Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 2

  • Kişisel           : 380761

  • Toplam         : 3410262

Anasayfa » Kutlu Doğum Etkinliği

Kutlu Doğum Etkinliği

Çıktı Al
1148 kez okundu
01 Ocak 1970
Kutlu Doğum Etkinliği


BÜROKRATLAR BİRLİĞİNDE ANLAMLI PROGRAM…


İdare ve Bürokrasi Penceresinden Hz. Muhammed (A.S.M) Konulu Konferansta verilen mesajlar, imzalanan kitaplar ve takdim edilen güller Kutlu Doğum Haftasının önemini bir daha hatırlattı.


İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği insanı ön planda tutan anlayış ve hizmetleri ile dikkat çekiyor.


Bir yandan ezberleri bozarcasına kalıplaşmış yanlışlara yönelik hizmetler birbiri ardına yapılırken diğer yanda güzel bazı hasletler ve hizmetler gelenekselleşerek devam ediyor.


İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği Genel Başkanı Yücel Can; Özel ve anlamlı günlerle ilgili kutlamalar, tarihler bazen usanç veriyor. Hatta öyle ki adet ve rutin hale gelen bazı olaylar ve günler sadece şartlanmış gibi bazı çalışmalar ile geçiştiriliyor, sanki adet yerini buluyor. Bazen de ifade edilmese de içten içe ve isteksiz bir halde belki bazı günler kutlanılıyor. Ama insanlığa bir nur, rehber olarak doğan Peygamberimiz(S.AV) Kutlu Doğumun gül ile sembolüdür. Kim gülü koklamaz ve sevmez ki?


Aslında her zamankinden daha çok Kutlu Doğumun Kutlanmasına ihtiyaç var. Günümüz samimiyetsizliğinin, çok yüzlülüğün, güvensizliğin, şahsiyetsizliğinin teşhisinin ve tedavisinin adresi Kutlu Doğumdur, Peygamberimizdir. Bunun için yıl da bir hafta da olsa Kutlu Doğum çok önemli ve anlamlıdır. Aslında peygamberimizin doğumu ile başlayan birçok güzellik ve yine doğumu ile can çekişen kötülükler bu hafta aynı halde değerlendirilebilir. İnsanlığın Kutlu Doğuma, Peygamberimize çok ama çok ihtiyacı var. Merhametin, sevginin, muhabbetin kucağına kim ihtiyaç duymaz ki?


İşte bunun için Bürokratlar Birliği olarak geleneksel hale getirdiğimiz hizmetlerden, programlardan bir tanesi de Kutlu Doğum Haftasında etkinlikler ile hoş bir sada bırakmak, gönül ikliminde huzur bulmaktır. Onun için bu sene de Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çerçevesinde İdare ve Bürokrasi Penceresinden Hz. Muhammed (A.S.M) Konulu Konferansla önemli mesajları Eğitimci, Yazar ve İlahiyatçı Sayın İsmail Aksoy takdim edeceklerdir. ” diyerek konferansçının özgeçmişi ile takdimi yapılarak konferansa geçildi.


Günümüz idareci ve bürokratlarına çok önemli bilgilerin aktarıldığı ve hatırlatıldığı konferansın soru ve cevaplar sonunda İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği Genel Başkanı Yücel Can; Bugün verilebilecek en güzel hediyenin gül olabileceğini belirterek eğitimci, Yazar ve İlahiyatçı İsmail Aksoy’a teşekkür ederek kırmızı ve beyaz gülleri takdim etti. Daha sonra da konuklara gül takdim edilerek ikramlarda bulunularak Eğitimci, Yazar ve İlahiyatçı İsmail Aksoy’un kitaplarını imzalama programına geçildi.


Programa idareci, bürokrat, STK Temsilcileri, üniversite öğrencileri ve katılımcılar yoğun ilgi gösterdi. Konferansta İsmail Aksoy, aslında bürokrasinin Peygamberimizden çok sonra ortaya çıkan bir kavram olduğunu, ancak idare ve idarecilik ile ilgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in hayatının çok önemli bir örnek olduğunu ve önerilerinin de dikkate alınması gerektiğini vurguladı.


İşte herkes hitap eden ve örnek alınması gereken İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneğinde Eğitimci, Yazar ve İlahiyatçı Sayın İsmail Aksoy’un sunduğu İdare ve Bürokrasi Penceresinden Hz. Muhammed (A.S.M) Konulu Konferans;


Hz. Muhammed (sav)’in peygamberlik misyonu, ferdî ve manevî hayatın olduğu kadar sosyal ve maddi hayatın da mükemmellik ölçüsünü ortaya koymayı, her iki alanda da insanlara kılavuzluk yapmayı kapsamaktadır.


Dünya çapında büyük yankılar uyandıran bir hareketin önderi olarak Hz. Peygamber'in olağanüstü başarısı her alanda kendini göstermiştir. İdarî, adlî, askerî, sosyal ve ekonomik alan başta olmak üzere eğitim ve diğer alanlarda da tüm dünyaya örnek teşkil etmiştir.


O, öyle bir karakterdi ki, ahlâk, arzu ve eğilimleri farklı olan bütün insanlara bir rehber olarak gönderildiğinden bunların bütün ferdî ve sosyal ihtiyaç ve sorunlarını giderecek bir ruhi ve fikri olgunlukla donatılmıştı. İzlediği siyaset de bütün fert ve toplumları kapsayan ve bütün eğilimleriyle insan tabiatını göz önünde bulunduran bir genişlik ve derinlik taşıyordu. Hz. Peygamber'in insanlık tarihinde siyasi, hukuki, ekonomik ve sosyal alanlarda ortaya koyduğu değerleri bilfiil uygulamayı başardığı bilinen tek peygamber ve lider olması da bu beşerî kılavuzluk ve önderlik vazifesinin bir gereğidir.


Daha önceki peygamberlere Allah tarafından hikmet (bilgelik) ve mülk (hükümranlık) bahşedildiğinin belirtilmesi (el-Bakara 2/251, en-Nisâ 4/54, Sâd 38/20), bunların bir peygamber olarak onun için de söz konusu olduğunu ima eder. Ancak Kur'ân'da Hz. Peygamber için mülk tabiri yerine “hükm” kelimesi kullanılmıştır. Nitekim Ahmed b. Hanbel'in naklettiği bir rivayette kaydedildiği üzere Allah Teâlâ Resûlullah'ı "hükümdar-peygamber" ile "kul-peygamber" olma arasında muhayyer bırakmış, o da Cebrail'in Allah'a karşı tevazu göstermesi yolundaki tavsiyesi üzerine "kul-peygamber" olmayı tercih etmiştir (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, c. II, s. 231). Hz. Peygamber bir defasında huzurunda bulunan birinin korkuyla titremesi üzerine "Sakin ol, ben hükümdar değilim" buyurmuştu (İbn Mâce, "Et'ıme", 30; Muttakî el-Hindî, Kenzü'l-Ummâl, Haydarabad 1314, c. VI, s. 88).
Hz. Peygamber, teşekkül ettirdiği İslam cemiyetini yönetecek esasları koyarak bizzat tatbik etmiş ve Medine'ye hicretten itibaren varlık kazanan İslam Devleti’nin ilk başkanı olmuştu. Hz. Peygamber'de mevcut yüksek idarecilik kabiliyet ve özellikleri o andan itibaren daha açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.


Devlet idaresi için çeşitli kademelerde görevli tayininde ehliyet ve liyakat esasına riayet eder; layık olan kişileri yaşları küçük olsa da, soylu ailelerden olmasalar bile görevlendirirdi.


Hz. Peygamber'in devlet yönetimi, İslamî esasların bizzat kendisi ve tümü idi.


Devlet başkanı olarak Hz. Muhammed, toplumda Müslümanlar arasında veya İslam Devleti’nin tebası durumunda bulunan gayr-i müslimler arasında çıkan anlaşmazlıkları, dava konusu olan problemleri de çözümlüyordu.


Soylu, nüfuzlu, hatırı sayılır kişiler geldiğinde çözülmeyecek meselelere bile çözüm üreten ama sıradan vatandaş geldiğinde “olmaz” diyen idarecilerin, bu ibretli örnekten kendilerine ders çıkarmaları gerekir.


Bir yöneticide bulunması gereken özellikler:


- Akl-ı selim sahibi olmak: Aklıselimin alameti, kişinin, Allah’ın razı olacağı ameller yapması, Allah’ın gazap edeceği, gazabını celbedeceği kötülüklerden sakınmasıdır.


- Kabiliyet: İdarecilik ve yöneticilik çok üstün bir kabiliyet ister. Kabiliyeti olmayan kişilerin böyle bir işe talip olmaması gerekir.


- İlim: Yöneticiler öncelikle yapacağı işi, dini ilimleri, tarihi, toplumun örf ve adetlerini, fert ve toplum psikolojisini, sosyolojiyi, içinde yaşadığı çağın siyasî, iktisadî, sosyal, kültürel yapısını, dünyada meydana gelen olayları çok iyi bilmeli ve değerlendirebilmelidir. Bir yönetici olarak, kendi durumunu, yönettiği kurum ve kuruluşun dini, iktisadî, hukukî, kültürel yapısını, çok iyi bilmeli, çok iyi değerlendirmeli ve ona göre gecikmeden, tam zamanında etkin tedbirler almalıdır.


- Adalet: Adil olmayanlar, yöneticiliğe asla layık değillerdir. Adaletin icrasında ırk, akrabalık, zenginlik, fakirlik gibi hususlar etkili olamaz. Hangi inançtan, hangi ırktan, hangi kesimden olursa olsun haklı olanın hakkı, zalimden alınıp kendisine iade olunmalıdır. İdareci hem adil olacak, hem de adaletin icra edilmesine yardımcı olacak, bu hususta asla tavizkâr davranmayacaktır. (Tirmizi, Ahkâm 4)


Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in (s.a.s)  hayatı, bizim için her konuda olduğu gibi yöneticilik konusunda da en güzel örneklerle doludur. Yöneticilik yapanların, Peygamberimizin hayatındaki yöneticilik uygulamalarını sık sık okumaları gerekir.


Bediüzzaman S.Nursi Hazretleri, “İşarat-ül İcaz” isimli tefsirinde Kur’an’ın, “tevhid, nübüvvet, haşir, adalet ve ibadet” olmak üzere dört maksadı olduğunu ifade etmektedir.
İnsan mutluluğunun haritası olan “ayet” ve “hadislerde”, “ADALET” kavramı bu kadar önemli yer tutarken, içtimai hayatta yöneticilik ve emirlik yapanların, yarın âhirette hesabı görülecek olan âdil olmayan uygulamalardan vazgeçip, adalet üzere doğru ve tarafsız hareket etmeleri gerekir.


Adalet elbette ki sadece yöneticiler için değildir, herkes için geçerlidir ama adalet elbisesinin en güzel yakıştığı kişiler idarecilerdir.


Herkesin, bu dünyada yaptığı “kötü, olumsuz ve adaletsiz her işten” pişmanlık duyacağı ve hesap vereceği “âhiret yurdu” yolumuzun üzerinde ve çok yakınımızda olduğuna göre, insanlara ayrımcılık yapan bir anlayıştan kurtulup, adaletle bütünleşen bir anlayışın sahibi olabilmek, dünyanın sultanlığını geri bırakır bir zenginlik olsa gerektir.

Eski tabirle “idareciliğin”, yeni tabirle “yöneticiliğin” koltuk, gösteriş ve cazibesine kapılanların “yönetimde adaletin” ne anlama geldiğini tarihteki ve özellikle ayet ve hadislerdeki örnekleriyle irdelemeleri ve incelemeleri gerekir.


Aslında yöneticilerin; adaletli iş yapamamalarının sebebi olarak “sorunları göremedim” mazeretinin arkasına sığınma gibi bir hakları da yoktur. Çünkü sorunların tespiti ve çözümü için gerekli olan ön donanım; bir kişinin feraset ve basiretinin açıklığıdır. Feraset ve basireti kapalı bir yöneticinin de, onu yöneticiliğe getirenlerin de, yönettiği toplumunda vay haline…


[gallery link="file" columns="2" orderby="title"]