. Dünya fanidir ama insanı ölümsüzleştirmek, ebedileştirmek diye bir gerçek vardır.

O halde İlahi nidayı göz ardı etmemek lazım “… Size verilenler gibi Siz de diğer insanlara verin, dağıtın…” Yani cimri davranmamak, her şeyi tekeline almamak, insanlığa hizmet için adeta yarışmak lazım.

Her zerrenin bir kıymeti olduğuna ve her şey dikkate alınacağına ve bu dünya saltanatıyla müsemma Sultan Süleyman’a kalmadığına göre…

Her insan bir defa da olsa kendini tanıma ve kendine iyi davranma adına bir fırsat vermelidir kendi kendisine. Üstelik böyle zamanlar, fırsatlar, şanslar varken…

Ve ne olursa olsun Allah kendi dışındaki insanların kapısına muhtaç etmesin ki insan ve insanlık ulvi kalsın. Çünkü makamların en güzeli haysiyet ve şekilden öte gerçek anlamda insanlığın olduğu makamlardır.

Allah özellikle şu aziz millete ve vatana hizmet edecek insanları makam sahibi kılsın ve insanlığa kendini adayanları bu milletin başında eksik etmesin ki zevale mahkum olmasın bu asil millet ve insanlık. Özellikle kendimizi de iyiye sevk ederek daha iyilerle yönetilmeyi de hak ederek…

Tüm Yazılar için Tıklayınız