Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 3

  • Kişisel           : 382091

  • Toplam         : 3413695

Anasayfa » Bakiler “Dil, dinden daha önemlidir... Dilimiz sömürülüyor.”

Bakiler “Dil, dinden daha önemlidir... Dilimiz sömürülüyor.”

Çıktı Al
1000 kez okundu
01 Ocak 1970
Bakiler “Dil, dinden daha önemlidir... Dilimiz sömürülüyor.”


twitter.com/burokratlarbrlg


Bürokratlar Birliği’nde Türkiye’ye Kurulan Tuzaklar Konferansı 2 : Dilimize Karsin Disaridan Oynanan Oyunlar

Şair, Yazar, Gazeteci, Devlet ve Düşünce Adamı Yavuz Bülent Bakiler İdareci ve Bürokratlar Birliği Dernek üyeleriyle birlikteydi.

Bakiler dilin önemini vurgulayıp, “ Hatta dil, dinden de önemlidir. Dil olmazsa din de öğrenilemez. Dil, millet demektir. Milletlerin hayatında dil çok önemlidir. Bunu çok iyi bilen Ruslar, kendi ülkelerindeki Türkler ile Türkiye arasındaki yani Anadolu Türkleri ile Türkistan Türkleri arasındaki bağı koparmaya çalıştı. 1876 yılından itibaren Türklerin büyük bir kısmı Sovyet Rusya’nın eline geçmişti. Rusya da bizim en büyük düşmanlarımızdandı. Oradaki Türklerin Bizimle irtibatını kesmenin en güzel yolu da dildi.  Bu amaçla Mirza Fetali Ahundov isimli Azerbaycan Türklerinden birisini Türkiye’ye gönderdi. Ahundov, İstanbul’daki ilim adamlarımıza Arap alfabesini atıp, Latin alfabesinin kullanılması yönünde telkinlerde bulundu. Ancak ilim adamlarımız bunu reddederek Ahundov’u uğurladı. Bunun nedeni, bin yıldan beri Sovyetler ’deki, Arap Yarımadası’ndaki, Balkanlar’daki, Avrupa’nın içlerindeki soydaşlarımızla beraber bu alfabeyle okuyup yazmamızdı. Biz alfabemizi değiştirmek istemeyince 1926 yılında Moskova, orada yaşayan soydaşlarımızın alfabesini değiştirdi ve aramızda alfabe birliği, dil anlaşması koptu, Rusya’daki Türk boyları Latin Alfabesine geçti, biz de Arap alfabesinde kaldık. Bu olaydan hemen iki yıl sonra, biz Latin alfabesine geçtik ve yeniden alfabelerimiz bir oldu. Bir noktada tekrar dil birliğimiz sağlandı. Rusya, Anadolu’da yaşayan Türkler ile Rusya’da yaşayan Türkler arasındaki dil birliğini, gönül birliğini, kültür birliğini ortadan kaldırmak için, orada yaşayan soydaşlarımızın alfabesini değiştirerek Kiril Alfabesini getirdi. Böylece Türkiye ile Sovyet Rusya’da yaşayan Türk boylarının ya da cumhuriyetlerinin birçok yöndeki gücü ve birlikteliği bozulmuş oldu. Sadece bu kadar mı? Bugün Sovyet Rusya’daki, Türk Cumhuriyetlerinin alfabeleri de bir, aynı değil farklı farklı.Birçok soyumuz Rusya’da yaşıyor. Rusya, bazı milletleri bizden koparmak istiyor. Rusya kültürün, dilin önemini çok iyi bildiği için Türkiye’den uzak kalmaya çalıştı. Ama ne hikmetse Sovyet Rusya’da yaşayan Yahudilerin, Gürcülerin, Arap Topluluklarının Alfabeleri, dilleri değişmedi. Aslında biz de eskiden ”kahrolsun kominizim,  komünistler Moskova’ya derdiler”  Ne yanlış yapmışız iyi ki komünist ve komünizm vardı, kötülükler görüldü sonra ise yıkıldı.

 

Türkçe ile okullarda ciddi eğitim yok.

Türkiye’de, dilimize kurulan çok ciddi tuzaklar var. Biz okul öncesi evimizde yedi yıl Türkçe konuşuruz, sekiz yılda ilköğretimde, üç yıl lisede Türkçe dersi alırız. On sekiz yıl Türkçe eğitimden geçtikten sonra üniversiteye kaydolduğumuzda çocuklarımıza yeni baştan Türkçe dersi konur. Bundan büyük ayıp olmaz. Çünkü on sekiz yıl Türkçe eğitimden geçmiş bir çocuk artık kendisine ders veren hocayı, ders kitaplarını anlayabilmelidir ve kendisini ifade edebilmelidir. Bütün bunlar Türkçemize kurulan çok ciddi tuzaklar sonucu ortaya çıkmaktadır. Batı dünyası, çocuklarını daha ilkokul sıralarında lider seviyesinde yetiştirmeye çalışıyor. Biz ise yaklaşık yüz bin öğretmenimizi seferber ederek ve devletin yüz milyarlarca parasını harcayarak  bu çocuklarımız güdük noktada kalsınlar diye hırpalamaya çalışıyoruz. Bu devletin takip ettiği yanlış dil politikasından kaynaklanıyor. Batı dünyasında sekiz yıllık eğitimden geçen çocukların ders kitapları yetmiş bir bin kelime ile yazılıyor, bu sayı Japonya’da kırk dört bin, İtalya’da otuz iki bindir.Türkiye’de ise bu sayı ise altı–yedi bin civarındadır. Çocuklarımız ise bu altı–yedi bin kelimenin%10’u ile düşünüp konuşmaktadırlar. “Gittim, geldim, kalktım, yattım, acıktım…” ile konuşulan Türkçe, Türkçe değildir. Bu sokak Türkçesidir. Namık Kemal diyor ki: “Bir insanın zekâsı bildiği kelime sayısı ile orantılıdır.” Bir insan ne kadar çok kelime bilirse, aklını o nispette iyi kullanır. Ne kadar az kelime bilirse aklını kullanamaz, kendini anlatmakta güçlük çeker.

 

Dilimiz Sömürülüyor

Evlerimizde okullarımızda zayıf Türkçe var. Türkçe ye yeterli ilgi yok. Türkiye bir takım kimselerin yanlış davranışları yüzünden bir sömürge devleti haline gelmektedir. Mesela caddelerimizde, meydanlarımızda işyerlerimiz tamamen yabancı kelimelerle açılmaktadır. Bunun en önemli sebebi, insanımızın batı dünyası karşısında tam bir aşağılık duygusu içinde olmasıdır. Bu aşağılık duygusundaki insanlar dükkânlarına yabancı bir isim koyduklarında, daha fazla müşterinin ilgisini çekeceklerine inanmaktadırlar. Bu yanlış, yerle gök arası kadar çirkin, seviyesiz hareketlerden kurtulmak dünyanın en basit işidir. Bir milletvekili, sadece beş dakikasını ayırarak üç maddelik bir kanun teklifi hazırlasa ve meclisten geçse bu iş kökten bitecektir. Türkiye gittikçe yabancı kelimelerle çirkinleşmeye başlıyor. Böyle giderse elli sene sonra Türkçe isimli iş yeri parmakla gösterilecek kadar azalacaktır. Yüze yakın dergimiz var. Bunun 75’i yabancı isim.

Dilimiz, radyo ve televizyonlarımızda her gün fizikleri güzel ama kimyaları çok zayıf kız ve erkekler tarafından katlediliyor. RTÜK Kanununda radyo ve televizyon yayınlarını dil bakımından incelemeyi emreden bir madde yok. RTÜK, bir kişinin şerefini, haysiyetini bir radyo veya televizyon programı hırpalar mahiyette yayın yaptığında derhal o yayını ikaz edip birkaç gün durduruyorken Türkçe her gün katledildiği halde bunları cezalandırma yoluna gitmiyor. Türkçe şunun veya bunun itibarından, haysiyetinden çok mu daha değersiz?

Tam metin için http://www.burokratlarbirligi.org/?p=1442

bakiler2