Money Aidat Borcu Sorgulama
Event Etkinlik Takvimi
Survey Anket

Web Sitemizi Nasıl Buldunuz ?

İstatislik Sayfa İstatisliği
  • Online Kişi   : 4

  • Kişisel           : 380883

  • Toplam         : 3410456

Anasayfa » İBB-DER Elazığ Sivil Toplum Platformunda...

İBB-DER Elazığ Sivil Toplum Platformunda...

Çıktı Al
1000 kez okundu
01 Ocak 1970
İBB-DER Elazığ Sivil Toplum Platformunda...


İDARECİ VE BÜROKRATLAR BİRLİĞİ DERNEĞİ ELAZIĞ SİVİL TOPLUM PLATFORMUNDA…

İdareci ve Bürokratlar Birliği Elazığ İl Temsilcisi Çetin ÖZMEN; “Devletsizlik çok zor bir vakadır. Devlet sorununu çözmekle mükelleftir. Ancak silahla alınan haklar diğer hak isteyenler için kötü bir örnek olur, onları terörize edebilir. Devlet bunun hesabını çok iyi yapmalıdır. Tek sorunu işsizlik ve yoksulluk olan insanlara size bir şey vereceğiz derseniz onlar da bir beklenti içerisine girerler.” dedi.

Elazığ Sivil Toplum Kuruluşları Platformu Elazığ Küçük Millet Meclisinde bu ayki konu İmralı görüşmeleri ekseninde gerçekleşti. Demokrasi ve hoşgörünün hakim olduğu toplantıda sivil toplum kuruluşu temsilcileri konuya ilişkin olarak fikirlerini beyan ettiler. Toplantıya sivil toplum kuruluşları ile birlikte kanaat önderleri, siyasi parti temsilciler ve medya katıldı.

Yakup Karabacak(Moderatör): Kürt sorunu kimine göre cumhuriyet tarihi boyunca, kimine göre ise özellikle seksenden sonra Türkiye’ nin gündeminde en fazla yer teşkil etmiş sorunudur. TKMM toplantılarının neredeyse üçte bir konusu Kürt sorunuyla doğrudan veya dolaylı olarak ilişkili konulardır. Bu kaçınılmazdır çünkü bu Türkiye’ nin ve siyasetin en fazla konuştuğu konudur. İster terör sorunu diyelim ister demokratikleşme sorunu diyelim, hem kamuoyunun, hem siyasetin ve hem de medyanın zamanını en fazla meşgul eden konudur. Başbakan son açıklamalarında İmralı ile görüşmelerin kendi talimatıyla yapıldığını, hükümet açısından son derece iyi bir noktada seyrettiğini ve bu görüşmelerin devam edeceğini, bedelini ödemeye de hazır olduklarını ifade ettiler. Biz bazı alt başlıklarla konuyu masaya yatırmak istiyoruz. Bunlar; Kürtler ne istiyor? Türkler ne istiyor? Batı kamuoyu ne istiyor? Müzakere bir çözüm müdür? ve devam eden anayasa süreci bu anayasanın neresinde olacaktır. Biliyoruz ki başkanlık veya yarı başkanlık sistemi de bu tartışmayla yakından ilgili bir konudur. Türkiye’ nin idari ve siyasi geleceği bu tartışmayla nereye doğru gitmektedir, sizlerden dinlemek istiyorum.

Hacı Ormanoğlu (Goncalar Solmasın Derneği): Mevlana diyor ki; gül kokan ele gül kokusu siner. Biz gül vermeye devam edelim. Şu anda bir gül uzatılmıştır ve inşallah tüm insanlarımızla bu gülü dikeni ile birlikte seveceğiz. Bu barış girişimi güzel bir çalışma hepimiz destekliyoruz ve hepimiz taşın altına elimizi koymalıyız diye düşünüyorum. Tamamen yeni bir sayfa açılmalı ve hepimiz bu yeni sayfaya bir şeyler yazmanın çabası içinde olmalıyız. Bu sorunda yılların birikimi var ve silahlar bırakılmadan diyaloğa geçilmesi mümkün değildir. Bu sorun BDP’ nin tekelinden çıkarılmalıdır. Bölgedeki diğer güçler ve kanaat önderleri de muhatap alınmalıdır. Bu süreç tek taraflı işlemez, herkesin bu konuda fedakârlık yapması gerekir. Sorunun çözümü konusunda eğitimin rolü çok önemlidir. Bu konuda seferberlik ilan etmeliyiz, ayrıca insanlarımızı köye döndürecek ortamı yaratıp onları üretime teşvik etmeliyiz. Bölgede devlet adına yapılanlar kurulacak olan bir komisyon tarafından iyi bir şekilde araştırılmalıdır. Çünkü hiçbir şey tesadüfen gerçekleşmemiştir. Diyalog sorunların çözümü konusunda oldukça önemlidir.

Resul Şahin ( İlim ve Hayra Hizmet Vakfı) : Şunu karıştırmamak gerekir; Kürtlerin sorunları vardır ve bu sorunlar İmralı Görüşmeleri ile bitmez. İmralı görüşmeleri ile bitirilmek istenen PKK belasıdır. Bela dememin sebebi bölge halkının canını acıtmasındandır. Bu terörün içten ve dıştan bir sürü besleyeni vardır. Asıl sorun devletin kurucu iradesinin bizi birleştirici unsur olan İslam harcını görmezden gelmesidir. Bu kurucu irade Türklere ve Kürtlere dayattığı politikaların sonucu olarak bir daha da iktidara gelemedi. Öteden beri Kandil’dekiler de, Avrupa’dakiler de meclistekiler de Öcalan bizim adımıza görüşür ve karar verir, çünkü bizim doğal liderimiz budur dediler. Hükümet de bunların samimiyetini ölçmek için Öcalan’ la görüşmeye başladı. Ancak bütün görüşmelerin açıktan ve kameralar önünde yapılmasını beklemek görülmüş şey değildir. PKK’ nin bölgede ne kadar etkili olduğunu bilemiyoruz. PKK silahları bırakırsa bu durum biraz daha netleşir. Yalnız bölgedeki

kanaat önderlerinin etkisi de göz ardı edilmemelidir. Bu görüşmeler yapılırken operasyonların devam etmesi tamamen güvenliğe ve görüşmelerin tekrar sabote edilmemesine yöneliktir. Görüşmeler devam ederken şehit haberlerinin gelmesi süreci baltalar ve halkların umudunu yitirmesine sebep olur. Biz; bölgede söz sahibi olmaya çalışırken, bize ayak bağı olan bu terör sorununu mutlaka çözmeliyiz. Bizim üst kimliğimiz İslam kardeşliğidir ve öyle de olmalıdır.

Hakan Esen ( Balakgazi Eğitim Vakfı): Yerel yönetimler yasası 2002 de Ak Parti iktidara geldikten hemen sonra düşünülen tasarıydı. Bu durum sekteye uğratılmasaydı sorunun çözümüne katkı sunabilirdi. Bugün gelinen aşamada devletin Abdullah Öcalan’ la görüşmesini istemeyen çok az insan kalmıştır. Bundan dolayı İmralı görüşmelerini hepimiz önemsemekteyiz. Bazıları bu durumu yüksek sesle dile getirirken, bazıları ise bir takım bağlılıklarından dolayı dile getirememektedir.

Şu bir gerçek ki Abdullah Öcalan şu anda Türkiye’ nin tek yerli teröristidir. Öte yandan kimin elinde ve kimin güdümünde olduğu belli olmayan teröristlerle karşı karşıyayız. PKK dediğimiz narko-terör örgüt yüzde sekseni 18 yaş altı 5.000 kişilik bir dağ kadrosuna sahiptir. Bu dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Yine uyuşturucu trafiğinin yüzde sekseni PKK üzerinden gerçekleştirilmektedir. Bu yüzden sorunu Kürt sorunu olarak değil de PKK sorunu olarak dile getirmekteyiz. Kürtlerin sorunları elbette vardır ama bu Kürtlerin şahsına mahsus sorunlar değildir. 1923’te cumhuriyet kurulduktan sonra; Sünni Türk’lere laiklik dayatıldı, Alevilere Sünnilik dayatıldı, Kürtlere ise Türklük dayatıldı. Bu da demektir ki bu ülke de sorunu olan sadece Kürtler değildir. Çözüm konusunda Bediüzzaman Said-i Nursi Kürt’tür, Yavuz’la ittifak eden Şeyh İdris-i Bitlisi Kürt’tür Ahmet’i Hani Hazretleri Kürt’tür. Bunun sonucunda ben Türk Kürt kardeşlerime şunu söylüyorum. Bu sorun karşısında bu zatların sorunu ele alma biçimi ve çözüm önerileri nin bir Türk olarak benim başımın üstünde yeri var.

Çetin Özmen (İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği): Birilerinin çıkıp Kürtlere; sizlerle görüşelim, anlaşalım demesi Kürtleri ötekileştirmektedir. Aksi taktirde Kürtlerin böyle bir sorunu yoktur, bölgede yapılan araştırmalarda Kürtler arasında sorun olarak terör değil de işsizlik ilk sırada gelmektedir. PKK sorunu Türkler için olduğu kadar, Kürtler için de bir terör sorunudur. Bizim tüm barış girişimlerimize rağmen terörü destekleyenler desteklerine devam ettiği sürece acaba bir sonuç alabilecek miyiz? Köy ve şehir isimlerinin değiştirilmesi sadece Doğu ve Güneydoğu ya mahsus bir durum değildir. Türkiye’nin diğer bölgelerinde de yapılmıştır. Ancak nedense sadece Güney Doğudakiler dile getirilmektedir. Kimse Kürtler; sen doktor, mühendis veya başbakan olamazsın demedi. Kürtlerin yaşadıkları sorunlar tüm Türkiye halklarının sorunlarıdır. Aksine Kürtlere pozitif ayrımcılık yapıldığını düşünüyorum. Devlet imkânları Türklerden çok Kürtler için sarf edilmektedir. Öyle bir durumda Kürtlerin; bize haksızlık yapılıyor demek gibi bir hakları yoktur. Devlet sorununu çözmekle mükelleftir. Ancak silahla alınan haklar diğer hak isteyenler için kötü bir örnek olur, onları terörize edebilir. Devlet bunun hesabını çok iyi yapmalıdır. Tek sorunu işsizlik ve yoksulluk olan insanlara size bir şey vereceğiz derseniz onlar da bir beklenti içerisine girerler.

Burhan Güneş (Mamuret-ül Aziz Vakfı): Bizim toplum olarak diyalog da bulunmak ve müzakere etmek konularında çok eksikliğimiz var. Bugün yaklaşık 40 yıldır ciğerimizi yakan hadiseleri bile serinkanlılıkla ve duygusallıktan uzak bir şekilde oturup konuşamıyoruz. Bu sadece Kürt sorunu ile alakalı bir durumda değildir. Türkiye özgürleşmediği sürece de konuşamayacağız. Şimdiye kadar önce askerler konuştu sonra da, askerlerin izin verdiği kadar siyasetçiler konuştu. Sivil toplum veya üniversiteler hiçbir konuda fikir beyan edemediler. Bu anlamda TKMM lerin yapmak istediği şey fevkalade önemlidir. Çünkü bizim gibi düşünmeyen insanlarla bir araya gelip tartışabiliyorsak bu Türkiye için çok önemli bir kazanımdır. Kürt sorunu Osmanlı nın son yıllarına ve cumhuriyetin ilk yıllarına dayanan ve bugüne kadar süre gelen bir sorundur. Ancak seksenli yıllardan itibaren canımızı

yakmaya başlamıştır. Sonunda da anlatıldığı üzere olaylar inişli çıkışlı ve mayınlı bir yoldan geçerek günümüze kadar gelmiştir. Olaya etki eden birçok faktör vardır. Dediğiniz gibi silahlar patlamadı mı, canımız yandı mı olayı ele alışımız farklı, aksi takdirde çok daha farklı olmaktadır. Oysa bizim olayları canımızın yandığını unutmadan serinkanlılıkla ele almamız gerekir. Bu sürecin dört tane sacayağı var; İmralı, Kandil, Avrupa ve meclis. Doğrusu tam olarak kiminle muhatap olunacağı ve kiminle konuşulacağı tam olarak belli değildir. Bu insanlar kendi içerisinde ne kadar özgürdürler, bunlar arkalarındaki güçlerden bağımsız hareket edebilecekler mi. Hükümet burada çok büyük bir inisiyatif almıştır, bunu takdir etmek lazım. Terör hadisesi Türkiye ye çok büyük bedeller ödetmiştir, aksi durumda harcanan paralarla bir Türkiye daha kurulabilirdi. Küresel bir aktör ve bölgede söz sahibi bir devlet olabilmek için ayak bağı olan bu sorundan kurtulmak gerekiyor. Toplum bu yeni süreçten sorumludur. Ancak mayınlı ve her an provoke edilebilecek bu yolda çok dikkatli olmak gerekir.

Murat Özekinci (Kan Arıyorum Derneği): Bu yapılan konuşmaların can alıcı cümlelerinden bir rapor oluşturulsa Türkiye’ deki sorun nedir ve çözümü nasıl olmalıdır sorusuna bir cevap bulunacağını düşünüyorum. Ancak biraz şunuda gördüm; herkes biraz objektiflikten uzak sadece kendi görüşleri doğrultusunda fikir beyan etti. Bende bölge insanı olarak barışın gelmesini istiyorum ve üzerime düşeni de yapmaya hazırım. PKK sorununun geçmişle alakası yoktur. Daha çok dış göçlerin ve istihbaratı örgütlerinin çalışmalarının bir sonucudur. Bana sorarsanız Türkiye de Kürt sorunu yok ve öncelikle çözülmesi gereken Kürt sorunu değil PKK sorunudur. Çünkü silahlar ateşlenmekte ve kan dökülmektedir. Çözüm sürecine her iki tarafta ön yargılarından kurtularak dahil olmalıdır. Bu süreçte eğitim problemi de göz ardı edilmemelidir. Önemli olan eğitimin 4+4 veya 8+8 şeklinde olması değil içeriğidir. Örneğin bölgede Türkçe bilmeyen 6 yaşındaki bir çocuğa ne matematik öğretebilirsiniz nede Türkçe. Yine çözüm konusunda başta Bediüzzaman Said-i Nursi hazretlerinin bu konudaki görüşleri masaya yatırılmalı ve İslamiyet referans alınmalıdır.

Hüsamettin Gül (Elim Der): Ben kesinlikle İran‘ ın terör olaylarının ve terör örgütünün arkasında olduğuna inanmıyorum. Dün de değildi bugün de değil. Türkiye’ nin dostlarını ve düşmanlarını dünya devletleri belirlemektedir. İmam hatip menşeili biri olarak Kuran-ı Kerim’de dostlarımızın ve düşmanlarımızın açıkça belirtildiğini söylemek isterim. Bizim dost bildiğimiz ABD ve Fransa PKK nin30 yıldır en büyük destekçisi değil midir? Bizim bunlarla dostluğumuz devam ettiği sürece bu sorunu çözmemiz mümkün değildir. Türkiye’ de Kürt sorunu olduğu söyleniyor. Bence Kürt sorunu değil PKK sorunu vardır. PKK nin bir NATO projesi olduğu söyleniyor. Öyleyse bizim Türkiye olarak NATO’da ne işimiz var. Son olarak Güneydoğu halkını tebrik etmek istiyorum, çünkü 30 yıldır Türkiye ve İslam düşmanları ülkemizi bölmek için muazzam bir güç sarf etmektedirler. Ancak bölge halkı vatan ve millet sevgisi ile ve İslami gerekçeler ile bunu bir direniş göstermektedir. Son süreçteki olaylar çok kafa karıştırıcıdır. Şunu söyleyeyim ki son 30 veya 40 yıldır İslamiyet referans alınsaydı bugün bu olaylarla karşı karşıya kalmazdık.

Salih Çetin (Ya Der) : Şeyh Said İsyanı Kürt sorununa indirgenemez çünkü bu İslami bir meseledir. Şeyh Said’ in akrabalarının ve torunlarının bugün silaha sarılmamasının bunun bir göstergesidir. 2004 yılında sayın başbakanımızın Kürt sorunu benim de sorunumdur diye bir açıklaması olmuştur. Ancak CHP’ deki ulus millet açıklaması tamamen provokatif bir eylemdir. Ben Kürt sorunu söylemine karşıyım çünkü ortada Osmanlıdan sonra meydana çıkan bir dil sorunu vardır. Bu kavgaların en büyük sebebi de dilin kültür üzerindeki etkisidir. Yeni anayasa sürecinde 33 madde de mutabakatta varılıyor ancak Türkiye cumhuriyeti vatandaşlığı kavramın üzerinde bir türlü anlaşmaya varılamıyor. Bu konuda mutabakata varılsa olay dil sorunu ile çözülecek. Benim en büyük korkum Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kavramının yeni anayasaya girse bile bu sorunun bitmeyeceğidir. Dile serbestlik verilecek olsa bu defa kültürel çatışma başlayacak. Sorunun çözüm yolu İslam

kardeşliğindedir.

Mehmet Kayabaş (Tüm İşçi Emeklileri Derneği): Ben de bir Kürt’üm ve yurdumuzda Kürt sorunu olduğuna inanmıyorum. Bu söylem kullanılarak dış mihraklar tarafından PKK terör örgütü içimize koyulmuştur. Kürt sorununda esen barış rüzgârlarını Paris’ te işlenen cinayetlerin de söndüremeyeceği gibi, bu barış meşalesi Allah’ın izniyle sönmeyecektir. Milletçe 30 senelik kâbusumuzun biteceğine dair emarelerin artmasına seviniyorum. Toplumsal dokumuzu, giderek daha derinden aşılan bir sorunun aşılmasında sona yaklaştığımız duygusu içimizi ferahlattığı gibi geleceğe daha güvenle bakmamızı sağladı. CHP İzmir milletvekili Sayın Birgül Ayman’ın Türk ulusu ile Kürt milleti eşit değildir şeklindeki talihsiz açıklamasından dolayı Sayın Birgül Ayman’ ı kınıyorum. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan ve bu kimliği taşıyan herkes Türkiye Cumhuriyeti’ nin anayasa kanunlarının karşısında ve yanında eşittir ve eşit kalacaktır. Birlik ve beraberliğimizin bozulması için içimize nifak sokanlara dikkat edelim. Hain zihniyetlere prim vermeyelim. Çocuklarımıza ve gençlerimize sahip çıkalım.

Rahim Ataş (Belediye Mec. Üyeleri Der.): Yıllardır sağ sol, alevi suni, Türk Kürt olarak bu ülkede terör yaratılmaktadır. Terör vardır ama Kürtleri terörle bağdaştırmamak lazım. Ne Kürtler teröre sahip çıkmalı, ne de terör Kürtlerin sırtından geçinmeli. Olaylar tamamen dış kaynaklıdır. Bu topraklar hepimizindir ve bizim burada kardeşçe yaşamamız gerekir. Asıl sorun 2004 ten sonra yaşanmaya başladı. Taviz verdikçe istekler arttı, elini verdin mi kolunu kaptırıyorsun durumuna geldi. Anadil isteniyor ve zaten konuşan konuşuyor. Bunun önünde bir engel yoktur. Barış süreci önemlidir ve bu konuda herkes elini taşın altına koymalıdır.

Nafiz Koca( Basın-Kanaat Önderi): Osmanlıdan günümüze bölge halkının yaşadığı sıkıntılar dile getirildi ancak çözüme yönelik beklenen öneriler pek gelmedi. İlginç olan sayın başbakanın Öcalan ile görüşmeyi çok sert bir dille inkâr ederken, şimdi kendi talimatıyla görüşüldüğünü belirtmesidir. Yine bir arkadaşımız bu tür görüşmelerin kameralar karşısında yapıldığı dünyanın neresinde görülmüştür diye bir söylemi oldu. Bu sürecin geçmişte Silvan olayı ile sabote edildiğine de vurgu yapıldı ama gönül isterdi ki sorunu çözüyoruz diye yola çıkanlar Uludere olayının faillerinden de hesap sormaya yönelik bir adım atsaydılar. Şayet sorunu çözmeye yönelik bir samimiyet varsa Uludere’ de hayatını kaybedenlerin yakınlarının ‘‘devlet failleri bulsun ve bizden özür dilesin’’ beklentisine cevap verilmelidir. Bu sürece bakacak olursak bugün bölgedeki Kürt kanaat önderleriyle değil de ceza evindeki terör örgütü temsilcisiyle görüşülüyorsa bu ülkede Kürt sorunu değil terör sorunu olduğunu gösterir. Ben bu görüşmelerin de çözüm olacağını sanmıyorum. Bir arkadaşımız PKK’ nin NATO projesi olduğunu söyledi. Bu NATO seksenden önce Asala’yı çıkarmıştı şimdi PKK’ yı çıkardı. Bundan sonra da başka bir örgütü çıkarır diye düşünüyorum.

Selçuk Karaca ( AK Parti İ.Y.K.Ü ) : Burada karşımıza şu çıkıyor; sorunun ismi ne ve muhatap kim. Ancak şunu belirtmeliyim; biz hükümet olarak bu sorunun çözümü için elimizi değil gövdemizi taşın altına koymuşuz. Şayet biz sorunu çözemesek ve bu gemi batarsa ilk önce bizim hükümetimiz batacaktır. Bugün burada bunu konuşuyor olmamız bile çok anlamlıdır. Çünkü biraz geriye gittiğimizde Şeyh Said ve Seyit Rıza ayaklanmalarının bu bölgede yapıldığını görmekteyiz. Ancak PKK bu bölgeye girememiştir. Biz bu filmi devamlı geriye sararak izlemeye devam ediyoruz. Oysa sorun çok büyüktür. Ve mutlaka çözülmesi gerekir. Ben şuna karşı çıkıyorum, bazıları devletin kolluk kuvvetlerinin silah bırakmasını istiyor. Bu durum abesle iştigaldir. Çünkü bu kolluk kuvvetleri görevleri gereği bunu yapmaktadırlar. Bunların silah bırakması söz konusu olamaz. Bu ülkede hiç kimse etlik kimliğinden dolayı dışlanmıyor ve dışlanmamalıdır. Ben üniversite okurken bu anlamda he hangi bir ayrımcılık yaşamadım. Burada birçok şey konuşulmasına rağmen ki birçoğuna katılıyorum ama ortak bir paydada buluşamıyoruz. Bu konuda muhalefet de çok tutarsız davranmaktadır, çözüme

yönelik bir fikirleri olmadığı gibi bizim her yaptığımıza muhalefet etmektedirler. Bence kim bu sürece zerre kadar katkıda bulunursa adını altın harflerle tarihe yazdırır.

Hakan Esen ( Balakgazi Eğitim Vakfı, Basın): bu olay teknik olarak olmasa da sosyolojik olarak çözüm sürecine girmiştir. Türkiye’ de demokrasi sancıları yaşanmaktadır. Bunun içinde Türkler vardır Kürtler vardır ve Müslümanlar vardır. Ancak bu sorun çözülse bile PKK terörünün bitmeyeceğini düşünüyorum. Dünyada evrensel prensipler doğrultusunda terörün bir tanımı vardır. Ve bu tanıma göre de PKK terör örgütüdür. Bu IRA için de geçerlidir, ETA için de geçerlidir ve bunların siyasi temsilcileri bunların terör örgütü olduğunu dile getirdiler ancak bizde BDP bunu söyleyemedi. İşte bütün problem buradadır. PKK şikâyetçi olduğu ulusalcı faşist yapıya dönüşmüş ve adeta celladına aşık olmuştur. Osmanlı asla Kürtleri ezmedi. Hamidiye Alayları ortadadır. Kanuni nin yurtluk ocaklık meseleleri ortadadır. Bediüzzaman Said-i Nursi federatif yapıya bizzat karşı çıkmış, bu bizi böler ve bu durum Avrupa’ nın işine gelmiştir.

Resul Şahin (İlim ve Hayra Hizmet Vakfı) : Kürtler dilimizi konuşmak istiyoruz diyorlar. Yoksa ben öğretmen olamadım, ben milletvekili olamadım veya ben bakan olamadım demiyorlar. Ancak ana dilde eğitimle bölge insanının daha da geri kalacağından korkuyorum. Kısacası bölünmenin haricindeki tüm hakların konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Süreçten oldukça umutluyum ve herkesi bu sürece katkıda bulunması gerektiğini düşünüyorum.

Nihat Özekinci: Anadilde eğitim Kürtlere yapılmış en büyük ihanet operasyonudur. Geçmişte Kürtler inkâr edilmiş olabilir. Ama günümüzde bundan bahsetmek mümkün değildir. Kürt sorunu yoktur derken Kürtleri inkâr etmiyoruz, terör sorunu olduğunu vurgulamaya çalışıyoruz.

Salih Çetin ( Ya Der):Ben yeni anayasa ile birlikte dil sorunu çözülecek ve akabinde kültürel ve sosyal haklar verilecek diye düşünüyorum. Ancak tüm bunlardan sonra halkımızın parçalanma olacak mı olmayacak mı diye bir tedirginliği başlayacaktır.

Hüsamettin Gül (Elim Der) : Türkiye cumhuriyeti kurulurken bu ülkenin DNA' sıyla oynanmıştır. Bugün ki bu tartışmalar adeta öngörülerek bir takım toplum mühendisleri tarafından haber verilmiş ve bugün içinden çıkılmaz bir hal almıştır. PKK’ nin ve siyasi uzantılarının istedikleri verilse bile PKK terörünün bitmeyeceğini düşünüyorum.

Rahim Ataş (Belediye Mec. Üyeleri Der.): Bölgede Kürtler devletten çok aşiret reislerinin etkisinde kaldılar. PKK terörü kısa sürede bitecektir. Ancak başka bir isim altında terör faaliyetleri devam edecektir.

Hacı Ormanoğlu (Goncalar Solmasın Derneği): Bölgedeki eğitim kurumlarının hali içler acısıdır. Dolayısıyla buralarda verimli bir eğitim verilmesi beklenemez.

Çetin Özmen (İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği): Devletsizlik çok zor bir vakadır. Örneğin Suriye’dekiler bize sığındı. Bulgaristan’dakiler bize sığındı ama bizim gidecek bir yerimiz yok. Bu nedenle bizim bu sınırlar içerisindeki devletimize sahip çıkmamız gerekir. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devletinin hatalarının bir sonucudur. Şimdi de aynı şekilde hatalar yapılabilir. Ama bu hataların düzeltilemeyeceği anlamına gelmez. Devleti yok saymak doğru değildir ve devletin zayıflatılmaması gerektiğini düşünüyorum.